4. Hukuk Dairesi 2016/16040 E. , 2018/8371 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 07/11/2001 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26/01/2016 günlü kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 25/12/2018 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile karşı taraftan davacı vekili Avukat ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; dava dışı ..."in 19/05/1997 tarihinde meydana gelen trafik kazasında ağır yaralandığını, ... ... Hastanesine kaldırıldığını, davalının nöroşirürji doktoru olarak hastayı muayene ettiğini ancak teşhisteki özensizliği, boyunluk takılmadan hasta sevkine izin verilmesi gibi kusurlu eylemleri nedeniyle hastanın felçli kaldığını, sonuçta davacı ... Bakanlığının İdare Mahkemesince haksız fiil mağduruna tazminat ödemesine karar verildiğini, tazminatın icra dosyasına ödendiğini belirterek oluşan zararın davalı doktordan rücuen tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili; hastanın 19/05/1997 tarihinde acil servise müracaat ettiğini, ilk muayenesinin acil serviste yapıldığını ardından davalıdan konsültasyon istendiğini, davalının hastayı muayene ettiğini, hiçbir felç durumu söz konusu olmadığını, şuurunun açık olduğunu ve hastanın kafasındaki yaranın kendisi gelmeden önce dikildiğini, kafa travması olduğu için bilgisayarlı beyin tomografi istediğini, aynı zamanda yan boyun filmi istediğini ve sonuçlarını incelediğini, acil serviste boyunluk olmadığı için hasta yakınlarına boyunluk reçetesi yazdığını, 19 mayıs tatil günü olduğu için temin edileceği yerlerin bile tarif edildiğini, acil serviste boyunluk olmamasının hastanenin hizmet kusuru olduğunu, hastanın servis dosyasında boyunluk reçetesinin yazıldığı ve hasta yakınlarına verildiği notunun mevcut olduğunu, hasta yakınlarının kendilerinin tercih ettiği özel bir ambulans ile hastayı ...’ya götürdüklerini, ceza dosyasında yakınlarının hasta götürülürken boyunluk takılmadığını söylediklerini, özel bir ambulansta boyunluğun bulunması gerektiğini, travmalı bir hastanın yanlış nakil edilmesi suçunun kendisine yüklenemeyeceğini, hastanın 19/05/1997 tarihinde beyin cerrahi kliniğine yatışının saat 20.00’de yapıldığını, hastayı her hangi bir yere sevk etmediğini, hasta serviste yatarken hasta yakınlarının hastaneden gitmeye karar verdiklerini, hastanın annesi ...’in hasta tabelasına "tedavi kabul etmeyip
isteğim üzerine oğlum ...‘i götürüyorum" diye yazarak servisi terk ettiklerini, bu şekilde hasta yakınlarının kendi istekleri ile taburcu işlemi bile yaptırmadan kendisinden habersiz olarak hastaneden ayrıldıklarını ve hastanın ... Hastanesine götürüldüğünü, idare mahkemesinde hizmet kusurunun varlığından bahsedildiğini ancak doktora bir kusur verilmediğini belirterek, davanın gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalının eylemi ile oluşan zarar arasında uygun illiyet bağı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 266. maddesinde mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlenmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; yargılama süresince idare mahkemesi kararının kesinleşmesinin beklendiği ve sonuçta mahkemece illiyet bağının varlığı benimsenerek davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır. Ancak, idari davada alınan Adli Tıp Kurumu raporunda da kurum içi soruşturma aşamasında alınan uzman görüşünde de davalıya doğrudan bir kusur atfedilmediği halde uzmanlık gerektiren bir konuda mahkemece dosyadaki bir takım beyanlar esas alınarak re’sen illiyet bağının varlığı ve davalı kusuruna dair görüş oluşturulması usul ve yasaya uygun düşmemiştir.
Şu halde mahkemece, dava dışı hastaya tüm tedavi süresince uygulanan tıbbi işlem ve müdahalelerin duruma uygunluğunun denetlenmesi ve çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren bir olgu olduğuna göre, olayın gelişim şekli, hastanın ilk muayenesi, ambulans ile taşınması ve şehir dışındaki diğer hastaneye sevki işlemleri ve oradaki ameliyat sürecinin yayıldığı zaman dilimi dikkate alındığında dava dışı ...’in felçli kalması ile davalının eylemi arasında uygun illiyet bağı olup olmadığı, var ise davalının kusur oranı belirlenmek üzere Adli Tıp Kurumu Başkanlığı İhtisas Dairesinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm oluşturulması doğru olmamış ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve davalı yararına takdir olunan 1.630,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 25/12/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.