Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2019/5454
Karar No: 2022/1592
Karar Tarihi: 23.03.2022

Danıştay 10. Daire 2019/5454 Esas 2022/1592 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/5454 E.  ,  2022/1592 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ONUNCU DAİRE
    Esas No : 2019/5454
    Karar No : 2022/1592

    TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : Kendi adlarına asaleten, ... 'ya
    velayeten ... ve ...
    VEKİLLERİ : Av. ...

    TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ... Bakanlığı / ANKARA
    (Mülga ... Kurumu)
    VEKİLLERİ : Hukuk Müşaviri Av. ...
    Av. ... / Aynı yerde

    İSTEMLERİN_KONUSU : ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, davacılar tarafından esas yönünden, davalı idare tarafından vekalet ücreti yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacılardan ...'ya, 05/03/2010 tarihinde İzmir Buca Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesine başvurduktan sonra zamanında doğru müdahalenin yapılmadığı, doğuma alınması gerekirken İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine yönlendirildiği, ambulans sağlanmadığı ve yaşanan gecikme nedeniyle bu hastanede sezaryen yöntemiyle gerçekleşen doğum sonucunda davacılardan Veli İmran Caynaklı'nın ağır zeka geriliği, epilepsi, serebral palsi rahatsızlıklarıyla dünyaya geldiği ileri sürülerek toplam 130.000,00 TL maddi, 150.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; olayla ilgili olarak Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunca hazırlanan raporda, meydana gelen mekonyum aspirasyonunun önceden öngörülemeyen ve engellenemeyen bir durum olduğu, davacı küçükte mevcut zeka geriliği, epilepsi, serebral palsi ile doğum eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığı, söz konusu hastalığın mekonyum aspirasyonundan kaynaklanabileceği yönünde görüş bildirildiğinden, davalı idareye atfedilebilir bir hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi .... İdare Dava Dairesince, tarafların istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, ...'nın acilen doğuma alınması gerektiği, bebeğin anne karnında oksijensiz kaldığı, ultrason ve NST incelemeleri neticesinde bebekteki anormalliğin tespit edilmesine rağmen davacının sezaryen için gerekli donanıma sahip olan hastaneden uzaklaştırıldığı, hastaneden kendi isteğiyle ayrıldığına ilişkin evrakın gerçeği yansıtmadığı, doğumun gecikmesinin mekonyum aspirasyonuna sebep olduğu; davalı idare tarafından ise, maddi tazminat isteminin reddedilmesi nedeniyle nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

    TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Taraflarca karşılıklı olarak temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.

    DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : ...

    DÜŞÜNCESİ : Davacıların temyiz istemlerinin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA

    Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na Ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu'nun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na Ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname'nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığı'nın hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :

    MADDİ OLAY :
    Davacı Ayfer Ceynaklı, 05/03/2010 tarihinde 38 hafta + 2 günlük gebeyken, İzmir Buca Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesine -dava dilekçesindeki açıklamaya göre saat 08.30'da- başvurmuş, öncelikle polikliniğe giden davacı daha sonra acil servise yönlendirilmiştir. Burada düzenlenen acil servis hasta muayene formundan, davacının saat 13.30’da acil servise geldiği, ultrason incelemesi ve NST (Non Stress Test-fetusun iyilik halini gösteren test) yapıldığı, fetal taşikardi (bebeğin kalp atışlarında hızlanma), intrauterin gelişme rötarı (rahim içi gelişme geriliği), gestasyonel diyabet (gebelik diyabeti) tanısı olan hastanın tam teşekküllü hastaneye yönlendirildiği anlaşılmaktadır. Davalı idare tarafından, bu işlemle bebeğin doğum sonrasındaki takibinin neonatoloji ve iç hastalıkları uzmanı bulunan sağlık kuruluşunca yapılmasının amaçlandığı ifade edilmektedir.
    Davacıların beyanına göre ..., eşinin şehir dışında olması nedeniyle kendi imkanlarıyla İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine gitmiştir. Bu hastaneye giriş saati 16.58'dir. Düzenlenen muayene formunda, hastanın yakınması kısmına "38 haftalık gebede fetal anomali" ibaresi yazılmıştır. Davacı 20.25'te sezaryen ameliyatına alınmış, bebek koyu mekonyumla boyalı olarak dünyaya gelmiştir. Bebeğin ağırlığı 3.390 gram, 1. ve 5. dakika apgar skoru 5/8 olup, mekonyum aspirasyon sendromu tanısıyla çocuk sağlığı ve hastalıkları bölümüne yatırılmıştır. Burada bir hafta takip altında tutulmuştur.
    Gelişme geriliği bulunan Veli İmran Ceynaklı; beslenememe, kilo alamama, huzursuzluk şikayetleriyle 12/07/2010 tarihinde İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürülmüştür. Burada kendisine serebral palsi tanısı konularak takip edilmeye başlanmıştır. Dr. Behçet Uz Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen 17/06/2014 tarihli özürlü sağlık kurulu raporunda; ağır zeka geriliği, epilepsi, serebral palsi tanılarıyla davacı küçüğün özür oranı %100 olarak belirlenmiştir.
    Davacı küçükte meydana gelen engellilik halinin zamanında müdahale edilmemesinden kaynaklandığı ileri sürülerek davacılar tarafından, davalı idareye maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine bakılan dava açılmıştır.
    İdare Mahkemesince, olayda idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan ... tarih ve ... karar numaralı raporda; "Kişinin 05.03.2010 tarihinde (saat 13:30) eski sezeryan öyküsü olup 38+2. gebelik haftasında ilgili sağlık kuruluşuna başvurduğu, kişinin tansiyon basıncı 110/80 mmHg, nabız 80/dk ve yapılan USG; BPD 88 mm, 35 hafta, AC 312 mm 35 hafta ile uyumlu, amnion sıvı yeterli, NST'de fetal taşikardi ve kan şekeri 144 mg/dl olduğunun saptandığı, intrauterin gelişme geriliği, fetal taşikardi ve gestasyonel diabet tanısı olan kişinin tam teşekküllü hastaneye yönlendirildiği, kişinin el yazısıyla ''Tam teşekküllü hastaneye gitmek için ayrılıyorum'' şeklinde belirterek imzaladığı, saat 16:58'de kendi imkanları ile kişinin diğer sağlık kuruluşuna başvurduğu, tansiyon basınç 110/80 mmhg, yapılan vajinal muayenede; dilatasyon ve efasman kapalı, USG'de BPD 36 hafta, 6 gün, FL 36 hafta 8 gün, fetal kalp atımı + ve amnion sıvı yeterli olduğunun saptandığı, saat 20:35'de bebek 3390 gram ağırlığında ve Apgar 5/8 ve amnion koyu mekonyumlu olduğunun saptandığı, yapılan muayenede; siyanoze, tüm vücut, kordon, tırnaklar mekonyumla boyalı, solunum sayısı 40/dk, bazallerde krepitan raller olduğunun tespit edildiği, direkt oksijen ile izleme alındığı, saat 21:10'de siyanozunun devam ettiği, mekonyum aspirasyonu tanısı ile yatırıldığı, 5 lt/dk hood oksijen verilmeye başlandığı, medikal tedavisinin düzenlendiği, fototerapi uygulandığı ve genel durumu ve oral alımı iyi olması üzerine taburcu edildiği, 08.07.2010 tarihli laboratuvar tetkikinde; yağlı asit oksidasyon, organik asidemi, fenilketonüri, maple syrup urine hastalık, homosisteinüri, trizonemi, sitrullinemia, hemoglobinopatiler normal olduğunun tespit edildiği, 10.07.2010 tarihli kranial MR tetkikinde; serebral beyaz cevherde myelinizasyon paterni yaşa göre normalden geri korpus kallozum ince olduğunun saptandığı, 11.06.2015 tarihinde konuşma, oturma ve yürüme olmadığı, özbakım ebeveyne bağlı ve ağır düzey mental retardasyon olduğunun tespit edildiği ve özür oranı % 100 olduğunun anlaşıldığı, NST (fetusun iyilik halini gösteren test) 'de geç deselerasyon bulgusunun olmaması, doğum eylemi belirtilerinin başlamaması ve kişinin vital bulgularının (tansiyon, basınç ve nabız) iyi olması nedeni ile kişinin kendi imkanları ile daha ileri bir sağlık kuruluşuna sevk edilmesinin tıbben doğru olduğu, söz konusu bulgularla acil sezeryan endikasyonunun bulunmadığı, nitekim kişinin ikinci sağlık kuruluşuna başvurusundan üç saat sonra sezeryan ile doğumunun gerçekleştiğinin anlaşıldığı, küçükte tespit edilen mekonyum aspirasyonunun önceden öngörülemeyen engellenemeyen bir durum olduğu, küçükte mevcut zeka geriliği, epilepsi ve serebral palsi ile doğum eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığı, söz konusu hastalığın mekonyum aspirasyonundan kaynaklanabileceği cihetle, ilgili sağlık personellerine atfı kabil bir kusur tespit edilmediği" yönünde görüş bildirilmiştir.
    İdare Mahkemesince, anılan rapor doğrultusunda olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup, davacıların esas yönünden, davalı idarenin ise vekalet ücreti yönünden yapmış oldukları istinaf başvuruları da reddedilmiştir.

    İLGİLİ MEVZUAT:
    Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
    Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olup, idarenin hukuki (mali/tazmin) sorumluluğunun yargı aracılığıyla belirlenip hüküm altına alınmasını sağlamaktadır.
    İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
    İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmektedir. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
    İdarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak, yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütme yükümlülüğünün bulunduğu tartışmasızdır.

    Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
    Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesiyle "bilirkişi" konusunda atıfta bulunulan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve aynı Kanun'un 447. maddesinin 2. fıkrası ile mevzuatta 1086 sayılı Kanun'a yapılan atıfların, 6100 sayılı Kanun'un bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266. maddesinde, hakimin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği öngörülmüş; "Bilirkişi raporunun verilmesi" başlıklı 280. maddesinde, bilirkişinin, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye vereceği, raporun verildiği tarihin rapora yazılacağı ve duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği; "Bilirkişi raporuna itiraz" başlıklı 281. maddesinin 1. fıkrasında ise, tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir.
    2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 1. maddesinde, adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu; 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumunun, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu; 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiş iken, 703 sayılı "Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 15/07/2018 tarih ve 30479 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2., 3. ve 16. maddelerinde, yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.


    HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    Kişilerin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının tıbbi ihmal nedeniyle ihlal edildiği iddiasıyla açılan tam yargı davalarında, hizmet kusurunun tespitine yönelik olarak ilk derece mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesinde, bilirkişinin somut tıbbi verileri kullanarak, sahip olduğu tıbbi bilgilerden hareketle her türlü şüpheden uzak, nesnel bir sonuca varması ve buna göre de somut gerekçelerle kanaat bildirmesi gerekmekte olup; bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Buna ek olarak, bilirkişi veya bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
    Doğrudan sağlık hakkını ilgilendiren bu tür davalarda, olayların oluşumuna ilişkin olarak delilleri değerlendirmekle görevli olan mahkemelerce, somut verilere dayanmayan, bilimsel değerlendirme içermeyen, yalnızca varsayıma dayalı olarak görüş bildiren bilirkişi raporlarının hükme esas alınması halinde, kişilerin anayasal haklarını korumaya yönelik yeterli yargısal güvence sağlanmamış olacaktır.
    Uyuşmazlıkta, miadında gebe olan davacı Ayfer Ceynaklı, doğum için öncelikle İzmir Buca Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesine, buranın yönlendirmesiyle de tam teşekküllü olan İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurmuştur.
    Doğum eyleminin niteliği gereği olayın bir bütün halinde değerlendirilmesi, bu kapsamda davaya konu sürecin yaşandığı her iki sağlık hizmet sunucusu tarafından düzenlenen bütün tıbbi evrakın resen araştırma ilkesi uyarınca dosya kapsamına dahil edilmesi suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesi gerektiği tabiidir.
    Bakılan davada, her ne kadar hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda, davacı ...'nın kendi imkanları ile daha ileri bir sağlık kuruluşuna sevk edilmesinin tıbben doğru olduğu, mevcut bulgularla acil sezaryen endikasyonunun bulunmadığı, nitekim davacının İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurusundan üç saat sonra sezaryen ile doğumunun gerçekleştiği, meydana gelen mekonyum aspirasyonunun önceden öngörülemeyen ve engellenemeyen bir durum olduğu, davacı küçükte mevcut zeka geriliği, epilepsi, serebral palsi ile doğum eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığı, söz konusu hastalığın mekonyum aspirasyonundan kaynaklanabileceği yönünde değerlendirme yapılmış ise de; anılan hastaneye giriş yapılmasından itibaren doğuma kadar yaşanan sürece ilişkin detaylı tıbbi belgelerin dava dosyasında yer almadığı, bu kapsamda travay (doğum eyleminin ilk evresi), ÇKS (çocuk kalp sesi) ve NST takibinin düzenli yapılıp yapılmadığının dosya içeriğinden anlaşılamadığı görülmektedir.
    Bu nedenle, öncelikle söz konusu tıbbi belgelerin İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinden temin edilmesi suretiyle elde edilecek tıbbi veri çerçevesinde, ilk başvurunun yapıldığı İzmir Buca Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde fetal taşikardi, gebelik diyabeti, bebekte gelişme geriliği tespit edilmesine rağmen davacı ...'nın kendi imkanlarıyla başka bir hastaneye yönlendirilmesinin tıbben uygun olup olmadığı hususunun, başka bir ifadeyle oluşan gecikmenin zararlı sonuca etkisinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Daha sonra ise, anılan tıbbi kayıtlar ele alınarak; travay, ÇKS ve NST takibinin tıp kurallarına uygun yapılıp yapılmadığı değerlendirilmelidir. Son olarak, sürece dair düzenlenmesi gereken belgelerin mevcut olmaması ya da doğum sürecindeki takibin tıp kurallarına uygun yapılmadığı sonucuna varılması durumunda, hasta takibi tıbben uygun yapılmış olsaydı bebekte oluşan solunum sıkıntısının önceden fark edilip edilemeyeceği, mekonyum aspirasyonunun bu solunum sıkıntısına sebep olup olmayacağı, hastanın düzenli takip edilmesi durumunda ortaya çıkan sonucun önlenip önlenemeyeceği irdelenmelidir.
    Bu amaçla, Adli Tıp Üst Kurulundan tarafların iddialarının dikkate alındığı, yukarıda dile getirilen hususların tereddüte yer vermeyecek şekilde açıklandığı, tutarlı, anlaşılır ve bilimsel değerlendirmeler içeren bir rapor alınarak olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
    Bu durumda, anılan tıbbi kayıtlar temin edilmeden hazırlanan, uyuşmazlığın çözümü için yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme sonucu verilen İdare Mahkemesi kararına karşı davacılar tarafından yapılan istinaf başvurularının reddine yönelik Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
    Öte yandan, işbu bozma kararı üzerine yeniden bir karar verileceğinden, davalı idarenin vekalet ücreti yönünden yapmış olduğu temyiz başvurusunun bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davacıların temyiz istemlerinin KABULÜNE,
    2. Davanın reddine ilişkin ... İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan davacıların istinaf başvurularının reddi yolundaki temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 23/03/2022 tarihinde kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi