14. Hukuk Dairesi 2017/3761 E. , 2019/4733 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.05.2014 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi, kal ve eski hale getirme talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 07.06.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi, kal ve eski hale getirme istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin 532 ada 25 parselde kain binadaki birinci kat 5 No"lu bağımsız bölümün maliki olduğunu, davalıların ise bu binaya bitişik iki katlı binanın maliki olup zemin katında "... Restaurant" isimli lokantayı işlettiklerini, davalıların müvekkilinden izin almaksızın dairesinin bulunduğu taraftaki duvara pencere açtıklarını ve üstüne de doğalgaz çıkış borusu monte ettiklerini, bu şekilde görüntü kirliliği oluşturdukları gibi bahsi geçen imalatların imara aykırı olarak yapıldığını ileri sürerek davalıların elatmasının önlenmesini ve pencere ile doğalgaz borusunun kaldırılmasını talep etmiş; 14.04.2016 havale tarihli ıslah dilekçesi ile de yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporlarında tespit edildiği üzere imara aykırı olarak yapılan asma kat ve eklentilerinin kaldırılarak taşınmazın eski hale getirilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, imara aykırılık iddiasının doğru olmadığını, bu hususun Üsküdar Belediyesince denetlenmiş olup müvekkilleri aleyhinde imar kirliliğine sebebiyet verme suçundan açılan ceza davası sonucunda beraat kararı verildiğini, keza restorana ait doğalgaz borularının da ... tarafından döşenmiş olup plan ve projesi onaylanmadan zaten gaz verilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın ıslah talebi doğrultusunda kabulü ile davalılara ait binanın, davacıya ait 5 No"lu daireye yakın mesafede yeni pvc malzeme ile açtığı pencerenin ve üst çerçevesine montajladığı doğalgaz çıkış borusunun davacının konutuna zarar verdiği anlaşıldığından pencerenin kapatılmasına ve usulüne uygun şekilde yapılmayan doğalgaz çıkış borusunun kaldırılmasına; davalılar tarafından sonradan eklendiği görülen asma kat ve eklentilerinin de kaldırılarak taşınmazın eski hale getirilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nin "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek tarafların yarar ve çıkar dengeleri de gözetilmek suretiyle bunların en uygununa karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahallinde yapılan keşif sonrası alınan 13.04.2016 tarihli inşaat bilirkişisi raporunda, ... İmar Müdürlüğünün yazı cevabına göre davalılara ait taşınmazın mimarı projesinin bulunmadığı bildirildiğinden, keşfen yapılan incelemede pvc doğrama ile yapılan pencerenin 1956 yılından sonra yapılmış olup yapının ... Alanında kalması nedeniyle yapılacak tadilatlar için....İmar Müdürlüğünden ruhsat alınması gerektiği; öte yandan, davalılarca açılan pencere ile doğalgaz çıkış borularının davacının konutuna bir zararı olup olmadığı hususlarında çevre mühendisi bilirkişilerce değerlendirme yapılmasının daha uygun olacağı bildirilmiş; ancak mahkemece, açıklanan bilirkişi raporu doğrultusunda uzman bilirkişi eşliğinde keşif yapılarak davacının, davalılar tarafından yapılan bu imalatlar nedeniyle ne şekilde zarar gördüğü tespit edilmediği gibi bu zararın ne şekilde giderilebileceği hususunda inceleme ve araştırma da yapılmamıştır.
Bu durumda mahkemece, mahallinde uzman bilirkişiler eşliğinde yeniden keşif yapılarak davacının ne şekilde zarar gördüğünün araştırılması, zarar görmüş ise ne şekilde giderilebileceğinin bilirkişi incelemesi ile belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Kabule göre de, davacı 14.04.2016 havale tarihli dilekçesi ile davayı ıslah etmiş ise de, 6100 sayılı HMK"nin 176 vd. maddeleri uyarınca bu dilekçesini harçlandırmamış olduğundan mahkemece, ıslah talebinin kabulü de doğru görülmemiş; bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.