Esas No: 2019/20572
Karar No: 2022/3403
Karar Tarihi: 22.03.2022
Danıştay 6. Daire 2019/20572 Esas 2022/3403 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2019/20572 E. , 2022/3403 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2019/20572
Karar No : 2022/3403
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …Bakanlığı - …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi …İdari Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Isparta İli, Eğirdir İlçesi, …Mahallesi, …ada, …parsel sayılı taşınmazın Antalya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun …tarih ve …sayılı kararıyla "hamam harabesi" olarak tescil edilmek suretiyle mülkiyet hakkının kısıtlandığı, taşınmazın kamulaştırılması için yaptığı girişimlerin sonuçsuz kaldığı, taşınmazdan çıkan tarihi eser kalıntıları nedeniyle inşaat yapamadığı, davalı idarenin ödenek yokluğunu gerekçe göstererek taşınmazı kamulaştırmadığı ileri sürülerek kamulaştırmasız el atma nedeniyle 10.000,00-TL (ıslah sonrası 525,427,27-TL) tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …İdare Mahkemesince verilen …tarih ve E:…, K:…sayılı kararda; korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile bunların korunma alanları, sit alanlarından farklılık arz ettiği korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı örnekleri 2863 sayılı Kanun'un ilgili maddesinde ayrı ayrı sayılarak (örneğin; harabeler, kervansaraylar, han, hamam ve medreseler, kaya mezarlıkları, höyükler, tümülüsler) somutlaştırıldığı, ancak sit alanları koruma statü ve dereceleri farklılık arz etmekle birlikte hazırlanacak bilimsel raporlar doğrultusunda tarihi, kültürel veya tabiat güzelliklerinin alanın bütünselliğiyle beraber koruma altına alındığı alanı ifade ettiği, bu ayrımın bir sonucu olarak gerçek veya tüzel kişilerin mülkiyetine geçmiş olan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları için Kanun'un 15. maddesinin a fıkrasında taşınmazların program dahilinde kamulaştırılması esası getirildiği, ancak sit alanında bulunan ve gerçek veya tüzel kişilerin mülkiyetine geçmiş olan taşınmazlar için kamulaştırma esası benimsenmediği, bunun yerine aynı maddenin (f) bendinde takas imkanı getirildiği, davaya konu taşınmazın, korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edildiği, sit alanında olmadığı ve taşınmaza ilişkin imar planından kaynaklanan bir kısıtlamanın da bulunmadığı, olayda, davacıya ait taşınmazın kültür varlığı olarak tescil edilmesi nedeniyle bu parselde artık serbestçe tasarruf etme hakkının kısıtlandığı, buna rağmen bu belirlemenin üzerinden uzunca bir süre geçmiş olmasına karşın davalı idarece kamulaştırma yapılmadığı gibi davacı tarafından yapılan başvurulardan da bir sonuç alınamadığı, davacının mülkiyet hakkından serbestçe yararlanma olanağının kalmadığı, bu durumda, davacıya ait taşınmazın korunması gerekli kültür varlığı olarak belirlenmesi sürecinde ve sonrasında uzunca bir süre kamulaştırılmaması nedeniyle davacının mülkiyet hakkının belirsiz bir süre ile kısıtlandığı ve bu kısıtlamanın idarece bir karar alınarak kaldırılmadığının anlaşılması karşısında, taşınmaz malın değerinin hesaplanarak ilgilisine ödenmesi dışında başka bir yol kalmadığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle, davacının tazminat isteminin kabulüne, 525.242,27-TL'nin davacının ıslah dilekçesinin Mahkeme kayıtlarına girdiği 28.05.2018 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İdari Dava Dairesince verilen kararda; kültür varlığı olarak tescil edilen bir taşınmazda mülkiyete ölçüsüz bir müdahalenin söz konusu olduğundan ve idarenin taşınmaz bedeli ödeme yükümlülüğünün ortaya çıktığından bahsedebilmek için kişinin kültür varlığını koruma, işletme, projelendirme yönünde acziyet durumunun ortaya çıkmasının gerektiği; 2863 sayılı Kanun gereği taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilen taşınmazlarda koruma bölge kurullarınca alınan kararlara uygun olarak inşaî ve fizikî müdahale yapılabileceği (m.9) hususu ile 2863 sayılı Kanun'un korunması gereken kültür varlığı maliklerine gerek davalı idare gerekse il özel idareleri, belediyeler, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve ilgili diğer kurumlar tarafından yardım ve kolaylıklar öngören maddeleri göz önünde bulundurularak; ayrıca, davacının taşınmaz üzerindeki hukukî ve fiilî mülkiyetinin devam etmesi, kezâ davacının Kültür ve Turizm Bakanlığının taşınmazın projelendirilmesine, imar-ihyasına, bakım ve onarımına ilişkin 2863 sayılı Kanun kapsamında vereceği emir ve talimatlara uygun hareket ettiği sürece 2863 sayılı Kanun'un maliklere tanıdığı hak, muafiyet ve kolaylıklardan yararlanabilmesi ve 2863 sayılı Kanun hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla mülkiyet hakkının tanıdığı bütün yetkilerini kullanabilmesi, davacının acziyetinin olduğu yahut taşınmaz kültür varlığı maliklerine sağlanan haklardan ve kolaylıklardan yararlanamadığı yönünde somut bir şikayetinin bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; mülkiyetin kullanımının sınırlandırılmasının ortaya çıkardığı durumun, davacının mülkiyet hakkının korunması ile kamusal menfaatin gerekleri arasında sağlanması gereken dengeyi bozmadığı ve davacı açısından meşru sayılamayacak ferdî ve aşırı nitelikte bir yük oluşturmadığı sonucuna varıldığı, (AYM'nin 28.09.2016 tarih ve B. No: 2014/13133 sayılı Ahmet Bölge Başvurusu Kararı, p.60-64). bu durumda; taşınmazın kamulaştırma bedelinin davacıya ödenmesi şartlarının olayda mevcut olmadığı, davanın reddi yönünde hüküm kurulması gerekirken, davanın kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararında hukukî isabet görülmediği gerekçesiyle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. maddesinin 4. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun kabulüne, davanın kabulü yolundaki İdare Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacının 2006 yılından bu yana taşınmazı üzerinde başka hiçbir kullanım amacı olmadığı için, yapılacak her türlü işlem kalıntılara zarar vereceğinden, maliki bulunduğu taşınmazından hiç bir menfaat sağlayamadığı gibi sermayesini taşınmazı iktisap etmek için kullandığından ticari anlamda zarar gördüğü, İdari Dava Dairesi kararında tavsiye edilen şekilde turizm amaçlı kullanılabilecek bir konum ve durumda bulunmayan taşınmazın mülkiyetinin davacıda bulunmasının tapu kaydı hariç davacı açısından hiçbir sonuç doğurmadığı belirtilerek, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Taşınmazın korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmesinin veya koruma alanına alınmasının mülkiyet hakkının tamamının kısıtlandığı anlamına gelmediği, maliklerin 2863 sayılı Yasaya aykırı olmayan mülkiyet haklarından faydalanabilecekleri, kararın kanuna uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Davaya konu taşınmazda, davacının mülkiyetten kaynaklanan yetkilerini kullanabilmesi bakımından, fiili durumu itibarıyla, tescilli kültür varlıklarına zarar verilmeksizin, turistik tesis olarak yeniden imar ve inşa amaçlı restorasyon projesi yapılıp yapılamayacağı, projeye ruhsat verilip verilemeyeceği, olduğu gibi korunması gerekip gerekmediği hususları davalı idareye ve Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna ara karar ile sorularak, gelecek cevapların incelenmesinden sonra, taşınmazın mevcut planlardaki imar durumu da dikkate alınarak, esas hakkında karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı tarafından, maliki olduğu Isparta İli, Eğirdir İlçesi, …Mahallesi, …ada, …parsel sayılı taşınmazın Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun …tarih ve …sayılı kararıyla "hamam harabesi" olarak tescil edilmek suretiyle mülkiyet hakkının kısıtlandığı, taşınmazın kamulaştırılması için yaptığı girişimlerin sonuçsuz kaldığı, taşınmazdan çıkan tarihi eser kalıntıları nedeniyle inşaat yapamadığı, davalı idarenin ödenek yokluğunu gerekçe göstererek taşınmazı kamulaştırmadığı ileri sürülerek kamulaştırmasız el atma nedeniyle 10.000,00-TL (ıslah sonrası 525,427,27-TL) taşınmaz bedelinin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle görülmekte olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun ''Hak ve sorumluluk'' başlıklı 11. maddesinde, ''Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının malikleri bu varlıkların bakım ve onarımlarını Kültür ve Turizm Bakanlığının bu Kanun uyarınca bakım ve onarım hususunda vereceği emir ve talimata uygun olarak yerine getirdikleri sürece, bu Kanunun bu konuda maliklere tanıdığı hak ve muafiyetlerden yararlanırlar. (Değişik ikinci cümle: 22/5/2007-5663/1 md.) Ancak, kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez.
Malikler bu varlıkların üzerindeki mülkiyet haklarının tabii icabı olan ve bu Kanunun hükümlerine aykırı bulunmayan bütün yetkilerini kullanabilirler.
Bu Kanunun belirlediği bakım onarım sorumluluklarını yerine getirmekte aczi olanların mülkleri, usulüne göre kamulaştırılır. Mazbut veya mülhak vakıf varlıkları bu hükme tabi değildir.
Kültür ve Turizm Bakanlığının uygun görmesi ile, Vakıflar Genel Müdürlürğü, il özel idareleri, belediyeler ve diğer kamu kurum ve kuruluşları, yukarıda sözü geçen maliklere lüzum görülen hallerde, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının koruma, bakım ve onarımlarına, teknik eleman ve ödenekleri ile yardımda bulunabilirler.'' denilmiştir.
Aynı Kanunun ''Kamulaştırma'' başlıklı 15. maddesinde ise, ''Taşınmaz kültür varlıkları ve bunların korunma alanları, aşağıda belirlenen esaslara göre kamulaştırılır:
a) Kısmen veya tamamen gerçek ve tüzelkişilerle mülkiyetine geçmiş olan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanları Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanacak proğramlara uygun olarak kamulaştırılır. Bu maksat için, Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesine yeterli ödenek konur.
(Ek: 17/6/1987 - 3386/5 md.; Değişik:14/7/2004 – 5226/7 md.) Kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, il özel idareleri ve mahallî idare birlikleri tescilli taşınmaz kültür varlıklarını, koruma bölge kurullarının belirlediği fonksiyonda kullanılmak kaydıyla kamulaştırabilirler.
b) Menşei vakıf olup da çeşitli sebeplerle kısmen veya tamamen gerçek ve tüzelkişilerin mülkiyetine geçen korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve bunların korunma alanlarının kamulaştırılmaları, Vakıflar Genel Müdürlüğünce yapılır. Bu maksat için Vakıflar Genel Müdürlüğü bütçesine yeteri kadar ödenek konur.
c) Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunma alanları, imar planında yola, otoparka, yeşil sahaya rastlıyorsa bunların belediyelerce; sair kamu kurum ve kuruluşlarının bakım ve onarım ile görevli oldukları veya kullandıkları bu gibi kültür varlıklarının korunma olanlarının ise, bu kurum ve kuruluşlarca, kamulaştırılması esastır.
d) Kamulaştırmalarda bedel takdirinde, taşınmaz kültür varlıklarının eskilik, enderlik ve sanat değeri dikkate alınmaz.
e) (Değişik: 17/6/1987 - 3386/5 md.) Kamulaştırma işlemleri, bu Kanun hükümleri ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerine göre yapılır.
f) (Ek: 17/6/1987 - 3386/5 md.; Değişik: 25/6/2009-5917/24 md.) Sit alanı ilan edilen ve 1/1000 ölçekli onanlı koruma amaçlı imar planında kesin inşaat yasağı getirilen korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının bulunduğu parseller, (…)(1) başka Hazine arsa veya arazileri ile müstakil veya hisseli olarak değiştirilebilir. Sit alanı ilan edildiği tapu kütüğüne şerh edilen taşınmazları, miras ve ölüme bağlı tasarruflar dışında, sonradan edinenlerin talepleri değerlendirilmez. Ancak, Bakanlık izniyle gerçekleştirilen kazıların yapıldığı alanlarda bulunan parsellerde, maliklerin başvurusu ve kabulüne ilişkin koşul parsele yönelik uygulanır ve 1/1000 ölçekli onanlı koruma amaçlı imar planı şartı aranmaz. Bu parsellerin üzerinde bina veya tesis varsa malikinin başvurusu üzerine rayiç bedeli, 2942 sayılı Kanunun 11 inci maddesi hükümlerine göre belirlenerek ödenir. Bu bentle ilgili usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle belirlenir.
Bu hükümle ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.'' hükmüne yer verilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinde: "Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisinde kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek, kamu kuruluşlarının yıllık bütçelerine konulur.
İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder." hükmü yer almaktadır.
3194 sayılı İmar Kanununun 04.07.2019 tarihli değişiklikle getirilen "İmar planlarında umumi hizmetlere ve kamu hizmetlerine ayrılan yerler" başlıklı 13. maddesinde; "Özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde olup uygulama imar planında düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda yer alan taşınmazlar;
a) Bu kullanımlardan umumi hizmetlere ayrılan alanlar öncelikle 18 inci maddeye göre arazi ve arsa düzenlemesi yapılarak,
b) 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında sırasıyla, ilgisine göre Hazine veya ilgili idarelerin mülkiyetindeki taşınmazlar ile trampa yapılmak veya satın alınmak suretiyle,
ilgili kamu kurum ve kuruluşunca kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilir.
Düzenleme ortaklık payına konu kullanımlardan yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere yapı yapılabilecek diğer alanlarda; alanların kamuya geçişi sağlanıncaya kadar maliklerinin talebi hâlinde ilgili kamu kuruluşunun uygun görüşü alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilir.
İlgili mevzuat uyarınca hiçbir şekilde yapı yapılamayacak alanlarda muvakkat da olsa yapı yapılmasına izin verilmez. Mevcut yapılar kamulaştırılıncaya kadar korunabilir. Bu alanlarda beş yıllık imar programı süresi içinde, birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre işlem tesis edilerek parsel, kamu mülkiyetine geçirilmek zorundadır. Bu süre en fazla bir yıl uzatılabilir.
Parsel maliklerinin hisselerini idareye hibe etmeleri veya bedelsiz devretmeleri durumunda, idare devir işlemlerini bedel almaksızın gerçekleştirmekle yükümlüdür. Bu işlemler için parsel maliklerinden hiçbir vergi, resim, harç, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmaz.
Kamu kullanımına ait sosyal, kültürel ve teknik altyapı alanlarının, Hazine veya kamu mülkiyetindeki alanlarla trampa yapılması hâlinde, şahıs veya özel hukuk kişilerinden hiçbir vergi, resim, harç, ücret, döner sermaye ücreti ve herhangi bir ad altında bedel alınmaz.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenir.
" düzenlemesi yer almaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun Ek 1. maddesinde; "Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmi kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır." hükmü yer almaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinde, 15'inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulunca, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın; a) Cins ve nevini, b) Yüzölçümünü, c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsarlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini, d) Varsa vergi beyanını, e) Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini, f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini, g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini, h) Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını, ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri, esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerininin tespit edileceği belirtilmektedir.
Aynı Kanunun 15. maddesinde ise; "Bu Kanun uyarınca mahkemelerce görevlendirilen bilirkişiler bilirkişilik bölge kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçilirler ve bunlar hakkında Bilirkişilik Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili maddeleri uygulanır.
Kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre en az üç kişilik bilirkişi kurulunun oluşturulması zorunludur. Bilirkişilerden birinin taşınmaz geliştirme konusunda yüksek lisans veya doktora yapmış uzmanlar ya da 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre yetkilendirilen gayrimenkul değerleme uzmanları arasından seçilmesi zorunludur..." düzenlemesi yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından davaya konusu taşınmazın 06.03.2006 tarihinde satın alınmasından sonra, taşınmazda ruhsat alınarak konut inşaatına başlanıldığı, inşaatta yapılan hafriyat çalışmaları sırasında bazı tarihi yapı kalıntılara rastlanması üzerine, 22.08.2006 tarihinde inşaatın durdurulduğu, ödenek eksikliği ve iklim şartları nedeniyle kurtarma kazısının 2009 yılında yapıldığı, kurtarma kazısı sonrasında hazırlanan raporlar neticesinde Antalya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulunun …tarih ve …sayılı kararıyla taşınmazın "hamam harabesi" olarak korunması gerekli kültür varlığı olduğuna karar verildiği ve bu karara istinaden …tarih ve …yevmiye numarası ile tapuya korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı şerhinin konulduğu, davacı tarafından ilk olarak taşınmazın kamulaştırılması amacıyla yapılan başvuruların sonuçsuz kaldığı, en son 11.04.2016 tarihinde taşınmazın kamulaştırılması talebiyle başvuru yapıldığı, bu başvurunun davalı idarenin …tarih ve …sayılı işlemiyle 2016 mali yıl kamulaştırma ödeneğinin yetersiz olduğu gerekçesiyle reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2863 sayılı Kanunun 15. maddesinin a bendinde, gerçek veya tüzel kişilerin mülkiyetinde olan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile koruma alanlarının ilgili Bakanlık tarafından hazırlanacak programa göre kamulaştırılacağı hükmü yer almakta, yine aynı maddenin f bendinde de Hazine taşınmazları ile takas olanağı bulunmakla birlikte, bunun sit alanı ilan edilen ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı uygulama imar planlarında kesin inşaat yasağı getirilen taşınmazlar için uygulanabileceği hükmüne yer verilmektedir.
Uyuşmazlıkta; davaya konu taşınmazın kültür varlığı olarak tescil edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlandığı, tescilin üzerinden uzunca bir süre geçmiş olmasına karşın davalı idare tarafından kamulaştırılmadığı, davacının mülkiyet hakkından serbestçe yararlanma olanağının kalmadığı görülmekle birlikte, davaya konu taşınmaz 1/1000 ölçekli imar planında konut alanında kalmakta olduğundan ve dosya kapsamındaki belgelere göre davaya konu taşınmaza ilişkin sit alanı kararı da mevcut bulunmadığından, 2863 sayılı Kanunun 15. maddesinin f bendinin olaya uygulanmasının mümkün olmaması sebebiyle, 15. maddenin a bendi uyarınca davaya konu taşınmazın kamulaştırılması gerekmektedir.
Her ne kadar temyize konu İdari Dava Dairesi kararında, ''mülkiyetin kullanımının kontrolü'' tipindeki müdahaleye ilişkin, mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine dair Anayasa Mahkemesi kararlarına atıf yapılmış ve davacının rölöve-restorasyon projesi hazırlatarak Hamam Harabesini yeniden imar ve inşa ederek, ticari yahut turistik amaçlı olarak, koruma kurulu kararı almak şartı ile parseli kullanabileceği, davacının ticari yahut turistik amaçlarla kullanmaktan aczi olduğuna dair somut tespit bulunmadığı, davacıya taşınmaz bedelinin ödenmesi koşullarının olayda mevcut olmadığı belirtilmiş ise de; somut olay bakımından yapılan değerlendirmede, davaya konu taşınmaz ile bahsi geçen Anayasa Mahkemesi kararlarındaki yapıların durumunun benzer nitelikte olmadığı, ilgili kararlarda bahsedilen taşınmazlardan birinin bulunduğu sokağın trafiğe kapatılması sebebiyle kira gelirinin azalmasından kaynaklı bir mülkiyet hakkı bahsi olduğu, diğerinde ise taşınmazda bulunan tescilli yapının tamamen yıkılması sonrasında, aslına uygun olarak yeniden imar ve inşa edilmesinin mümkün olduğu, iş bu davada ise davaya konu taşınmazın özgün niteliğinde uygun olarak yeniden imar ve inşasının mümkün olup olmadığı konusunda açıklık bulunmadığı, davalı tarafından, davaya konusu taşınmazda turistik hamam yapılabileceğine, bu hususta başvurması halinde davacıya ruhsat verilmesinin mümkün olduğuna dair, izin prosedürüne ilişkin bilgilendirme dışında, net bir bilgi ve belge sunulmadığı, olay bakımından ''mülkiyetin kullanımının kontrolü'' tipindeki müdahaleden bahsedilemeyeceği anlaşılmakla birlikte, dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre, davaya konu taşınmazın 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında ayrık nizam 3 katlı konut alanında kaldığı, planlamada konut alanında bulunan bir yerde ticari ya da turistik tesis yapılabilmesinin ancak plan değişikliği ile mümkün olabileceği, planda konut alanında bulunan bir yere ticari ya da turistik amaçlı inşaat ruhsatı verilemeyeceği de açıktır.
Tazminat belirlenirken, aralarında gayrimenkul değerleme uzmanının da bulunduğu bir bilirkişi kurulunca yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, taşınmazın dava tarihindeki (bakılan davada idari yargıda açılan dava adli yargıdaki davanın devamı niteliğinde olduğundan adli yargıdaki dava tarihindeki) cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek bütün nitelik ve unsurları, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, varsa resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, özel amacı olmayan emsal (uyuşmazlığa konu taşınmazın çevresinin imar planındaki kullanım biçimi, yapılaşma koşulları ve konumları açısından benzer özellikleri olan taşınmazlar arasından seçilmeli, davaya konu taşınmaz kadastro parseli ise; emsal alınacak taşınmaz da kadastro parseli olmalı ya da emsal parsel imar parseli ise, emsal taşınmazda kesilen düzenleme ortaklık payı oranı ölçüsünde davaya konu taşınmaz bedeli düşülerek taşınmazın gerçek bedeli belirlenmeli) satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri, gayrimenkul üzerinde ayni ve şahsi irtifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetleri vb. bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin belirlenmesi suretiyle taşınmaz bedeli tespit edilerek yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Diğer yandan; bozmaya uyularak yeniden yapılacak yargılama sırasında, davaya konu taşınmaza ilişkin güncel mülkiyet durumu ile yine taşınmazın yürürlükte olan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ve 1/5000 ölçekli nazım imar planında hangi kullanım alanında kaldığı, kamulaştırma yapılıp yapılmadığı araştırılarak, güncel kısıtlılık durumu belirlendikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmesi gerektiği tabiidir.
Bu itibarla, davanın reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile anılan kararının kaldırılarak yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddi yolundaki temyize konu …Bölge İdare Mahkemesi …İdari Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 22/03/2022 tarihinde, kesin olarak, oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X):
Temyize konu edilen İdari Dava Dairesi kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen bozma nedenleri bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.