21. Hukuk Dairesi 2017/5538 E. , 2018/8301 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Anadolu . İş Mahkemesi
KARAR
A) Davacının İstemi :
Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin vergi kaydı başlangıç tarihi olan 01/05/1999 tarihinden itibaren tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalının Cevabı :
Davalı Kurum vekili, Kurum tarafından yapılan işlemlerin yasal mevzuata uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesinin Kararı ve Gerekçesi :
Mahkemece, “Delliler toplandıktan sonra bilirkişi incelemesi yaptırılmış rapor temin edilmiş olup dosya kapsamına uygun ve Mahkememizce de yeterli görülen raporda:
1479 Sayılı Mülga Bağ-Kur Kanunun 26 ıncı maddesine göre sigortalı hak ve yükümlülüğünden vaz geçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, bu kanuna göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren 3 ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmalarının zorunlu olduğunun, aksi durumda Kurum tarafından resen tescil işlemi yapılacağının hükme bağlandığı,
04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren 619 sayılı KHK’nin geçici 1 inci maddesindeki; “Bu kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu kanun hükmünde kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescil yaptırmamış olan sigortalıların hak ve mükellefiyetlerinin bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte başlar. Ancak 1479 S. Kanuna göre zorunlu olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.04.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesaplarına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” hükmünün ise Anayasa Mahkemesinin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 günlü kararı ile iptal edilmiş olması karşısında;
Benzer yolda 4956 sayılı yasa ile 1479 sayılı Kanuna getirilen ve yayımı olan 02.08.2003 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren geçici 18 inci madde hükmünün huzurdaki davamızda yer alan tescil isteminin talep tarihine göre (01.05.1999) uygulanıp uygulanmayacağı önem kazanmaktadır.
YHGK’ nun 04.02.2009 tarihli, E.2009-21-10 ve 2009/52 sayılı Kararında konu ile ilgili açıklık getirilmiş, tescili talep edilen tarihte yürürlükte olmayan yasal düzenlemenin uygulama olanağı olmadığı yolunda hükme varılmıştır.
Olayımıza uygulanması gereken yasal düzenleme 3165 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanunda yapılan ve 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren ve 02.08.2003 tarihine kadar yürürlükte kalan düzenlemedir. Anılan düzenlemeye göre; Gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkârlar Siciline Kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan gelir vergisi mükellefi olanların mükellefiyet başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlarla vergi kaydı bulunmayanlar da, Esnaf ve Sanatkârlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
Davamızda Bağ-Kur başlangıç tarihinin vergi kaydına istinaden 01.05.1999 tarihi itibarıyla tespitinin talep edildiği, vergi kaydına istinaden Bağ-Kur Başlangıç tarihinin tespitinde dikkate alınacak kuralın tescilin talep edildiği tarihte yürürlükte olan 1479 sayılı Kanuna 3165 sayılı Kanunla getirilen ve 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren düzenleme olduğu göz önüne alındığında 4/1-b hizmeti başlangıcının, 01.05.1999 tarihi olarak tespitinin mümkün olduğu değerlendirilmektedir." Şeklinde değerlendirmeler yapılarak ulaşılan kanaat açıklanmıştır
Sonuç olarak toplanan deliller, Mahkememizce yeterli görülen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davanın sübuta erdiği kanaatine varıldığından bu doğrultuda davanın kabulüne ilişkin olmak üzere aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle “Davanın kabulü ile davacının 4/1-b zorunlu BAĞ-KUR hizmet başlangıcının 01/05/1999 olduğunun tespitine,” karar verilmiştir.
D) İstinaf Başvurusu :
Davalı Kurum vekili, Kurum işleminin yerinde olduğunu, 1479 sayılı Yasanın geçici 18. maddesi hükmü ile 5510 sayılı Yasanın geçici 8. maddesi hükümleri dikkate alındığında davacının talep ettiği tarih itibariyle Bağ-Kur sigortalılığının tespitine olanak bulunmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
E) Bölge Adliye Mahkemesinin Kararı ve Gerekçesi :
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, “Dava konusu, davacının 01/05/1999 tarihi olduğu belirtilen vergi kaydı mükellefiyeti başlangıç tarihinin Bağkur sigortalılık hizmeti başlangıç tarihi olarak sayılıp sayılmayacağı hususu ile ilgilidir.
Dosya tetkikinden; Pendik Vergi Dairesinden gelen 23/02/2016 tarihli yazı cevabına göre 01/05/1999-31/12/1999 tarihleri arasında vergi mükellefi olduğu, davalı kurumdan gelen yazı cevabına göre ise, davacının Bağkur sigortalılık başlangıç tarihinin 28/03/2001 tarihi olduğu kabul edilerek tescil edildiği anlaşılmıştır.
Dairemiz tarafından yapılan incelemede; davalı kurum vekili tarafından 1479 sayılı Yasaya 4956 sayılı Yasa ile getirilen geçici 18.maddenin uygulanması ve yasal sürelerin geçirildiğinden bahisle davanın red edilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de; dosyadaki delillerden, davacının Bağkur Müdürlüğüne 02/05/2001 başvuru tarih ve kaşeli giriş bildirgesi ile başvuruda bulunduğu bu bildirgeye istinaden Bağkur sigortalılık başlangıç tarihi kurum tarafından 28/03/2001 tarihi sayılmış olup, kurum vekili tarafından somut olayda uygulanması gerektiği ileri sürülen geçici 18.madde ise 02/08/2003 tarihinde yürürlüğe girmiş olup dava konusu olayda geriye dönük olarak uygulanamayacağı, davacının kuruma başvuru tarihinde yürürlükte bulunan 3165 sayılı Yasayla değişik 1479 sayılı yasanın 25. Maddesi gereğince vergi kaydının bulunduğu süreler dikkate alınarak bağkurlu bulunacağı sürenin hükmün infazı sırasında davalı kurum tarafından dikkate alınmasının mümkün bulunmasına göre, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu, davalı kurum vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle “Davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine” karar verilmiştir.
F) Temyiz :
Davalı Kurum vekili, duruşma yapılmadan dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilmesinin doğru olmadığını, 1479 sayılı Yasanın geçici 18. maddesi ile 5510 sayılı Yasanın geçici 8. maddesi hükümlerine göre Kurum tarafından yapılan işlemlerde bir hata bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
1.4.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için esnaf sicili veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile 1479 sayılı Yasanın 24. maddesi değiştirilecek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olması şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma yeterli görülmüş, 22.3.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya esnaf sicil kaydı veya oda kaydının bulunması yeterli görülmüş, 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa ile 24. madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunması yeterli görülmüştür.
1479 sayılı Yasa"ya 4956 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 18. maddesinde; bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı, ancak bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.4.1982-4.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde ödemek kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir.
4956 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 02/08/2003 tarihine kadar tescilleri, prim ödemeleri veya tescil başvuruları yoksa aynı tarihten sonra sadece aynı yasa ile 1479 sayılı Yasaya eklenen geçici 18. maddeye göre vergide kayıtlı olan süreleri için borçlanma haklarını kullanarak sigortalılık süresi elde edebilirler. Geçmişe yönelik hizmetlerini tespit ettiremezler. 02/08/2003 tarihinden önceki tarihte Kuruma tescil edilmiş, giriş bildirgesi vermiş veya bir şekilde kendi adına tescil isteği yerine geçecek şekilde prim ödemiş olan ve 1479 sayılı Yasa kapsamında kendi adına veya hesabına bağımsız çalışanlar, 20/04/1982 tarihinden itibaren vergi kaydına dayalı olarak, 22/03/1985 tarihinden itibaren de esnaf sicili veya meslek kuruluşu kayıtlarına dayalı olarak sigortalılıklarının tespitini isteyebilirler.
Ayrıca, 11/09/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Yasanın 64. maddesi ile 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. Maddesine eklenen 3. fıkra ile, “31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmesi zorunludur. Diğer kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.” hükmü getirilmiştir.
Hukuk yargılamasında, mevzuatın yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi mevzuat yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o mevzuat hükümleri uygulanır. Mevzuatın yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan işlemlerin hukuken bağlayıcı olup olmadıkları ve sonuçları, bu tarihten sonra dahi, yapıldıkları sırada yürürlükte bulunan mevzuata göre belirlenir.
Somut olayda, dava 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7/3. maddesinin yürürlük tarihinden sonra açılmış olup davacının davalı Kuruma başvurusunun bulunup bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Söz konusu hüküm gereğince Kuruma başvuru yapılması dava şartı olup davacının Kuruma başvuru yapıp yapmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, eldeki dava ile amaçlanan davacının Bağ-Kur kapsamında sigortalı olduğu sürelerin belirlenmesi olduğundan davacının buna yönelik olarak talebi açıklattırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken vergi kaydına göre sigortalılık başlangıç tarihinin tespitine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, davacının dava açmadan önce Kuruma başvurusunun bulunup bulunmadığını araştırmak, Kuruma başvuru yapmadığının anlaşılması halinde dava şartı yokluğundan usulden davanın reddine karar vermek, Kuruma başvuru yaptığının anlaşılması halinde ise davacının talebini açıklattırıp faaliyetini gösteren kayıtlarına göre yukarıda açıklanan yasal mevzuat kapsamında sigortalı olduğu süreleri belirlemekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabul edilmesi ve temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesinin kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı ORTADAN KALDIRILMASI, ilk derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA karar vermek gerekmiştir.
H) Sonuç :
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.