20. Hukuk Dairesi 2016/6852 E. , 2018/2077 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Orman Yönetimi, ... ve Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, .....336 parsel sayılı 10350,53 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliği ile 30.11. Kanun 1945 tarih 294 numaralı tapu kaydı ile Hazine adına tespit edilmiş, beyanlar hanesine 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı yazılmıştır. Davacılar, taşınmazın uzun yıllardır zilyetliklerinde olduğu ve adlarına tescili iddiasıyla dava açmışlardır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, çekişmeli parselin tespitinin iptaline ve krokide (A) = 8372,07 m2 olarak gösterilen bölümünün 2/B madde sahası olarak Hazine adına, (B) = 1978,46 m2 bölümünün davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar ... ve arkadaşları ile Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle Dairenin 05/10/2009 gün 10585-14158 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, öncelikle eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ile dayanak tevzi tapusunun ilk oluşumundan itibaren bütün tedavülleri ve revizyon parselleri, haritası ile birlikte ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve ....... ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınması, dayanak tevzi tapusunun haritası getirtilerek uygulanması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra, dava konusu taşınmazın (A) harfi ile işaretli bölümü yönünden daha önce verilen karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, kalan kısım yönünden davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın 24.10.2011 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (B) harfi ile işaretli 1978,46 m2’lik bölümünün davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar ... ve ... vekili, Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle bu kez Dairenin 19/06/2012 gün 2830-9338 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı ve davacılar yararına zilyetlik koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir. Hükme esas alınan fen bilirkişi raporunda, taşınmazın 196 ada 2 ve 3 sayılı tevzi tapularının kapsamında kaldığı belirtilmesine rağmen bu tapu kayıtları dosyaya getirtilip usulüne uygun olarak uygulanmamıştır.
Bu nedenle; mahkemece, dava konusu taşınmaza uyduğu belirtilen 196 ada 2 ve 3 sayılı parsellere ait tevzi suretiyle oluşturulmuş tapu kayıtları ilk oluşumundan itibaren bütün tedavülleri ve revizyonları ile birlikte haritaları ve toprak tevzi dağıtım cetvelleri getirtildikten sonra yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, fen bilirkişi ve yerel bilirkişiler tevzi paftası getirtilip kadastro haritasıyla birlikte çakıştırılmak suretiyle zemine aplike edilmeli; davalının dayanağı tapu kaydı çevre
....
komşu parsellerin dayanaklarını teşkil eden tapu kayıtlarıyla birlikte uygulanmalı; hudutların birbirlerini ne okuduğu, dağıtım ve tablendikatif cetvellerine bakılarak denetlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 20/A maddesine göre, “Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise harita, plan ve krokideki sınırları itibar” olunacağından, çekişmeli taşınmazın tevzi haritası ve tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı, plan ve krokinin fenni sıhhate haiz olup olmadığı, çekişmeli taşınmaz ile örtüşüp örtüşmediği uygulama sonunda raporda tartışılmalı; keşif ve uygulama bilirkişilerinin düzenleyecekleri müşterek krokiye ayrı ayrı renklerle yansıtılmalı; taşınmazın tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı saptanmalıdır.
Ayrıca, 19/04/2012 tarihli ve 6292 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun”, 26/04/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe girmiş olduğundan dava konusu taşınmazın niteliğine ve durumuna göre, görülmekte olan davaya etkisinin değerlendirilmesi de gözönünde bulundurulmalıdır. ” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmasının ardından yapılan yargılama sonunda, (A) harfli bölüme yönelik olarak verilen hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin onama kararı ile kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, (B) harfli 1.978,46 m2"lik bölüme yönelik olarak ise açılan davanın kabulü ile kadastro tespiti ve 2/B uygulamasının iptaline, bu bölümün tamamı 9 pay kabul edilerek 3"er paydan 6 payının Osman çocukları davacılar ..... ve ... adına, 1"er paydan 3 payının ise.... adına tespiti ile tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Orman Yönetimi, ... ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki; davacılardan ... ve ... yargılama sırasında kendilerini vekille temsil ettirmiş iseler de, vekil 18/09/2012 tarihinde vekillikten istifa etmiş olup, 6100 sayılı HMK’nın "Vekilin İstifası" başlıklı 82/1. maddesinde; istifa eden vekilin vekâlet görevinin, istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam edeceği hükme bağlandığından somut olayda ilgili kanun hükmü gereğince davacılara usulüne uygun olarak tebligatlar yapılmış ve iki haftalık yasal süreden sonra 10/12/2015 tarihinde dosya karara bağlanmış olduğundan, karar tarihi itibariyle vekilin vekalet görevi sona ermiş bulunmaktadır. Bu nedenle mahkemece davacılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken 600.-TL vekalet ücretinin kararlaştırılmış olması doğru görülmemiştir. Ayrıca eldeki dava kadastro mahkemesinde görülen kadastro tespitine itiraz davası olup, dava kısmen reddedildiğinden, davalılar lehine “3402 sayılı Kadastro Kanunun 31/3. maddesi” gereğince vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken “AÜT” uyarınca vekalet ücretinin kararlaştırılmış olması doğru görülmemiş ancak bu hususlar hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeple; hükmün ikinci fıkrasının beşinci paragrafında yer alan “... uyarınca taktiren 600.-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak 1/3"er oranında davalılara verilmesine” cümlesindeki “....” ibaresinin çıkartılarak yerine “3402 sayılı Kadastro Kanunun 31/3. maddesi” ibaresinin yazılması ve bu cümleden sonra gelen “600.-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine” ibaresinin hükümden çıkartılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/03/2018 günü oybirliğiyle karar verildi.