Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/3250
Karar No: 2019/1385
Karar Tarihi: 17.12.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/3250 Esas 2019/1385 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/3250 E.  ,  2019/1385 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Denizli 4. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.05.2014 tarihli ve 2012/50 E., 2014/300 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 25.12.2014 tarihli ve 2014/18910 E., 2014/28135 K. sayılı kararı ile:
    "…Dava, aidiyet ile yaşlılık aylığından kesinti yapılmasına ilişkin Kurum işleminin iptali istemlerine ilişkindir.
    Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
    12.09.1997 günlü tahsis başvurusu üzerine, 15.09.1997 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanan davacı ..."ın (Hasan ve Fatma oğlu, 20.01.1951 Tavas doğumlu), aylık bağlanırken dikkate alınan 15219.20 sicil nolu işyerince düzenlenmiş 20.04.1974 işe giriş tarihli işe giriş bildirgesi ile kendisine mal edilen 20.04.1974-30.04.1974 tarihleri arasındaki 10 günlük çalışmanın dahili davalı ..."a (Hasan ve Fatma oğlu, 06.11.1951 Tavas doğumlu) ait olduğundan bahisle iptal edilip davalı Kurumca 2009 yılında gerçekleştirilen bu işlem nedeniyle aylığının durdurulduğu, bilahare davalı Kurumca, iptal sonucu ilk işe giriş tarihi 600 günlük askerlik borçlanması da dikkate alındığında 20.10.1973 olarak değişen davacıya 25 yıllık sigortalılık süresini doldurduğu 20.10.1998 tarihini takip eden aybaşından itibaren aylık bağlandığı ve 15.09.1997-18.03.2009 tarihleri arası dönemde ödenen aylıklar ile 15.11.1998-17.06.2009 tarihleri arası dönemde ödenmesi gereken aylıkların karşılaştırılması sonucunda davacıya yersiz ödendiği tespit edilen 10.625,43 TL fazla ödeme miktarı için davacının 2009 yılı Haziran ayı ve müteakip aylıklarından 1/4 oranında kesinti yapılmaya başlandığı belirgin olup, 20.04.1974-30.04.1974 tarihleri arasındaki 10 günlük çalışmanın davacıya aidiyeti ile yaşlılık aylığından kesinti yapılmasına ilişkin Kurum işleminin iptaline ilişkin davada mahkemece yapılan yargılamada, anılan tarihler arasındaki 10 günlük hizmetin davacıya ait olmadığı gerekçesiyle davanın tümden reddine karar verilmiştir.
    İnceleme konusu davada, 15219.20 sicil nolu işyerince düzenlenmiş 20.04.1974 işe giriş tarihli işe giriş bildirgesindeki ... adına atılı imzanın davacının eli ürünü olmayıp dahili davalının eli ürünü olduğunu belirten Adli Tıp Kurumu Başkanlığı"nın 19.09.2013 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, mahkemenin, 20.04.1974- 30.04.1974 tarihleri arasındaki 10 günlük çalışmanın davacıya aidiyeti yönündeki talebinin reddine ilişkin kararı isabetli ise de; yaşlılık aylığından kesinti yapılmasına ilişkin Kurum işleminin iptali yönünden verilen ret kararı eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır. Dosyada mevcut bulunan 15219.20 sicil nolu işyerince düzenlenmiş 1974 yılı 2. dönemine ait üç aylık sigorta primleri bordrosunda, ... adına yapılan ve aidiyet istemine konu olan 20.04.1974-30.04.1974 tarihleri arasındaki 10 günlük sicilsiz bildirimin haricinde, yine ... adına yapılmış 03.06.1974-30.06.1974 tarihleri arasındaki 25 günlük çalışmaya ilişkin olan sicilsiz bir bildirimin daha bulunduğu anlaşılmakla, bahse konu 03.06.1974-30.06.1974 tarihleri arasındaki 25 günlük çalışmanın davacıya aidiyeti hususu incelenip açıklığa kavuşturularak, davacıya ait olması durumunda yapılacak hesaplama sonucuna göre davalı Kurum işleminin tamamen veya kısmen iptaline karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, Kurum tarafından iptal edilen hizmetlerin aidiyetinin tespiti ve yaşlılık aylığının kesilmesine dair Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; müvekkilinin 12.09.1997 tarihli yaşlılık aylığı talebinin kabul edildiğini, 1974 tarihli çalışmalar esas alınarak yaşlılık aylığının bağlandığını, ancak Kurum tarafından 18.03.2009 tarihinde 1974 yılında geçen 10 günlük çalışmanın başka bir ..."a ait olduğu gerekçesiyle iptal edildiğini ve yaşlılık aylığının sigortalılık şartlarını yerine getirdiği 20.10.1998 tarihi esas alınarak yeniden hesaplandığını, eski ve yeni aylık arasındaki farkın borç kaydedildiğini ve Kurum tarafından müvekkili adına 10.625.43TL borç bildirim belgesi düzenlendiğini, oysa iptal işlemine konu olan 10 günlük çalışmanın müvekkilinin fiili çalışmalarından olduğunu ileri sürerek 20.04.1974-30.04.1974 tarihleri arasında geçen 10 günlük çalışmanın müvekkiline ait olduğunun tespiti ile buna dair Kurum işleminin iptalini ve müvekkilinin maaşından yapılan kesintilerin durdurulmasını talep etmiştir.
    Davalı ... Başkanlığı vekili; davacıya 15.09.1997 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlandığını, ancak sicil dosyasının incelenmesinde 1974 yılındaki 10 günlük çalışmanın başka bir ..."a ait olduğunun belirlendiğini ve sehven davacıya mal edilerek yaşlılık aylığı bağlandığını, söz konusu hatanın fark edilmesi üzerine sigorta başlangıç tarihinin değişmesi nedeniyle aylıklar arasındaki farkın davacıdan tahsilinin istendiğini, Kurum tarafından yapılan işlemin yerinde olduğunu belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
    Dahili davalı beyanında; davacıyı köylüsü olması nedeni ile tanıdığını, açılan davayla herhangi bir ilgisinin olmadığını beyan etmiştir.
    Mahkemece; dava konusu 94777 varide numarası ile 08.06.1974 tarihinde kurum kaydına alınan işe giriş bildirgesindeki doğum tarihinin dahili davalının doğum tarihi olarak yazıldığı ve imzanın dahili davalıya ait olduğunun Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesince rapor edildiği, tanık anlatımlarından davacının işe giriş bildirgesinin verildiği iş yerinde fiili ve eylemli çalışmasının varlığının ispatlanamadığı, ancak dahili davalının 1974 yılında inşaat işinde çalıştığının anlaşıldığı, Kuruma bildirilen dava konusu 10 günlük hizmetin davacıya aidiyetinin kesin, inandırıcı, her türlü şüpheden uzak delillerle ispatlanamadığı ve Kurumun hizmet iptali ve yeniden aylık bağlama ile davacıdan yersiz ödemelerin tahsili işlemlerinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece; somut olayda dava konusu edilen taleplerin dışında karar verilemeyeceği, taleple bağlılık ilkesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 26. maddesinde düzenlendiği, Özel Dairenin anılan bozma kararında geçen 03.06.1974- 30.06.1974 tarihleri arasındaki 25 günlük çalışmanın davacıya aidiyeti hususunun dava konusu olmadığı, davacı tarafça 10 günlük hizmete dair çalışmanın aidiyeti haricinde bir beyan ve talepte bulunulmadığı gibi, Özel Dairenin bozma kararında belirtilen 25 günlük çalışmanın temyiz dilekçesinde dahi söz konusu edilmediği ve Kurumca yaşlılık aylığının durdurulmasında hiçbir şekilde lehe/aleyhe gerekçe olarak bahsedilmediği, bu durumda açıkça dava ve uyuşmazlık konusu edilmeyen bir hususun mahkemece yargılama kapsamına alınmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Özel Daire bozma kararında belirtilen 03.06.1974-30.06.1974 tarihleri arasındaki 25 günlük çalışmanın, 6100 sayılı HMK"nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi göz önüne alındığında davacıya aidiyetinin mahkemece araştırılmasının gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümü yönünden taleple bağlılık ilkesinin açıklanması gerekmektedir.
    Medeni yargılama hukukunun temel amacı tarafların maddi hukuktan kaynaklanan sübjektif haklarını korumaktır. Konusunu da bu subjektif hakların tanınması, bunların ihlali veya ihlal tehlikesi durumunda korunması oluşturur. Dolayısıyla hakkı ihlal edilen kişilerin başvurusuyla kişi ile devlet arasında bir yargılama ilişkisi kurulmuş olur. Kişinin talebine göre bu ilişki dava ilişkisi, çekişmesiz yargı ilişkisi ya da geçici hukuki koruma ilişkisi niteliğinde olabilir. Medeni yargılama hukuku temelde bu ilişkiler üzerine kurulurken birtakım ilkeler de ortaya çıkmıştır. 6100 sayılı HMK"nın 24 ilâ 33. maddeleri arasında yargılamaya hâkim olan ilkeler düzenlemiştir. Bu ilkelerden bir kısmına 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda da yer verilmiştir.
    Medeni hukuk yargılamasına hâkim olan ilkelerden biri de taleple bağlılık ilkesidir. Bu ilke HMK’nın 26. maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Buna göre, hâkim tarafların talepleri ile bağlıdır. Kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesinin önünde engel yoktur.
    Taleple bağlılık ilkesi özü itibariyle hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olduğunu ifade eder. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ilk anlam; tarafın talep etmediği husus hakkında mahkemenin karar veremeyeceğidir. Buna göre tarafın neyi talep edip etmediği ve hâkimin ne hakkında karar verip veremeyeceği dava dilekçesine bakılarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu, istenilen hukuki sonuç oluşturur. Bu itibarla hâkimin karar verme sınırı dava dilekçesi ile belirlenmiş olur.
    Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ikinci anlam ise mahkemece tarafın talebinden fazlasına karar verilememesidir (HMK m. 26). Taleple bağlılık ilkesine yüklenen bu anlam aynı zamanda 24. maddede ifade edilen “tasarruf ilkesi” ve 25. maddesinde yer alan “taraflarca getirilme ilkesi” ile de bağlantılıdır.
    Nihayet taleple bağlılık ilkesinin bir diğer anlamı ise hâkimin talep edilenin dışında, farklı bir şeye karar verememesidir. Talep edilenden farklı bir şeye karar verememe, dilekçenin talep sonucu kısmı ile verilen hükmün sonuç kısmının karşılaştırılması suretiyle tespit edilir.
    Tüm bu açıklamalar karşısında davacı vekili dava dilekçesinde, Kurum tarafından iptal edilen 10 günlük çalışmanın müvekkiline ait olduğunun tespiti ile Kurum işleminin iptalini ve müvekkilinin emekli aylığından yapılan kesintilerin durdurulmasını talep etmiştir. Her ne kadar yerel mahkemece dava konusunun iptal işlemine konu olan 10 günlük çalışma olduğuna, 25 gün sicilsiz şekilde bildirilen çalışmanın dava konusu olmadığına dair direnme kararı verilmiş ise de, dava dilekçesinden de anlaşılacağı üzere aslında davacı yaşlılık aylığı üzerinde yapılan kesintinin de durdurulmasını talep etmektedir. Bu durumda dava konusu aynı zamanda yaşlılık aylığına ilişkin olup, yaşlılık aylığının bağlanması yönünden primi ödenmiş her türlü hizmetin Kurum tarafından dikkate alınması gerekmektedir. 03.06.1974-30.06.1974 tarihleri arasındaki 25 günlük çalışmanın davacıya ait olup olmadığı hususunda yapılacak araştırma ve varılacak sonuca göre davacının yaşlılık aylığı üzerinde yapılan kesintinin iptal edilme durumu mevcuttur. Yerel mahkemece davacının yaşlılık aylığı yönünden talebinin de ihtilaf konusu olduğu değerlendirilmeden direnme kararı verilmesi doğru değildir.
    Hâl böyle olunca, yerel mahkemece Özel Dairenin bozma gerekçesi yanında yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ile bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden ve yukarıda açıklanan bu genişletilmiş nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.12.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi