14. Hukuk Dairesi 2016/12475 E. , 2019/4729 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 10.07.2014 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 05.04.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 138 ada 107 ve 110 parsel sayılı taşınmazlar lehine davalı adına kayıtlı 138 ada 108 ve 109 parsel sayılı taşınmazlar lehine geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalı, davacının hali hazırda kullandığı yolun olduğunu, bu yolun 111 nolu parselden geçtiğini, daha önce ayni taleple dava açıldığını ve ....Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/350 Esas sayılı dosyasıyla davacının talebinin reddedildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile 138 ada 107 ve 110 parsel sayılı taşınmazlar lehine 138 ada 108 ve 109 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine, fen bilirkişi rapor ve krokisinde A ve B harfleriyle gösterilen alandan geçit hakkı tesisine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nin 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Türk Medeni Kanununun 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Somut olaya gelince; mahkemece, davacı adına kayıtlı 138 ada 107 ve 110 parsel sayılı taşınmazlar lehine davalılara ait 138 ada 108 ve 109 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine, fen bilirkişi rapor ve krokisinde A ve B harfleriyle gösterilen alandan geçit hakkı tesisine karar verilmiş ise de, bilirkişi rapor ve krokisinin tetkikinde, 110 No"lu parselin güney batı kısmında bu parselin köşesi itibari ile sınır olduğu, kadastro yolunun bulunduğu anlaşılmaktadır,
Bu durumda mahkemece; 110 No"lu parselin kadastro yoluna çıkış noktasında darlık var ise nisbi geçit ihtiyacının 111 No"lu parsel malikinin davaya dahil edilerek bu parselin köşesinden, mümkün değil ise 109 parsel sayılı taşınmazın köşesinden geçit kurularak bağlantısının sağlanması ve 138 ada 107 ve 110 parsel sayılı taşınmazlar davacıya ait olduğundan 107 parsel sayılı taşınmazın ana yola ulaşması için geçilmesi gereken 110 parsel sayılı taşınmazdan; akti irtifak tesisi için davacı vekiline süre verilerek davacıya ait parseller arasında akti geçit irtifakı kurulduktan sonra lehine geçit hakkı tesisi istenen her iki parselin kadasral yola bağlantısını sağlayacak şekilde; kesintisizlik ilkesi ihlal edilmeksizin geçit hakkı kurulması gerekir.
Açıklanan nedenlerle, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmü temyiz eden davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.