Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/8052
Karar No: 2022/4537
Karar Tarihi: 29.03.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/8052 Esas 2022/4537 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/8052 E.  ,  2022/4537 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi
    İlk DereceMahkemesi :... 4. İş Mahkemesi


    Asıl ve birleşen davalar, 5434 sayılı Yasa kapsamında geçen fiili hizmet zammı süresi dikkate alınarak, emeklilik başvurusu yapılabilecek tarihin 05.02.2017 tarihi olarak tespiti ve 01.04.2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması ve yasal faizi ile birlikte kurumdan tahsili istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl ve birleşen davaların kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı dava dilekçesiyle özetle; müvekkilinin 4/a ve 4/c statüsündeki sürelerinin birleştirilmesini, yıpranmaya tabi fiili hizmet süresinin tespiti, bu sürenin hizmet süresine eklenmesi ile denk gelen sürenin sigortalılık başlangıç tarihinden ve yaş haddinden geriye çekilmesi ve emekillik tarihinin tespiti için kuruma dilekçe ile başvurduğunu, Bağcılar Sosyal Güvenlik Merkezi'nin 12.12.2017 tarih ve 20127946/309673 sayılı yazısı ile müvekkilinin 50 yaşını doldurduğunda emekli olabileceğini bildirdiğini, kurumdan verilen cevaba göre müvekkilinin emeklilik tarihinin 50 yaşını doldurduğu 20.11.2021 tarihi olduğunu, yapılan hesaplama ve cevabın hatalı olduğu gibi yasalara da aykırı olduğunu ve bu sebeple müvekkilinin hak etmiş olduğu 3 yıl 9 ay 15 gün fiili hizmet zammı süresinin tamamının sigorta başlangıç tarihinden geri çekilmesine, geri çekilmesi neticesinde bulunacak emeklilik yaş haddinden de düşülerek emeklilik tarihinin 05.02.2017 olarak tespitine karar verilmesini,
    Davacı vekili birleşen ... 4. İş Mahkemesinin 2018/343 Esas sayılı dosyası dava dilekçesinde ise; Asıl dosyadaki beyanlarını tekrarla kurum işleminin hatalı olduğunu belirterek, müvekkilinin emeklilik başvurusu yapacağı tarihin 05.02.2017’de dolmuş olması sebebiyle Bağcılar Sosyal Güvenlik Merkezi'ne emeklilik aylığı bağlanması talebiyle başvurulan 07.03.2018 tarihinden itibaren hesaplanacak emeklilik aylığının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    II-CEVAP:
    Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının dava dilekçesi ile ilgili olarak Kurum işlemi yasal mevzuata uygun olduğunu, kurum tarafından yapılan tespitler 506 sayılı Yasa ve 5510 sayılı Yasa uyarınca yapıldığını, 506 sayılı Kanunda, fiili hizmetin yaştan indirim yapılacağına dair bir hüküm bulunmadığından, 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihine kadar 5434 sayılı Kanunun mülga 32 nci maddesi uyarınca verilen fiili hizmet süresi zamları, sigortalılık süresine ve gün sayılarına oranında eklendiğini, söz konusu sürelerin, yaş hadlerinden indirilmesine imkân bulunmadığını, kurum tarafından davacının tahsis talebi hakkında işlem yapılmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk Derece Mahkemesince; 20/11/1971 doğumlu olan davacının yapmış olduğu yaşlılık tahsis talebine ilişkin işlem dosyasına göre, davacının ilk işe giriş tarihi olan 15/12/1989 tarihi ile 30/10/2017 tarihine kadar olan dönemde adına toplam prim ödeme gün sayısının 11099 gün olduğu, davacının tahsis talep tarihinde 25 yıl. 49 yaş ve 5300 gün emeklilik şartlarından yaş koşulu hariç diğer koşulların gerçekleşmiş olduğu, 506 sayılı kanunun geçici 81. Maddesinin B-C benderine istinaden 3 yıl 9 ay 15 gün fiili hizmet süresinin ilk işe giriş tarihi olan 15.12.1989 tarihinden düşürülmesi neticesinde, ilk işi giriş tarihinin 20/11/1971 tarihine denk geleceği, bu tarih itibariyle 25 yıl 49 yaş ve 5300 günün emeklilik şartlarını karşılayacağı; davacının doğum tarihine göre 3 yıl 9 ay 15 gün fiili hizmet süresinin düşürülmesi sonrasında, emeklilik tarihinin tahsis tarihinden öncesine denk geldiği, tahsis talep tarihi itibariyle emekliliğe karar verileceği, davacının bu tarih itibariyle emekliliğe hak kazandığı anlaşılarak ve emekli sandığından sonra 1260 günden fazla gün 4/a sigortalılığının mevcut olduğu, hizmetlerin birleştirilmesi hakkındaki yasa hükümleri çerçevesinde de 1260 gün şartının gerçekleştiği görülerek, davacının davasının kabulüne dair karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi, dosyadaki kayıt ve belgelere göre; davacının doğum tarihinin 20.11.1971 olduğu, yaşlılık tahsis talebine ilişkin işlem dosyasına göre, davacının ilk işe giriş tarihi olan 15/12/1989 tarihi ile 30/10/2017 tarihine kadar olan dönemde adına toplam prim ödeme gün sayısının 11099 gün olduğu, davacının tahsis talep tarihinde 25 yıl. 49 yaş ve 5300 gün emeklilik şartlarından yaş koşulu hariç diğer koşulların gerçekleşmiş olduğu, 506 sayılı kanunun geçici 81. maddesinin B-C bendlerine istinaden 3 yıl 9 ay 15 gün fiili hizmet süresinin ilk işe giriş tarihi olan 15.12.1989 tarihinden düşürülmesi neticesinde, ilk işi giriş tarihinin 28.12.1986 tarihine denk geleceği, bu tarih itibariyle 25 yıl 49 yaş ve 5300 günün emeklilik şartlarını karşılayacağı; davacının doğum tarihine göre 3 yıl 9 ay 15 gün fiili hizmet süresinin düşürülmesi sonrasında, emeklilik tarihinin tahsis tarihinden öncesine denk geldiği, 506 sayılı Yasa’nın Ek 39’uncu maddesinde, Ek 5 ve Ek 6 maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayılarının, beş yıldan çok olmamak üzere bu Yasa’nın 60 ve Geçici 81.maddelerinde belirlenen yaş hadlerinden indirileceği düzenlenmiştir.
    5434 sayılı Yasa’nın 35 ve devamı maddelerinde düzenlenen “itibari hizmet” 506 sayılı Yasa sistematiğindeki “itibari hizmet”ten faklıdır. Zira 506 sayılı Yasa’daki itibari hizmet süresi, hem sigortalılık süresini uzatmakta hem de yaşlılık aylığı oranını yükseltmektedir. 5434 sayılı Yasa’daki itibari hizmet süresi ise, yalnızca emekli aylığı oranını yükseltmektedir. Ayrıca, 5434 sayılı Yasa’nın 33, 34 ve 205 maddelerinde “fiili hizmet zammı” kavramına yer verilmiştir. Söz konusu fiili hizmet zammı, hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını arttırmakta ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağlanmaktadır. Bu nitelikleri dikkate alındığında 5434 sayılı Yasa’daki fiili hizmet zammının 506 sayılı Yasa’daki itibari hizmetin karşılığı olduğu, buna bağlı olarak da 5434 sayılı Yasa’daki fiili hizmet zammının 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetlerle birleştirilmeleri durumunda sigortalılık süresine eklenmesi ve yaş haddinden de indirilmesi gerekmektedir.
    Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacının 15.12.1989 - 15.11.2008 tarihleri arasında 4\c sigortalısı olduğu, 18 yıl 11 ay çalışması ve 14.09.2009 - 30.10.2017 tarihleri arasında 2924 gün 4/a kapsamında çalışması olduğu, 3 yıl 9 ay 15 gün (1365 gün) fiili hizmet zammının bulunduğu, 04.12.2012-31.03.2018 tarihleri arasında 4\a sigortalısı olduğu, davacının 12.12.2017 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebi ve fiili hizmet zammı süresinin yaş haddinden indirilmesini talep ettiği,
    Bağcılar SGK tarafından 12.12.2017 tarihli yazısı ile davacının tahsisi talebini 506 SK geçici 81 mad. Geçici B-C bentleri gereğince davacının fiili hizmetlerinin hesaplandığı ancak davacının 51 yaş şartını yerine getirmediğinden dosyanın işlemden kaldırılarak 20.11.2021 den itibaren başvurması gerektiği belirtildiği, 24.12.2018 tarihli bilirkişi raporunda, davacının talep tarihinde 44 yıl 6 ay 13 günlük olduğu ve yaşlılık aylığı bağlanması için 25 yıl sigortalılık süresi, 51 yaş ve 5375 prim ödeme gün şartlarını yerine getirmesi gerektiği, fiili hizmet zammı düşüldüğünde 46 yıl 1 ay 15 gün yaş haddi şartı olduğu, davacının fiili hizmet zammı süresinin yaş haddinden tenzili halinde dahi 30.10.2017 tahsis talep tarihi itibarı ile yaşlılık aylığına müstahak olmadığı, davacıya aylık bağlanma şartlarını yerine getirdiği 01.02.2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı tahsis gerekeceği kanaati bildirildiği, 21.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda: davacının fiili hizmet zammı, başlangıç tarihinden geriye çekildiğinde sigortalılık başlangıç tarihinin 15.12.1989 tarihi olduğu, fiili hizmet zammı bu tarihi geriye çektiğinde hizmet başlangıcı 28.02.1986 olacağı, tahsis şartlarının 25 yıl sigortalılık süresi, 49 yaş ve 5300 prim günü olarak belirlendiği, davacının fiili hizmet zammı süresi yaştan indirildiğinde davacının 20.11.1971 olan doğum tarihinin 05.02.1968 olarak kabulü ile 05.02.2017 tarihinde 49 yaşını doldurmuş olduğu, 07.03.2018 tarihli tahsisi talep tarihini takip eden 01.04.2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarının gerçekleştiği kanaati bildirildiği anlaşılmış olmakla, Mahkeme kararı ve gerekçesinin yerinde olduğu, delillerin toplandığı anlaşılmakla; istinaf başvurusunda bulunan taraf ve istinaf sebepleri de gözetilerek yapılan istinaf incelemesine göre; incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı Kurum vekili, davacı hakkında yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu aslen davanın reddi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
    V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Asıl davada davacı, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazandığı fiili hizmet süresi zammının tamamının tahsis şartlarında sigortalılık başlangıç tarihinden geriye çekilmesi ile bulunacak sigortalılık süresine göre tabi olunması gereken yaş haddinden de düşülerek, kendisine yaşlılık aylığı talebinde bulunabileceği tarihin 05.02.2017 tarihi olarak tespitini, birleşen davada ise 01.04.2018 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması ve yasal faizi ile birlikte kurumdan tahsilini talep etmiştir.
    1- Asıl dava bakımından, öncelikle belirtilmelidir ki, dava hakkı hukuki yarar ile sınırlıdır. Davacının dava açma hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Davacının mahkemeden hukuki korunma istemesinde korunmaya değer bir yararı olmalıdır. Hukuki yarar bir dava şartı olup, mahkeme dava şartlarını re’sen incelemekle görevlidir.
    Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının, mahkemece, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)'nin 6. maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
    Bilindiği üzere; her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların da, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararlarının kalmaması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
    Eldeki davada, davacının dava tarihinden sonraki bir tarihte tahsis başvurusu yapılabileceğinin tespitini istediği anlaşılmakta ve mahkemece bu yönden de kabule dair karar verildiği anlaşılmakta ise de, davacının aylık bağlanması için yazılı başvuru şartının henüz gerçekleşmemiş olduğu dikkate alındığında, ileriye etkili olarak hüküm tesisinin, hukukumuzda mümkün olmadığı, bu durumun usul ekonomisi ilkeleri ile de bağdaşmadığı, hususlarının dikkate alnmaması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    2-Birleşen dava bakımından ise, uyuşmazlık, 5434 sayılı Yasanın 32. vd. maddeleri hükümlerince hak kazanılan fiili hizmet zammının hizmet birleştirilmesi ve tahsis aşamasında nasıl dikkate alınması gerektiği ile bu sürenin 2829 sayılı Yasanın 8. Maddesi gereğince uygulanması gereken 506 Sayılı Yasa kapsamındaki tahsis işlemlerinde sigortalılık başlangıç tarihinden geriye gidilmek suretiyle sigortalılık süresine eklenip eklenmeyeceği ve bu süre üzerinden belirlenecek yaş haddinden de düşülüp düşülemeyeceği hususundadır.
    Uyuşmazlığın çözümü bakımından, öncelikle davacının hak kazandığı fiili hizmet zammı kavramı, niteliği ve 5434 sayılı Yasadaki itibari hizmete ilişkin hükümlerin varlığı ile 506 sayılı Yasa kapsamında yer alan itibari hizmet süresi kavramları ile birlikte yaşlılık aylığı tahsis koşulları üzerinde durulmalıdır.
    5434 Sayılı yasanın 10. Kısmında (31. ila 34. maddeleri arasında) fiili hizmet müddeti, 11. Kısmında (35 ila 38. maddelerinde) ise itibari hizmet süresi düzenlenmiştir.
    5434 sayılı yasanın 31. maddesinde “Fiili hizmet müddeti; iştirakçinin 30 uncu madde gereğince bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaya başladığı tarihten itibaren tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği müddet” olarak tanımlanmış, 32. maddesinde; İştirakçilerin, 5434 sayılı yasa kapsamında kesenek ödenen her yılı için görevlerine göre eklenecek fiili hizmet zamları belirlenmiş ve 32’nci maddede gösterilen vazifelere yılbaşından sonra girenlerin fiili hizmet müddet zamlarının, girdikleri ay hariç olmak üzere, o yılın geri kalan ayları için ve yılsonundan önce ayrılanların fiili hizmet müddeti zamlarının, ayrıldıkları ay da dâhil olmak üzere, yılın geçmiş ayları için hesaplanacağı belirtilmiş, ayrıca fiili hizmet müddeti zamlarının, emeklilik işlemlerinde fiili hizmet sayılacağı fakat toplamının 8 yılı geçemeyeceği belirtilmiş olsa da, Lokomotif makinist ve ateşçilerin bu süreden istisna olduğu, son olarak 34. maddesinde ise, fiili hizmet sürelerinin her yıl ilgili kurumlarınca, yılsonlarından itibaren 3 ay içinde Sandığa göndermeye ilişkin zorunluluk düzenlenmiştir.
    Eklemek gerekirse; 5434 Sayılı Yasanın geçici 205. maddesinde de, 32’inci madde gereğince fiilî hizmet sürelerine zam yapılanların bu maddede belirtilen yaş hadlerinden, hizmetlerine eklenen fiilî hizmet süresi zammı kadar indirim yapılır. Hükmü yer almaktadır.
    5434 sayılı Yasada düzenlenen “itibari hizmet” süresi ise, 35.maddede “Bu kanun gereğince bağlanacak aylıklar ve yapılacak kesenek iadesi ve toptan ödemelerin hesabında fiili hizmet müddetlerine eklenen süredir” şeklinde tanımlanmış, 36. maddede; iştirakçilerin, görevlerine göre fiili hizmet sürelerinin her yıl için fıkralarında gösterilen itibari hizmet süreleri ekleneceği belirtilmiş ve açıkça (zamlar hariç) tutulmuş olup, toplamlarının 3 aydan az ve toplamı 5 yıldan fazla olamayacağı belirtilmiştir.
    506 sayılı yasanın ek 5.maddesinde de “itibari hizmet süresi” kavramına yer verilmiş olup, bu maddede ise, “506 sayılı Kanuna göre sigortalı sayılanların, kanunda sayılan görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yılı için, hizalarında gösterilen süreler, sigortalılık süresi olarak eklenir.” hükmü ile öncelikle; 18.02.2000 tarihli 1997/1 Esas ve 2000/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, salt sigortalılık süresine eklenmesi gereken süre olarak tanımlanmıştır.
    506 sayılı yasanın Ek 39'uncu maddesinde de "Bu Kanunun Ek 5 ve Ek 6’ncı maddeleri gereğince sigortalılık süresine ilave edilen gün sayıları, beş yıldan çok olmamak üzere bu Kanun'un 60. ve Geçici 81'inci maddelerinde belirtilen yaş hadlerinden indirilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
    Konu, son olarak 5510 sayılı yasa ile düzenlenmiş ve 01.10.2008 günü itibarıyla aynı tarihte yürürlüğe giren “Fiili hizmet süresi zammı” başlıklı 40. maddesinde, belirtilen iş yerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayılarına, bu iş yerlerinde ve işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen gün sayılarının, fiili hizmet süresi zammı olarak ekleneceği, çalışmanın fiili hizmet süresi zammı kapsamında değerlendirilebilmesi için, tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen sigortalılar hariç, sigortalının kapsamdaki iş yerleri ile birlikte işlerde fiilen çalışması ve söz konusu işlerin risklerine maruz kalmasının şart olduğu açıklanmıştır.
    5510 sayılı Yasanın “Malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin bazı geçiş hükümleri” başlıklı geçici 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve diğer bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve bu Kanunla mülga 2926 sayılı tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa tabi olanlar, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kabul edilir.” hükmü nedeniyle, tahsis koşulları bakımından davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 60 ve geçici 81’inci maddelerinde yaşlılık aylığından yararlanmak için; kural olarak maddede belirlenen yaşa ulaşmış olmak, belirli bir süre prim ödemek, işten ayrılmak ve talepte bulunmak koşulları öngörülmüştür. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 2019/104 Esas, 2021/13 Karar ve 14.01.2021 tarihli kararı ile “17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın mülga 62. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “....çalıştığı işten ayrıldıktan sonra...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline” karar vermiş ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işten ayrılma koşulunu özünde Anayasaya aykırı kabul etmiştir.
    2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun’un 4’üncü maddesindeki; “kurumlara tabi çeşitli işlerde çalışmış olanların hizmet süreleri, aynı tarihlere rastlamamak kaydıyla bu Kanuna göre aylık bağlanmasına hak kazanıldığında birleştirilir.” hükmü uyarınca çeşitli sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri de yaşlılık aylığı bağlanmasına esas olmak üzere birleştirilmekte ve sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için tabi olduğu yaş, prim gün sayısı ve sigortalılık süresi tespit edilmektedir.
    Yukarıda sayılan düzenlemeler birlikte irdelendiğinde; mahkemece, 2829 sayılı Yasa kapsamında hizmetleri birleştirilen ve 506 sayılı Yasa kapsamında tahsis koşulları uyuşmazlık konusu olan, davacının 5434 sayılı Yasanın 32. Vd. maddeleri hükümlerince hak kazandığı “fiili hizmet zammının” tahsis koşullarından olan yaş haddinden indirilmesine ilişkin kabul, 506 sayılı yasanın Ek 39'uncu maddesi karşısında yerinde ise de, 5434 sayılı yasada yer alan “fiili hizmet zammının”, iştirakçilerin görev yaptıkları süreler boyunca ve tam kesenek vermek suretiyle geçirdiği sürelere ilişkin olarak yapılan ek bir zam niteliğinde olduğu ve fiili hizmet süresine eklenmesi gerektiği, buna göre eklenen bu hizmetin, iştirakçilerin fiili hizmet süresini, emeklilik ikramiye miktarını ve emekli aylığı bağlama oranını artırdığı ve yaş haddinden de 8 yıla kadar indirim sağladığı, 5434 sayılı yasanın 11. Kısmında 35 vd. Maddelerinde ayrıca düzenlenmiş olan “itibari hizmet” sürelerinin de, istekle emekliye ayrılmak için gerekli olan, kadınlarda 20, erkeklerde 25 hizmet yılının hesabı ve emekli ikramiyesinin hesaplanmasında bu sürenin dikkate alınmayacağı, ancak keseneklerin iadesinde, toptan ödeme yapılmasında ödenecek paranın ve aylık bağlanmasına hak kazanılması halinde bağlanacak aylığın oranının artmasına etki ettiği dikkate alınarak, 5434 sayılı Yasanın 32.vd. maddelerinde düzenlenmiş “fiili hizmet zammının”, 506 sayılı yasadaki ve içtihadı birleştirme kararı gereğince sadece sigortalılık süresine eklenmesi gereken “itibari hizmet” süresinden farklı bir kavram olduğu açıkça anlaşılmakta olduğundan, bu sürenin 506 sayılı Yasa kapsamında tahsise esas sigortalılığın başlangıç tarihinden geriye çekilmesi mümkün değildir. Başka bir deyişle, 5434 sayılı Yasa kapsamında hak kazanılan “fiili hizmet zammının” kişilerin fiili hizmetine eklenmesi gerektiği söylenebilir ise de, birleşen hizmetler sonrasında, 506 sayılı Yasanın 60. Ve geçici 81. maddesindeki yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin koşullar bakımından uygulama yapılırken, sigortalılık süresi yönünden, kişinin sigortalılık başlangıç tarihiden geriye doğru ekleme yapılması ile sigortalılık başlangıç tarihinin geriye çekilmesi suretiyle, ek bir sigortalılık süresine veya başkaca bir uygulama yapılmasına imkân vermediği hususu dikkate alınmalı ve buna göre tahsis koşulları yeniden irdelenmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    Eldeki dava bakımından ise, 07.03.2018 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu anlaşılan davacı hakkında, 5510 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinin 2. Fıkrası gereği uygulanması gereken 2829 sayılı Yasa kapsamında uygulama yapılırken son 7 yıllık süre içerisinde en fazla 506 sayılı Yasa kapsamındaki hizmetlerinin geçtiği anlaşılmakla, tahsis şartları bakımından 506 sayılı Yasanın 60 ve geçici 81. maddeleri hükümlerine tabi olduğu anlaşılmakta olduğundan, 18 yaşından sonra ve ilk kez Emekli Sandığı kapsamına alındığı 15.12.1989 tarihine göre, 07.03.2018 tahsis talep tarihi itibari ile 28 yıl 2 ay 22 gün, 23.05.2002 tarihi itibari ile de 12 yıl 5 ay 8 gün sigortalılığına ve 11099 gününün bulunmasına göre, geçici 81. maddenin ilk fıkrasının (B) bendinin (ı) alt bendi gereğince 25 yıl sigortalılık süresi, 5525 gün ve 52 yaş şartlarına tabi olduğu belirgin olup, 20.11.1971 doğumlu davacının 52 yaşını doldurduğu 20.11.2023 tarihinden 3 yıl 9 ay 15 günlük fiili hizmet zammının geriye çekilmesi gerektiği dikkate alınmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    Kabule göre de; aylıkların geç ödenmesi nedeniyle işleyen faizler bakımından, 5510 sayılı Yasa’nın 42. maddesinin “Kurum, sigortalıya veya hak sahiplerine bağlanacak gelir, aylık veya toptan ödemeleri, gerekli belgelerin ve incelemelerin tamamlandığı tarihten itibaren en geç üç ay içinde hesap ve tespit ederek sonuçlarını yazı ile bildirir.” hükmü uyarınca, Kurum'un, yaşlılık aylığı tahsis tarihini takip eden 3 aylık sürenin sonundan itibaren faiz alacağı ile sorumlu tutulacağı nazara alındığında, mahkemece bu durumun dikkate alınmaması ve infazda tereddüt uyandıracak şekilde karar verilmesi de, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 34. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29.03.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi