
Esas No: 2019/7031
Karar No: 2022/1993
Karar Tarihi: 23.03.2022
Danıştay 8. Daire 2019/7031 Esas 2022/1993 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 8. Daire Başkanlığı 2019/7031 E. , 2022/1993 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2019/7031
Karar No : 2022/1993
TEMYİZ EDENLER : 1-(Davacı) ... Yapı Elektrik Maden Nakliyat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
2-(Davalı) ... Bakanlığı
VEKİLİ : ...
İSTEMİN KONUSU :... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Tuz Gölü havzasında bulunan ... numaralı III. Grup maden sahasına ilişkin ruhsatın iptal edilmesi üzerine, iptal edilen III. Grup göl tuzu ruhsatları dahilinde inşa edilen tuz çökertme havuzlarında biriktirilen ve üretilmiş olarak kabul edilmesi gereken tuzun bedeli olan 191.878.242,14 TL'nin avans faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesince verilen ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararında; uyuşmazlığın havuzlarda bulunan tuzun üretilmiş kabul edilip edilmemesine ilişkin olup, Mahkemelerinin ... tarihli ara kararı ile keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, Mahkemelerine sunulan 30/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda; her ne kadar havuzlarda bulunan tuzun üretilmiş kabul edileceği sonucuna varılmış ise de tuzun üretilme safhaları sırasıyla tuzlu suyun havuzlara alınması, buharlaştırma yöntemiyle suyun buharlaştırılması, havuzların içerisinde kalan tuzun makine yardımıyla toplanması, stok sahasına taşınması işlemlerinin tamamlanması ile madenin üretilmiş sayılması gerektiği, mevcut olayda ise üretim safhalarının tamamlanmadığı, davacı tarafından henüz makine yardımıyla kazılmamış ve stok sahasına taşınmamış olan havuzlarda bulunan tuzun bedelinin talep edildiği, ayrıca "ÇED Olumlu" kararının ... İdare Mahkemesi'nin kararı ile iptali üzerine davalı idarenin ... tarih ve ... sayılı Makam Oluru ile sahada üretim ve üretime hazırlık faaliyetlerinin durdurulmasına karar verilmesine ve ... tarih ve ... sayılı yazı ile madencilik faaliyetinde bulunulmaması gerektiğine ilişkin yazının 10/04/2014 tarihinde davacıya tebliğ edilmesine rağmen davacının madencilik faaliyetlerine devam ettiği, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 36. maddesinin 2. fıkrası uyarınca işletme ruhsatının herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, sahadan üretilmiş madenlerin, pasa, bakiye yığınları ve cürufların, ruhsat sahibince nakledilmesi için bu Kanunda zikredilen mücbir sebepler dışında altı aylık süre verileceği kuralı uyarınca mahkemenin iptal kararının davacıya 03/07/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davacının ise (27/10/2015) denetim tarihi itibariyle sevkıyata devam ettiği, davacının başvurusu üzerine davalı idarece üretilmiş sayılan denetim tarihi itibariyle stokta bulunan 30.000 ton tuzun sevkıyatı için 19/01/2016 tarihinden itibaren 6 aylık süre verildiği dikkate alındığında, oluştuğu doğal ortamdan insan gücü veya iş makinaları ile üretimi yapılmış tuzun stok olarak değerlendirilebileceği, ihalenin iptal tarihi itibariyle henüz kaynağından ayrılmamış madenlerin üretilmiş olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, Anayasa ve Kanun hükmü gereğince üretilmeyen madenlerin devletin hüküm ve tasarrufunda olduğu anlaşıldığından tazminata hükmedilecek bir zararın olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın reddine, vekalet ücreti yönünden hak arama özgürlüğü ve mahkemeye erişim hakkı gözetilerek maktu vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararında; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, sahada bulunan tuzun üretilmiş maden olarak kabul edilerek, tuz bedelinin tazminine karar verilmesi, bu nedenle kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedildiğinden kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından istemin reddi gerektiği savunulmakta olup, davacı tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Tuz Gölü havzasında bulunan ER:..., S:... numaralı sahayla ilgili olarak davacıya 19/10/2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 10 yıl süreli III. Grup (tuz ve gaz) işletme izninin verildiği, ihaleye ilişkin işlemlerin dava konusu edilmesi üzerine ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:... K:... sayılı kararı ile 09/08/2011 tarihinde yapılan ihalenin iptaline karar verildiği, aynı Mahkemenin ... tarih ve E:... K:... sayılı kararı ile Sicil No:... sahaya ilişkin ruhsatın iptaline karar verildiği, mahkeme kararı doğrultusunda Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nün ... tarih ve ... sayılı Oluru ile davacının ruhsatlarının iptal edildiğine dair ... tarih ve ... sayılı yazının 03/07/2015 tarihinde davacıya tebliğ edilmesi üzerine davacı şirket tarafından ruhsat sahasında bulunan ve üretilmiş maden olarak kabul edilmesi gerektiği ileri sürülen tuzun bedeli olan 191.878.242,14 TL'nin avans faizi ile birlikte tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 168. maddesinde "Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir." hükmüne yer verilmiştir.
3213 sayılı Maden Kanunu’nun 1. maddesinde, bu Kanun ile, madenlerin aranması, işletilmesi, üzerinde hak sahibi olunması ve terk edilmesi ile ilgili esas ve usullerin düzenlendiği belirtilmiş; 2. maddesinde, III. Grup madenler deniz, göl, kaynak suyundan elde edilecek eriyik halde bulunan tuzlar, karbondioksit (CO2) gazı (jeotermal, doğalgaz ve petrollü alanlar hariç) Hidrojen Sülfür (7/3/1954 tarihli ve 6326 sayılı Petrol Kanunu hükümleri mahfuz kalmak kaydıyla) olarak belirlenmiş; 3. maddesinde, işletme ruhsatının, işletme faaliyetlerinin yürütülebilmesi için verilen yetki belgesini; işletme izninin, bir madenin işletmeye alınabilmesi için verilen izni; ruhsat hukukunun, ruhsat sahiplerinin ruhsattan doğan hak ve yükümlülükleri olarak tanımlanmış; 4. maddesinde ''Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir.'' kuralına yer verilmiş; 30. maddesinde, herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş alanlar ile II. Grup (b) bendi ve IV. Grup madenler dışındaki yeni alanların ihale yolu ile ruhsatlandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanunun 36. maddesinin 2. fıkrasında ''İşletme ruhsatının herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, sahadan üretilmiş madenlerin, pasa, bakiye yığınları ve cürufların, ruhsat sahibince nakledilmesi için bu Kanunda zikredilen mücbir sebepler dışında altı aylık süre verilir. Bu süre içerisinde nakledilmeyen ve ekonomik değeri olan madenler valilik tarafından ihale edilerek satılır. Satıştan sağlanan gelir özel idareye aktarılır. Ekonomik değeri olmayan maddeler için 32 nci madde hükümleri uygulanır.'' kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta, S:... sayılı saha için verilen "ÇED Olumlu" kararının ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile iptali üzerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ... tarih ve ... sayılı Makam Oluru ile sahada üretim ve üretime hazırlık faaliyetlerinin durdurulmasına, ruhsat sahibine ve Valiliğe bildirilmesine karar verildiği, ... tarih ve ... sayılı yazı ile madencilik faaliyetinde bulunulmaması gerektiğine ilişkin yazının 10/04/2014 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, ayrıca ... idare Mahkemesi'nin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı gereğince, III. grup maden (tuz) sahasının 09/08/2011 tarihinde yapılan ihalesinin iptal edilmesine karar verildiği, aynı Mahkemenin aynı tarihli ve E:... K:... sayılı kararı ile tuz üretim sahaları ruhsatlarının iptaline karar verildiği, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ... tarih ve ... sayılı Makam Oluru ile ruhsatın iptal edildiği görülmektedir.
Davalı idarece ruhsat iptalinden sonra stok tespiti için yapılan beyanların kontrolü ve ruhsat sahasının son durumunun kontrol edilebilmesi amacıyla sahanın mahallinde tetkiki için Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ... tarih ve ... sayılı Oluru ile görevlendirilen heyetin gerekli incelemeleri yaparak 27/10/2015 tarihinde raporlarını sunduğu, söz konusu heyet raporunda; 27/10/2015 tetkik tarihi itibariyle ruhsat sahasında Tuz Gölü içerisinde seddeler ile oluşturulan tuz üretim havuzlarında üretime yönelik herhangi bir faaliyetin olmadığı, ruhsatın iptal kararından önceki tarihlerde ruhsat sahası dahilinde, Tuz Gölü içerisinde Y:... X:... ve Y:... X:... temsili koordinatlarında uzanan hat boyunca seddeler ile oluşturulan havuzlardan mevsimsel sıcaklıklardan yararlanılarak, buharlaştırma yöntemi ile tuz üretimi yapıldığı, üretim yapılan alanların işletme izin alanı ve Maden Kanunu'nun 7. maddesi kapsamında alınmış olan izin alanları dahilinde kaldığı, ruhsat sahasındaki faaliyetlerin projesine uygun olarak yapılmış olduğu, 2015 yılına stok olarak devreden 20.000 ton tüvenan tuzun 2015 yılı içinde ve tetkik tarihinde de sevkiyatına devam edildiği, ruhsat sahibi şirkete ait birbirine mücavir konumda bulunan ve iptal edilen Sicil:... ve sicil:... sayılı ruhsat sahalarından üretilen tuzun aynı alanda stoklandığı ve yaklaşık 25.000-30.000 ton civarında tüvenan tuz stokunun bulunduğunun tespit edildiği, Tuz Gölü'nün doğal yapısının korunması, su akışı devamlılığının sağlanması, Tuz Gölü'nün ekolojik dengesinin korunması ve hem de bu havuzlarda bulunan birikmiş tuzun ekonomiye kazandırılması açısından Maden Kanunu'nun 36. maddesinin 2. fıkrasında yer alan hüküm gereği mevsimsel şartlara bağlı olarak havuzlarda toplanan ve ekonomik değer ihtiva eden tuzun alınması gerektiği belirtilmiştir.
Davacı tarafından, davalı idareye verilen ... tarih ve ... sayılı dilekçe ile, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin ... tarih ve ... kararı ile tespit edilen 5 adet havuzda bulunan tuzun Maden Kanunu'nun 36. maddesinin 2. fıkrasına göre mücbir sebep ve diğer sebepler olarak mevsim koşulları da (Aralık 2015- Nisan 2016 tarihleri arasındaki kış ayları hariç olmak üzere) dikkate alınarak çıkarılması için 6 aylık süre verilmesinin talep edildiği, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ... tarih ve ... sayılı Oluru ile sadece ruhsat alanındaki üretim yerinden sökülmüş/kazılmış ve ayrı bir stok alanında stoklanarak saklanmış madenin stok olarak kabul edildiği, oluşturulan seddelerde biriktirilen tuzun stok olarak kabul edilmediği ve satışına izin verilmediği, öte yandan davalı idarenin 19/01/2016 tarihli yazısı ile 30.000 ton tuzun ruhsat sahibince sevk edilebilmesi için yazının tebliğ tarihinden itibaren 6 aylık süre verildiği görülmektedir.
İdare Mahkemesince verilen kararın genel olarak iki gerekçeye dayandığı anlaşılmaktadır. Dava konusu edilen tuzun üretilmiş maden olarak kabul edilemeyeceği ve "ÇED Olumlu" kararının mahkeme kararıyla iptal edilmesinden sonra sahada madencilik faaliyetinde bulunulduğu hüküm altına alınarak davanın reddine karar verilmiştir.
Olayda, davacı adına kayıtlı S:... sayılı saha için verilen "ÇED Olumlu" kararının ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile iptali edildiği, bunun üzerine davalı idarece sahadaki faaliyetin durdurulmasının talep edildiği açıktır. Ancak davacı tarafından, henüz söz konusu iptal kararı verilmeden ve faaliyetin durdurulması talep edilmeden önce aynı ruhsat sahası için ... tarih ve ... sayılı "ÇED Olumlu" kararının alınarak davalı idareye sunulduğu görüldüğünden, davacının sahada madencilik faaliyetlerine devam etmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Öte yandan, işletme ruhsatı iptal edildikten sonra sahada faaliyette bulunulduğuna dair herhangi bir tespit bulunmamakta olup, mahallinde yapılan tetkikte de sahada üretim yapılmadığı, yalnızca sevkiyatın devam ettiği belirtilmiştir.
Uyuşmazlıkta önem arz eden diğer husus, maden sahasındaki havuzlarda bulunan tuzun üretilmiş maden olarak kabul edilip edilemeyeceği noktasındadır. Davalı idarece mahallinde yapılan tetkik sonucunda düzenlenen 27/10/2015 tarihli raporda, tuz havuzlarında birikmiş tuz bulunduğu, bu tuzun ekonomiye kazandırılması açısından Maden Kanunu'nun 36. maddesinin 2. fıkrasında yer alan hüküm gereği mevsimsel şartlara bağlı olarak havuzlarda toplanan ve ekonomik değer ihtiva eden tuzun alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu bakımdan, havuzlarda bulunan tuzun yerinden alınmasının ve sonrasında satılarak ekonomik bir değer ifade etmesinin mümkün olduğu idarenin tespitiyle sabittir.
Ayrıca, havuzlarda bulunan tuzun üretilmiş maden olarak kabul edilip edilmediği hususu teknik bir mesele olduğundan ve uzmanlık gerektirdiğinden, İdare Mahkemesince bu konuda yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan 30/05/2018 tarihli raporun incelenmesi gerekmektedir. Aralarında maden ve jeoloji mühendisinin de bulunduğu altı kişilik heyetten alınan raporda, cevher oluşumlarının doğal süreçlerle meydana geldikleri için, hiçbir cevher yatağının bir diğerinin tıpatıp aynısı olmadığı, farklı cevher türlerinde uygulanan üretim yöntemlerinin çok farklı olabildiği, bu nedenle tam ve kesin bir üretim tanımından bahsetmenin imkansız olduğu, kazılarak ocaktan çıkarılan veya üretilmesinin doğal olarak oluşturulmuş stoktan doğrudan alınması mümkün olan ürünlerin tüvenan olarak adlandırıldığı belirtildikten sonra, tuz üretim sürecinden bahsedilmiştir. Bu sürecin sonunda makul bir süre içerisinde üretilmeye uygun kalınlıkta tuz tabakası oluştuğu, oluşan bu tuz tabakasının doğrudan kazılıp götürülebilir nitelikte olduğu için yerinde bulunması ile bir stok alanına konulması arasında bir fark olmadığı, sonuç olarak üretim havuzu içerisinde bulunan ve üretilmeye uygun kalınlığa ulaşmış tuzun tüvenan ürün niteliğinde olup ticari bir değere sahip olduğu vurgulanmıştır.
Yukarıda yer verilen bilirkişi raporunun ilgili kısmı uyarınca, havuzlarda bulunan ve uygun kalınlık seviyesine sahip olan tuzun stokta bulunan tuzdan farklı olmadığı, her ikisinin de ticari bir değeri olup, satışa hazır bulunduğu, dolayısıyla üretilmiş maden olarak kabul edileceği anlaşılmaktadır. Davalı idarece stokta bulunan tuzların Maden Kanunu'nun 36. maddesinin 2. fıkrasına göre yerlerinden alınmasının uygun görülmesi karşısında, dava konusu olan ve havuzlarda bulunan tuzların da aynı şekilde değerlendirilmesi gerekirken, bunun kabul edilmemesi nedeniyle anılan tuzların bedellerinin tazmini istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.
Sonuç olarak, davacının yeni bir "ÇED Olumlu" belgesi alması nedeniyle hukuka uygun olarak gösterdiği faaliyet neticesinde, İdare Mahkemesince alınan bilirkişi raporuna göre üretilmiş maden olarak kabul edilmesi gereken havuzlarda bulunan tuzun bedelinin tazmini gerektiği anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte, İdare Mahkemesince tazminat istemine ilişkin bir değerlendirme yapılarak hüküm kurulmamış olduğundan, Mahkemece alınan 30/05/2018 tarihli bilirkişi raporunun tazminata ilişkin kısmı değerlendirilmek ve bu şekilde bir kanaat oluşturulmak suretiyle dosyanın esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, bozma kararı üzerine İdare Mahkemesince yeniden bir karar verileceğinden, davalı idarenin hükmedilen maktu vekalet ücreti yönünden yaptığı temyiz istemi hakkında bu aşamada karar verilmesine gerek görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesine uygun bulunan temyiz istemlerinin kabulüne,
2. ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 23/03/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
(X)- Dava, Tuz Gölü havzasında bulunan ... numaralı III. Grup maden sahasına ilişkin ruhsatın iptal edilmesi üzerine, iptal edilen III. Grup göl tuzu ruhsatları dahilinde inşa edilen tuz çökertme havuzlarında biriktirilen ve üretilmiş olarak kabul edilmesi gereken tuzun bedeli olan 191.878.242,14 TL'nin avans faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Maden Kanunu'nun 36. maddesinin 2. fıkrasında ''İşletme ruhsatının herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, sahadan üretilmiş madenlerin, pasa, bakiye yığınları ve cürufların, ruhsat sahibince nakledilmesi için bu Kanunda zikredilen mücbir sebepler dışında altı aylık süre verilir. Bu süre içerisinde nakledilmeyen ve ekonomik değeri olan madenler valilik tarafından ihale edilerek satılır. Satıştan sağlanan gelir özel idareye aktarılır. Ekonomik değeri olmayan maddeler için 32 nci madde hükümleri uygulanır.'' kuralına yer verilmiştir.
Olayda, davacı tarafından alınan "ÇED Olumlu" belgesi Mahkeme kararıyla iptal edilmişse de, iptal kararından önce yeni bir "ÇED Olumlu" belgesi alınarak idareye sunulduğundan, uyuşmazlığın havuzlarda bulunan tuzların üretilmiş maden olarak kabul edilip edilmeyeceği yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir.
İdare Mahkemesince alınan 30/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda, cevherlerin üretim yöntemlerinin çok farklı olabildiği belirtildikten sonra, tuz üretim sürecinden bahsedilmiştir. Tuzlu solüsyonların bir havuz içerisine deşarj edilmesi ve daha sonra suyun doğal yollarla buharlaşması sonucunda suyun içerisindeki tuz konsantrasyonunun arttığı, tamamen doymuş bir çözeltinin kristalleşerek katı faza geçtiği, bunların yerine yeniden tuzlu su basılarak tuz kaynağı oluşturulduğu ve döngünün sonunda, makul bir süre içerisinde üretilmeye uygun kalınlıkta tuz tabakası oluştuğu belirtilmiştir. Bu bakımdan, tuzun üretilme safhaları sırasıyla tuzlu suyun havuzlara alınması, buharlaştırma yöntemiyle suyun buharlaştırılması, havuzların içerisinde kalan tuzun toplanması, stok sahasına taşınması ve satılması aşamalarından oluşmaktadır.
Dava konusu havuzlarda bulunan tuzun ekonomik bir değer ifade ettiği söylenebilirse de, uyuşmazlık, tuzun ekonomik değerinden ziyade üretilmiş maden olup olmaması noktasındadır. Tuzun üretim safhaları dikkate alındığında, havuzlarda bulunan tuzun mevcut haliyle satılmasının mümkün olmadığı açıktır. Çünkü, tuzun satılabilmesi için ağırlığının bilenebilir olması, bunun için de havuzdan çıkartılmış olması gerekmektedir. Bu nedenle havuzlardan çıkarıldıktan sonra tuzun satılabileceği, bunun için de insan veya makine gücüyle bulunduğu yerden alınması gerektiği, bu haliyle (havuzdan çıkarılması akabinde) nihai olarak üretilmiş maden olacağı sonucuna varılmaktadır. Nitekim, havuzlardan çıkartıldıktan sonra üretimi tamamlanan tuzun stoklandığı, satışa hazır olduğu, üretilmiş maden olarak kabul edilmesi nedeniyle de Maden Kanunu'nun 36. maddesinin 2. fıkrasına uygun şekilde işlem yapılabileceği ve davacının stokta bulunan tuzu için de aynı hükmün idarece işletildiği görülmektedir.
Ayrıca, dava konusu havuzlarda bulunan tuzun havuzlardan alınarak taşınabilmesi için belirli bir kalınlığa ulaşması gerektiği gerek İdare Mahkemesince alınan bilirkişi raporu gerekse de davacı beyanlarıyla sabittir. Davacının işletme ruhsatının 2015 yılında iptal edildiği gözönüne alındığında, havuzlarda bulunan tuzlu su çözeltisinin bilirkişi raporunun alındığı 2018 yılına kadar doğal yollarla suyunun uçmaya devam ettiği, bunun sonucunda anılan süreç boyunca tuz tabakasının kalınlaştığı anlaşılmaktadır. Zira, davacı tarafından ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nde alınan bilirkişi raporu ile İdare Mahkemesince alınan bilirkişi raporunda da söz konusu kalınlıkların farklı olduğu görülmüştür. Tuz kalınlığının artmaya devam ettiği açık olduğundan, havuzlardaki tuzun üretilmiş bir maden olarak kabul edilmemesi gerekmektedir. Aksi halde, havuzda bulunan ancak uygun kalınlıkta olmayan tuzun yerinden alınması mümkün olmadığından, üretilmiş kabul edilip edilemeyeceği yönünde ikilem doğacaktır ki bu durum havuzlardaki tuzun üretilmiş maden olmadığını göstermektedir.
Bu durumda, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının yukarıda yer verilen gerekçe ile onanması gerektiği görüşüyle, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.