15. Hukuk Dairesi 2014/2930 E. , 2015/1577 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının davalı iş sahibi şirketten tahsili istemlerine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı iş sahibi şirket vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı yüklenici şirket, taraflar arasında akdedilen 26.02.2009 tarihli sözleşmenin davalı tarafça 20.05.2010 tarihinde feshedildiğini, fesihten önce 01.05.2010 tarihinde ödenmesi gereken 12.500,00 € tutarındaki taksidin ödenmediğini, bunun üzerine girişilen icra takibine de itiraz edildiğini ifade ederek itirazın iptali ile takibin devamına ve lehlerine icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiş; davalı iş sahibi şirket ise, takip dayanağı faturanın şirket kayıtlarında yer almadığını, davacı şirkete bir borçlarının olmadığını ifade ederek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, icra takibinde ödenmesi talep edilen alacağın sözleşmenin feshinden önceki tarihe tekabül eden ve ödenmesi gereken alacak olup, sözleşmenin feshinden sonraki döneme ilişkin bir alacak olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 10. maddesinde, iş bedelinin götürü usulde 299.990,00 € olarak kararlaştırıldığı ve bu miktardaki ödemelerin bir takvime bağlandığı görülmektedir.
Götürü bedelli sözleşmelerde, sözleşmenin feshi halinde tarafların alacak ve borçlarının belirlenebilmesi, ancak tasfiye kesin hesabının çıkarılması suretiyle mümkün olur. Mahkemece bu yönde bir değerlendirme yapılmadan, sadece fatura konusu alacağın sözleşmenin feshinden önce ödenmesi gereken bir taksit olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de, bu şekliyle verilen karar yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeye dayalı bir karar niteliğindedir.
Takip konusu edilen, 27.04.2011 tarih ve 12.500,00 € bedelli faturanın, iş bedeline ilişkin olduğu tarafların kabulünde olup, fatura bedelinin sözleşmenin 10. maddesi gereği götürü usulde kararlaştırılan iş bedelinin 01.05.2010 tarihinde ödenmesi gereken taksidine ilişkin olduğu ihtilafsızdır. Başka bir anlatımla, fatura bedeli sözleşmesine göre fesihten önce son olarak ödenmesi gereken taksittir. Ancak, taksidin vadesinin gelmiş olması, sözleşme gereği tüm edimlerin ifa edilerek, o bedele hak kazanıldığı anlamına gelmez. Fesih halinde, iş bedeline ancak, işin bitirildiği ölçüde hak kazanılabilir.
Bu durumda; mahkemece, sözleşmenin, davalı iş sahibi tarafından 20.05.2010 tarihinde feshedildiği dikkate alınarak, iş bedelinin götürü usulde 299.990,00 € olarak kararlaştırılmış olması da gözetilerek feshin haklı ya da haksız olduğu konusuna girilmeden, sadece yapılan işin tüm işe göre fiziki gerçekleşmesini oransal olarak belirleyerek, buna göre hak edilen iş bedelinin belirlenip, kanıtlanan ödemelerin mahsubundan sonra bir alacak kalıp kalmadığının belirlenmesi suretiyle sonuca varılması yerine eksik inceleme ve yukarıda yazılı yanılgılı gerekçe ile davanın kısmen de olsa kabulü sonucuna varılması doğru değildir.
Diğer taraftan, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 67. maddesi uyarınca alacaklı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun itirazında haksız olması ve bu kapsamda alacağın likid olması gerekir. Alacağın likid olmasından, borçlunun borcun miktarını tereddütsüz bir şekilde bilmesi ya da belirleyebilecek durumda olması anlaşılır. Somut olayda, yukarıda gösterilen esaslar dikkate alındığında alacağın var olup olmadığı ve varsa miktarı bilirkişi raporu ile saptanacağından, alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilmesi de mümkün değildir.
Mahkemece yapılacak iş, konusunda uzman bilirkişilere sözleşme konusu işin fiziki olarak ne kadarlık kısmının (oransal olarak) fiilen bitirildiğinin tespiti ile buna göre belirlenecek oranda iş bedelinin tespit edilerek, yapılan ödemelerin mahsubundan sonra varsa kalan bedele hükmedilmesi ile her halde icra inkâr tazminatı isteminin reddine karar verilmesinden ibarettir.
Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulüyle hükmün temyiz eden davalı şirket yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 30.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.