Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2019/975 Esas 2019/2527 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
19. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/975
Karar No: 2019/2527
Karar Tarihi: 15.04.2019

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2019/975 Esas 2019/2527 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davalı, davacıya ait canlı hayvanı 2004 yılında satın almış ve borcunu 2008 yılında ödemiştir. Ancak davacı, senedi kaybettikten sonra davalıya tehdit ve hile ile senet imzalayarak borcu tahsil ettiğini iddia etmiştir. Davacı, takibe konu borcu olmadığını ve senedin cebir ve hile ile alındığını belirterek menfi tespit davası açmıştır. Mahkeme, davalının iddialarının doğru olduğunu ve senet tutarından dolayı davacının borçlu olmadığına karar vermiştir. Hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Davalı vekilinin temyiz talebinin reddedildiği, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddedildiği ve hükmün onandığı karar verilmiştir. Mahkeme kararında Türk Borçlar Kanunu maddesi 25'e atıfta bulunulmuştur. Maddede, işlemin iptali için bir yıl içerisinde dava açılması gerektiği belirtilir.
19. Hukuk Dairesi         2019/975 E.  ,  2019/2527 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tic. Mah. Sıf.)

    Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
    - KARAR -
    Davacı vekili; davacının davalıya 2004 yılında canlı hayvan sattığını, borca karşılık davalıdan aldığı senedin 2008 yılında ödendiğini, ancak senedi bulamadığı için davalıya tehdit ve hile ile açık senet imzalayıp verdiğini, bunun sonradan doldurulduğunu, dava konusu senette ihdas nedeninin, malen ya da nakden kaydının bulunmadığını, senet tarihinde davacının çoban, davalının emekli devlet memuru olduğu dikkate alındığında taraflar arasında dava konusu senet tutarında alışveriş olmasının hayatın olağan akışına uymadığını, davalının takibe koyduğu senetten dolayı davacının borcunun olmadığını, aralarında takip dayanağı herhangi bir borçlandırıcı işlem yapılmadığını ileri sürerek davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile ve davalı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacının icra takibine süresinde itiraz etmediğini, takibin kesinleştiğini, davacının iddia ettiği gibi senedin zorla alınması hadisesi gerçekleşmiş olsaydı 2008 yılında kolluk birimine şikayette bulunulması gerektiğini, davacının iddialarının asılsız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, senedin cebir ve hile ile alındığına yönelik davacının iddiaları yönünden dinlenilen tanıkların görgüye dayalı ifade vermedikleri gibi cebire dayalı da net beyanlarının olmadığı, davalının ..."de, davacının ..."da ikamet ettiği, buna göre cebirin ortadan kalktığı andan itibaren TBK madde 25’e göre işlemin iptali için bir yıl içerisinde dava açılması gerekirken icra takibini müteakip davalı hakkında suç duyurusunda bulunulduğu, dava konusu meblağ hakkında isticvap edilen davalının ifadelerinin hayatın olağan akışına uygun olduğu, senedin temel ilişkisi hakkında açıklama getirildiği, ihdas nedeni hakkında da detaylı bilgi verildiği, davacının dayandığı yemin delilli uyarınca davalının yemin eda ettiği, davacının borçlu olmadığını usulüne uygun deliller ve senede karşı senetle ispat külfeti altında olduğunu ancak davacının hata/hile/ikrah iddiasını ispat edemediği gibi, senede karşı senet de sunmadığı gerekçesiyle davanın ispatlanamadığından reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    1-Davalı vekili hükmü vekalet ücreti yönünden temyiz etmiş ise de, temyiz harcını yatırmadığının tespiti üzerine, HUMK’nun 434/3.maddesi gereğince “miktarı belirtilen temyiz harcının yedi günlük kesin süre içinde yatırılması aksi halde temyiz isteminden vazgeçmiş sayılacağı” ihtarını içeren muhtıra, davalı vekili Av....’ye 08.02.2019 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen öngörülen sürede harcın yatırılmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davalı vekilinin temyiz istemi hakkında bir karar verilebileceği gibi, 01.09.1990 tarihli ve ¾ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtay"ca da bu yönde karar verilebileceğinden, davalı vekilinin hükmü temyiz etmemiş sayılmasına ve temyiz isteminin bu nedenle reddine karar verilmesi gerekmiştir.
    2-Davacı vekilinin temyizine gelince; dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davacının dava konusu bononun tehdit ve hile sonucu alınmış olduğu iddiasını ispatlayamamış olmasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
    SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyizi yönünden temyiz talebinin reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, 15/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.