Esas No: 2021/1279
Karar No: 2022/45
Karar Tarihi: 09.02.2022
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 2021/1279 Esas 2022/45 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1279
Karar No : 2022/45
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı - …
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Kimya Kozmetik Otomotiv İletişim Bilgisayar
Elektrik Elektronik Malzemeleri İmalat İthalat
İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 2016 yılı hesap ve işlemlerinin incelenmesi neticesinde düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden 2016 yılının Aralık döneminden sonraki döneme devreden katma değer vergisinin azaltılması suretiyle yeniden düzenlenen beyan tablosu uyarınca 2018 yılının Mart ve Mayıs dönemleri için re'sen tarh edilen katma değer vergileri ile vergilerin üç katı tutarında kesilen ve tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle arttırılan vergi ziyaı cezalarının kaldırılması ve vergi inceleme raporunun iptali istemiyle dava açılmıştır.
… Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararı:
Vergi mahkemesi vergi ve cezalar yönünden davayı reddetmiş; vergi inceleme raporunun iptali istemini incelenmeksizin reddetmiştir.
Davacının istinaf istemini inceleyen … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararı:
Mahkeme kararında vergi ziyaı cezasının tekerrür hükümleri uygulanmak suretiyle arttırılan kısmının hukuka uygun olup olmadığı yönünden bir değerlendirme yapılmamış ve bu kısım hakkında gerekçeye yer verilmemiştir.
Uyuşmazlığın eksik inceleme ve gerekçeyle karara bağlanması yargılama usulüne uygun bulunmamaktadır.
Vergi Dava Dairesi, bu gerekçeyle davacının istinaf istemini kabul ederek mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin 08/09/2020 tarih ve E:2020/2781, K:2020/2792 sayılı kararı:
Bölge İdare Mahkemesince ancak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin (5) numaralı fıkrasında tahdidi olarak sayılan hallerde mahkeme kararının kaldırılmasına ve dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilebileceğinden, temyize konu kararda belirtilen değerlendirmenin de yapılması suretiyle işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, istinaf başvurusunun kabulü ile dosyanın mahkemesine gönderilmesi yolunda verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Daire bu gerekçeyle kararı bozmuştur.
… Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı ısrar kararı:
Anayasa'nın "Kanuni hakim güvencesi" başlıklı 37. maddesinde, "Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz." hükmüne yer verilmiştir.
Hukuk devletinin en önemli unsurlarından birini kanuni hâkim (doğal yargıç) güvencesi oluşturmaktadır. Hukuk güvenliğinin sağlanmasının ön koşullarından biri kanuni hâkim güvencesidir. Kanuni hâkim güvencesinin sağlanmadığı bir sistemde bireylerin güven içinde hareket edebilmeleri mümkün olamaz. Bireyler herhangi bir hukuki uyuşmazlıkta hangi yargı mercii tarafından, hangi kurallar uygulanarak yargılama yapılacağını önceden bilmelidir. Aksi bir durumda hukuki öngörülebilirlik ve güvenlik ortadan kalkar.
Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği gibi hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığından, hukuk güvenliğinin ön koşulu olan kanuni hâkim güvencesi mutlak anlamda tesis edilmelidir.
Anayasa Mahkemesi kararlarında kânuni hakim (doğal yargıç) ilkesi, suçun işlenmesinden veya çekişmenin (davanın) doğmasından önce davayı görecek yargı yerini yasanın belirlemesi şeklinde tanımlanmaktadır. Mahkemeye göre bir yargı yerinin kuruluş, görev, işleyiş ve izleyeceği yargılama usulü itibarıyla hukuki yapılanmasının, kanuni hâkim ilkesine uygunluğunun sağlanabilmesi için bu alana ilişkin belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yetmez. Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerekir. Bu nedenle, kanuni hâkim ilkesinin bünyesinde, "kanuniliğin" yanı sıra "önceden belirlenmiş" olmaya da yer verilmiştir. Ayrıca yine Mahkemeye göre kanuni hakim güvencesi, Anayasa'nın 36. maddesinde ifade edilen adîl yargılanma hakkının en önemli öğesi olan "kanuni, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma" hakkının da temelini oluşturmaktadır.
Tüm bu hukuki düzenlemeler ve açıklamalar karşısında ilk derece yargı yerince, yani davanın kanuni hâkimi (doğal yargıcı) tarafından hiç hüküm kurulmamış bir konuda, istinaf merciince esastan bir karar verilmeyip mahkeme kararı kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi Anayasa'nın 37. maddesi hükmünde korumaya alınan kanuni hâkim güvencesinin gereğidir. Aksi düşüncenin kabulü, yani hiç hüküm kurulmamış bir konuda mahkeme kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi yerine istinaf mercii tarafından hüküm kurulması halinde eğer dava konusu bakımından temyiz yolu kapalı bir uyuşmazlık söz konusu ise taraflar, kanunda öngörülmeyen bir şekilde kanuni hâkim güvencesini kaybedeceği gibi yapılan yargılama da tek dereceli yargılamaya dönüşmüş olacaktır.
Vergi Dava Dairesi, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçeye ek olarak bu gerekçeyle ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Temyize konu kararın hukuka aykırı olduğu belirtilerek bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Cevap verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … 'IN DÜŞÜNCESİ: Davacı şirketin tür değişikliğine giderek gerçek kişi işletmesine dönüştüğü, dolayısıyla tüzel kişiliğinin sona erdiği anlaşıldığından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 26. maddesi uyarınca davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği görüşüyle kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
23/10/2019 tarih ve 9936 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nden davacı şirketin tür değişikliğine giderek gerçek kişi işletmesine dönüştüğü hususunun tescil ve ilan olunduğu, dolayısıyla tüzel kişiliğinin sona erdiği anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun ''Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik'' başlıklı 26. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verileceği kural altına alınmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 194. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, bir ticaret şirketinin bir ticari işletmeye dönüştürülebilmesi için, söz konusu ticaret şirketinin paylarının tümünün, ticari işletmeyi işletecek kişi veya kişiler tarafından devralınması ve ticari işletmenin bu kişi veya kişiler adına ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır.
Ticaret Sicil Yönetmeliği'nin 134. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, bir ticaret şirketinin bir ticari işletmeye dönüşmesi, tüzel kişinin şekil değiştirerek bir ticari işletme haline gelmesi olarak tanımlanmış ve maddenin (2) numaralı fıkrasında dönüşme sonucunda meydana gelen ticari işletmenin dönüşen ticaret şirketinin devamı olduğu belirtilmiştir. Yönetmeliğin 135. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise bir ticaret şirketinin bir ticari işletmeye dönüşmesi halinde ticari işletmeye ilişkin hususların tescili ile birlikte tür değiştiren ticaret şirketinin tüzel kişiliğinin sona erdiği hususunun da tescil edileceği belirtilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun vekalet sözleşmenin düzenlendiği kısmında yer alan 513. maddesinde, sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça vekalet sözleşmesinin, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olacağı; bu hükmün, taraflardan birinin tüzel kişi olması durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Tüzel kişiliğe sahip şirketlerin dava devam ederken çeşitli sebeplerle tüzel kişilikleri sona erebilmektedir. Bu sebepler arasında bir ticaret şirketinin bir ticari işletmeye dönüşmesi suretiyle sona erme hali sayılabilir. Ticari işletmeye dönüşerek tüzel kişiliği sona eren şirketin medeni haklardan yararlanma ehliyeti de sona erdiğinden şirketin taraf ehliyeti de son bulmaktadır.
Davacı şirket tür değişikliğine giderek gerçek kişi işletmesine dönüşmüş, dolayısıyla tüzel kişiliği sona ermiştir.
Bu itibarla, davacı şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle 2577 sayılı Kanun'un 26. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, davacı şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiği tarihten önceki bir tarihte tanzim edilen vekaletnameye dayalı olarak davayı davacı şirket adına takip eden avukat ile tüzel kişiliği sona eren davacı şirket arasındaki vekalet ilişkisinin 6098 sayılı Kanun'un 513. maddesinde yer alan düzenleme karşısındaki durumunun bundan sonraki süreçte yapılacak tebligatlarda göz önüne alınacağı tabiidir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
… Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
09/02/2022 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
X - KARŞI OY:
Israr kararına yöneltilen temyiz isteminin esasının incelenmesi gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz.
XX - KARŞI OY:
23/10/2019 tarih ve 9936 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nden davacı şirketin tür değişikliğine giderek gerçek kişi işletmesine dönüştüğü hususunun tescil ve ilan olunduğu, dolayısıyla tüzel kişiliğinin sona erdiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin birinci fıkrasında göndermede bulunulan ehliyet ve vekalete ilişkin düzenlemelerine göre yargılama işlemlerinde bulunabilmek için öncelikle hak ehliyetine sahip olmak gereklidir. Şirketler için söz konusu ehliyet tüzel kişiliğin kazanıldığı tarihten kaybedildiği tarihe kadar mevcut olan bir niteliktir. Başka anlatımla bir şirketin hak sahibi olması, borçlu kılınabilmesi ve temsili ancak tüzel kişilik kazandığı tarihle tüzel kişiliğinin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklı bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre de şirketlerin tüzel kişiliğinin sona ermesi ticaret sicil kayıtlarının silinmeleriyle olur.
Bu hukuki durum karşısında ticaret sicil kaydının re'sen terkini ile tüzel kişiliği, diğer bir deyişle hukuk alemindeki varlığı sona eren şirketin medeni haklardan yararlanma ve bu hakları kullanma ehliyeti de son bulmuştur. Dolayısıyla, yargılamanın hiçbir aşamasında taraf olma ehliyeti de bulunmayan münfesih tüzel kişiliğin, gerek yargı mercilerinde gerekse diğer resmi merciler önünde temsil edilebileceğinden söz etmek olanaklı değildir. Bu bakımdan hukuksal varlığı sona eren şirket adına açılan davanın incelenmesine ve bu davada verilen kararın davalı tarafından temyiz edilmesine yasal olanak bulunmadığından, temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.