Esas No: 2021/8385
Karar No: 2022/5040
Karar Tarihi: 06.04.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/8385 Esas 2022/5040 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, 1993-2010 yılları arasında gerçek ücret üzerinden prime esas kazancının tespit edilmesini istedi. Mahkeme, bilirkişi raporu gözetilerek davanın kısmen kabulüne karar verdi ancak bu karar bozuldu. Bozma sonrası yapılan yargılama sürecinde toplu iş sözleşmeleri hükümleri gözetilerek bir hesaplama yapıldı ancak dosya içinde toplu iş sözleşmeleri mevcut değildi. Mahkeme, hükmüne uyularak yeniden denetime elverişli hesap raporu alınarak hüküm tesis edilmesi gerektiği belirtildi. Davalı Kurumun temyiz itirazları kabul edilerek hüküm bozuldu.
506 sayılı Kanunun \"Prime esas ücretler\" başlıklı 77. maddesi ile 5510 sayılı Kanunun \"Prime esas kazançlar\" başlıklı 80. maddesinin birinci fıkrasında sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmaktadır. Ayrıca, 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayılı Kanunun 86/9. maddelerine dayalı olarak açılan hizmet tespiti davalarında kesinleşen mahkeme ilamının hükümde ayrıca 77 ve 80. maddelere göre hesaplanacak olan 1 günlük ücretin bel
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2016/2-2020/187
Dava, prime esas kazancın tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 1993 -15/10/2010 tarihleri arasında gerçek ücret üzerinden prime esas kazancının tespitini istemiştir. Mahkemece, bilirkişi raporu gözetilerek, davacının, ücret bordroları ile dönem bordroları karşılaştırılmak suretiyle arasındaki farklar tespit edilip davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk hüküm dairemizin; 19.10.2015 tarih, 2015/13173Esas, 2015/17046 Karar sayılı ilamı ile ‘’...her ne kadar bilirkişi raporunda, ücret bordroları ile işyeri dönem bordroları karşılaştırılarak aradaki farkın prime esas kazanç olarak tespit edildiği belirtilmiş ise de, bilirkişi raporunun denetimi sırasında, ücret bordrosunda yer alan SGK Başkanlığına bildirilen matrah ile rapordaki miktarın birbirini tutmadığı, bunun yanı sıra raporun hangi miktarlar esas alınarak hazırlandığı tespit edilemediği, bu haliyle bilirkişi raporunun denetime elverişsiz olduğu anlaşılmış olup, yeniden ücret bordroları ile işyeri dönem bordrolarının karşılaştırılarak elde edilecek sonuca göre hüküm tesis edilmesi gerekirken çelişkili bilirkişi raporuna dayanarak hüküm tesis edilmesi isabetsiz olduğu’ gerekçeleriyle bozulduğu anlaşılmıştır. Bozma sonrası yapılan yargılama aşamasında alınan hesap raporunda toplu iş sözleşmelerinde belirlenen ücretlere göre bir belirleme yapılmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77. maddesinin 1. fıkrası ile 5510 sayılı Kanunun “Prime esas kazançlar” başlıklı 80. maddesinin birinci fıkrasında, sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmıştır. Diğer taraftan 506 sayılı Kanunun 79/10. ve 5510 sayıl Kanunun 86/9. maddelerine dayalı olarak açılan bu tür hizmet tespiti davalarında kesinleşen mahkeme ilamı, işverence Kuruma verilmeyen belgelerin yerine geçecek nitelikte olduğundan hükümde ayrıca 77 ve 80. maddelere göre hesaplanacak olan 1 günlük ücretin belirtilmesi de gerekmektedir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun; 288. maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belir bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belir bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı bildirilmiş, 289. maddesinde, 288. madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200 ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunmuştur.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas - 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas - 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Somut olayda, hükmüne uyulan bozma ilamı sonrası yapılan yargılama sürecinde alınan hesap raporunda, toplu iş sözleşmeleri hükümleri gözetilmek suretiyle bir hesaplama yapıldığı ne var ki; dosya içinde toplu iş sözleşmelerinin mevcut olmadığı gibi geri çevirme kararı üzerine de davaya konu döneme ilişkin toplu iş sözleşmesinin bulunmadığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş; hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda denetime elverişli hesap raporu alınıp mevcut ücret bordroları ile iş yeri dönem bordroları karşılaştırılarak elde edilecek sonuca göre ve az yukarıda belirtilen yasal mevzuat kapsamında hüküm tesis edilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.04.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.