Esas No: 2017/2002
Karar No: 2018/8217
Karar Tarihi: 13.11.2018
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2017/2002 Esas 2018/8217 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : 2. İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne, toplam 26.000,00TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmesi üzerine taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun zaman aşımı açısından kabulüne, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, toplam 144.336,58 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince duruşmalı olarak istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13/11/2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat ... ile davacı vekili Avukat ... geldi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
A) Davacı İstemi;
Davacı vekili 14.02.2007 tarihli dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı şirket nezdinde kalite kontrol formeni olarak çalışmakta iken 07/12/2001 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu malul kaldığı, kazanın meydana gelmesinde davacının kusurunun bulunmadığını, kaza sonucu uzun süre çalışamayan müvekkilinin operasyon geçirdiğini ve psikolojik tedavi gördüğünü, kaza sebebiyle maddi ve manevi zarara uğradığını bu nedenle şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminat ile 40.000,00 TL manevi tazminatın hüküm altına alınmasını talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 28.06.2016 tarihli ıslah dilekçesiyle maddi tazminat istemini 119.336,58 TL’ye artırmıştır.
B) Davalı Cevabı;
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının geçirmiş olduğu kazanın kendi dikkatsizliği neticesinde meydana geldiğini, talep edilen manevi tazminat miktarının sebepsiz zenginleşme yaratacak oranda yüksek olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Davalı vekili ıslah dilekçesine süresi içerisinde verdiği cevabında ıslahın zamanaşımına uğradığından reddini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi:
“Kesinleşen maluliyet oranı gözetilerek ... ‘dan %23.2 maluliyet oranı bakımından kurumca bağlanması gereken ... değeri sorulmuş hesap bilirkişisinden hesap raporu alınmıştır. Davacı tarafça hesap raporu doğrultusunda maddi tazminat talebini ıslah etmişse de ıslaha karşı davalı tarafça süresi içerisinde zaman aşımı itirazında bulunulmuştur. İş kazasına dayalı tazminat davalarında borçlar kanunundaki düzenleme gereği zaman aşımı süresi 10 yıldır zaman aşımı başlangıcı da faiz ve zararın öğrenildiği tarihtir. Somut olay bakımından kaza 07/12/2001 tarihinde meydana gelmiş olup davanın 14/02/2007 tarihinde açıldığı görülmüştür. Dolayısıyla davanın açılış tarihi itibariyle 10 yıllık zaman aşımı süresinin dolmasına yaklaşık 3-4 yıl kadar bir zaman kaldığı görülmüştür. Davalı tarafça maluliyet oranına itiraz edilmekle maluliyet tespit davası açıldığı ve davacının maluliyetinin tespiti bakımından YSK, Adli Tıp ve Adli Tıp genel kuruluna dosyanın gönderildiği bu nedenle maluliyet tespit davasının 16/09/2014 tarihinde sonuçlanabildiği görülmüştür. Adli Tıp genel kurulu raporundan da anlaşılacağı üzere davacıdaki maluliyet oranı kazanın meydana geldiği tarihe dayalı olarak tespit edilmiştir. Yargıtay 21. Hukuk dairesinin kararları dikkate alındığında bedensel zararın girişim gösterdiği durumlarda zaman aşımına başlangıcını hastalık gelişiminin tamamlandığı tarihi esas almaktadır. Somut olay yönünden ise böyle bir durum sözkonusu değildir. Dolayısıyla olayla birlikte zararın öğrenildiği ortadadır. Yine Yargıtay hukuk genel kurulunun 10/06/2015 tarih 2014/282 Esas, 2015/1548 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere zararın kapsam ve tutarının belli olmaması zaman aşımının başlanmasına engel teşkil etmediği, zararın öğrenilmesinden kasıt zararın kapsamının değil zararın varlığının öğrenilmesi anlamı taşıdığı dolayısıyla davacının maluliyet oranının tespitini zararın kapsamı açısından önem taşıdığı davacının 07/12/2001 tarihinde geçirdiği kaza neticesinde faili ve zararı öğrendiği dikkate alındığında ıslah tarihi itibariyle ıslahla artırılan miktar yönünden maddi tazminat alacağının zaman aşımına uğradığı anlaşılmakla ıslahla artırılan miktar yönünden talebin reddine karar verilmiş ayrıca tarafların ekonomik ve sosyal durumu ve olaydaki kusur durumu da gözetilerek 25.000-TL manevi tazminata hükmedilmiştir.” şeklinde belirtilmiştir.
D) İlk Derece Mahkemesi Kararı:
“1-Maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, davacının 07/12/2001 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu maluliyetin %23,2 olduğu, hükme esas alınan kusur raporuna göre davalı işverenin %75, davacının %25 kusurlu olduğu görülmekle hesap raporu da gözetilerek 1000-TL maddi tazminatın kaza tarihi 07/12/2001 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ıslahla artırılan miktar yönünden talebin zaman aşımı sebebiyle reddine,
2-Manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, Davacının geçirdiği iş kazası sonucu oluşan maluliyet sebebiyle duyduğu elem ve üzüntünün telafisi yönünden tarafların ekonomik ve sosyal durumu paranın satın alma gücü ve kusur durumu gözetilerek 25.000-TL manevi tazminat takdirine, bu miktarın kaza tarihi olan 07/02/2001 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine fazla talebin reddine, ” karar verilmiştir.
E)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesinde Özetle;
“Olayımızda davacının geçirmiş olduğu 07/12/2001 tarihli iş kazası nedeniyle 1.000,00 TL maddi tazminat 40.000,00 TL manevi tazminat talebini içerir davayı 15/02/2007 tarihinde açtığı davacının geçirdiği iş kazasına dayalı olarak %33 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiğinin kurumca belirlendiği, davalı tarafça davacının maluliyet oranına itiraz edildiği ve bu konuda ... 2. İş Mahkemesinin 2008/40 esas 2014/243 karar sayılı dosyasında 17/04/2008 tarihli maluliyete itiraz davası açıldığı, açılan davanın karar verilen iş kazası dosyasında bekletici mesele yapıldığı maluliyete itiraza ilişkin davanın 16/09/2014 tarihinde karara çıktığı ve verilen bu maluliyet oranının davacının iş kazası sonucu meslekte kazanma gücünü %23,2 oranında kaybettiğinin tespitine ilişkin kararın Yargıtay tarafından 16/11/2015 tarihinde onandığı, görülmüş olmakla BK"nun 154/2 maddesi anlamında 17/04/2008 tarihinde maluliyetin tespiti davası açılmış olmakla zamanaşımı kesilmiş olup dosyada 22/09/2016 tarihinde karara çıkmış olmakla somut dosyada Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10/05/2015 tarihli 2013/21-2035 esas ve 2015/1345 karar nolu kararı da dikkate alındığında zamanaşımı söz konusu değildir.
Diğer taraftan davalı her ne kadar müvekkili şirketin kaza nedeniyle kusur izaf edilemeyeceğini belirtmiş ise de dosya içeriği ve alınan iki ayrı bilirkişi heyetinden verilen raporlarda davalı şirketin her iki raporda da %75 oranında kusurlu olduğu görülmüş olmakla davalı vekilin bu istinaf sebebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yine davalı vekilinin ileri sürmüş olduğu davacının maddi tazminat taleplerinin tümünün haksız ve mesnetsiz olduğu yolundaki iddiaları da kusur ve hesap bilirkişilerinin gerekçeli, ayrıntılı, denetime elverişli raporlarının içeriği ile dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde yersizdir.
Davacı lehine hükmolunan manevi tazminat miktarının fahiş ve yüksek olduğu iddiası da kazanın oluş tarihi, şekli davalı ve davacının kusur oranları, davacının maluliyet oranı paranın satın alma gücü, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında yerinde değildir.” Gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddine, davacı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf talebinin kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
F) Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:
“1-) Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK"nun 353/1-b.2 maddesi gereğince zaman aşımı açısından KABULÜNE, diğer istinaf sebeplerinin REDDİNE,
2-) ... 2. İş Mahkemesinin 22/09/2016 tarih 2007/116 Esas 2016/326 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-) Maddi tazminat açısından 119.336,58 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 07/12/2001 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-) Manevi tazminat açısından talebin kısmen kabulü ile davacının iş geçirmiş olduğu iş kazası sonucu duyduğu elem ve üzüntü, kazanın oluş tarihi, şekli davalı ve davacının kusur oranları, davacının maluliyet oranı paranın satın alma gücü, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak 25.000,00 TL"nin kaza tarihi olan 07/12/2001 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,” şeklindedir.
G)Taraf Vekillerinin Temyiz Nedenleri;
Davalı Vekili temyiz dilekçesinde özetle: Davacı vekilinin ıslah talebinin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin olayda kusurunun olmadığını davacıya İş Sağlığı ve Güvenliği eğitimi ile koruyucu ekipmanların verildiğini, olay tarihinde 5 yıl kıdemli işçi olduğunu, istifli demir çubuklar üzerinde dikkatli hareket etmemesi nedeniyle davacının tam kusurlu olduğunu, davacının tazminat alacağının SGK tarafından bağlanan gelir ile karşılandığını, 60 yaş Sonrası çalışacağı varsayılarak yapılan hesabın hatalı olduğunu, bilinmeyen devrede %10 artırım ve iskontolamanın fazla olduğunu bu oranın %3 veya 4 olarak esas alınması gerektiğini, işlemiş faiz de dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu beyanla kararın bozulmasını talep etmiştir.
H) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
1- Manevi Tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararlar için kesinlik sınırının karar tarihi itibariyle 41.530,00 TL olduğu açıktır. Dava dilekçesinde davacı tarafın 40.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunduğu, yerel mahkemece verilen 22.09.2016 tarihli kararda davacı lehine 25.000,00 TL manevi tazminata hükmediliği, taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen 09.01.2017 tarihli yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ilişkin kararda manevi tazminat yönünden yerel mahkeme kararında olduğu gibi 25.000,00 TL’ye karar verildiği ve bu kararın davalı vekilince temyize getirildiği dikkate alındığında, hükmedilen manevi tazminat miktarının karar tarihi itibariyle 41.530,00 TL’lik temyiz sınırının altında kaldığı açıktır.
O halde Bölge Adliye Mahkemesinin manevi tazminata ilişkin kararının temyiz kabiliyeti olmayıp, davalı vekilinin temyiz itirazlarının H.M.K."nun 362/1-a maddesi uyarınca REDDİNE karar vermek gerekmiştir.
2- Maddi Tazminata Yönelik Temyiz İtirazlarının incelenmesinde, dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenler ile temyiz kapsam ve nedenlerine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
Dava, davacı sigortalının iş kazasından sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Bölge Adliye Mahkemesince; 119.336,58 TL maddi ve 25.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 07.12.2001 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Somut olayda, davalı şirket tarafından işletilen işyerine 07.12.2001 tarihinde tır ile gelen bağ halindeki demirlerin tavan vinci ile yükleme bölümüne istif edildiği sırada işyeri formeninin davacıya istif üzerine çıkarak etiketleri ve malzemenin sertliğini kontrol etmesi emrini vermesi üzerine, davacının 2,5 m yükseklikteki bu istifin üzerine çıkıp öne doğru eğilerek istif edilen demirlerin kontrolünü yaptığı sırada demirlerin esnemesi üzerine dengesini kaybedip istifaden zemine düşmesi neticesinde her iki kolundan yaralandığı gerçekleşen bu iş kazası nedeniyle davacının maluliyet oranının SGK tarafından %33 olarak tespit edilmişken, davalı tarafından açılan maluliyet oranının tespitine ilişkin ... 2. İş Mahkemesinin 2008/40 esas 2014/243 karar sayılı davasında alınan Yüksek Sağlık Kurulunun 16.04.2010 tarihli kararında maluliyet oranın %23,2, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurlundan alınan 25.02.2011 tarhili raporunda maluliyet oranın %23,2, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulunun 21/11/2013 tarihli raporunda da maluliyet oranın %23,2 olarak tespit edilmesi üzerine mahkemece verilen 16.09.2014 tarihli kararda maluliyet oranının %23,2 olarak tespit edildiği anlaşılmıştır.
İş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi amacıyla açılan maddi ve manevi tazminat davalarında; zamanaşımı süresi gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 125. maddesi ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 146. maddesi gereğince haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıldır.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.05.2017 tarih ve 2016/21-1600 Esas – 2017/937 Karar sayılı ilamında da işaret olunduğu üzere, bazı hallerde gerek zararı doğuran eylem veya işlemin ne olduğu ve kim tarafından gerçekleştirildiği ve gerekse zararın kapsam ve miktarı aynı anda ve tam bir açıklıkla belirlenebilir. Böyle durumlarda zarar görenin uğradığı zararın varlığını, zarar verenin kim olduğunu, kapsam ve miktarının neden ibaret bulunduğunu öğrendiği andan itibaren zarar verenden bunun tazminini isteme hakkının doğacağı ve bu hakkına ilişkin yasal zamanaşımı süresinin de o tarihte başlayacağı açıktır. Bu bağlamda herhangi bir eylemden doğan zararın tümü bir birlik teşkil eder, birbiriyle ilgisi olmayan bağımsız zararların bir toplamı olarak görünmez, dolayısıyla zararın kapsamı ve tutarının belli olmaması zamanaşımının başlamasına engel oluşturmaz. Başka bir ifadeyle, zararın öğrenilmesi onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır. Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise artık, “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hallerde zararın kapsamını belirleyecek husus gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır.
Önemle belirtilmelidir ki, burada sözü edilen “gelişen durum” kavramı uygulamada çoğu kez yanlış anlaşıldığı şekilde, doğan zararın kapsamının zarar görence tam olarak öğrenilmesinin herhangi bir nedenle geciktiği (Örneğin, buna ilişkin bilirkişi raporunun geç alındığı) durumlara ilişkin olan, böylesi bir durumu ifade eden bir kavram değildir. Başka bir anlatımla, gelişen durum kavramı salt zarar doğuran işlem ya da eylemin sonuçlarının gelişmesini ve bu nedenle zarar görenin bu konularda bilgi sahibi olabilmesinin zorunlu olarak bu gelişmenin tamamlanacağı ana kadar gecikmesini ifade eder (Hukuk Genel Kurulu"nun 06.11.2002 gün ve 2002/4-882 E., 2002/874 K. sayılı kararı).
Bu açıklamalar doğrultusunda somut olaya dönüldüğünde; gelişen bir durumun ya da müstakbel (gerçekleşecek-gelecek) bir zararın söz konusu olmadığı tüm dosya içeriğinden ve özellikle davacının maluliyetine ilişkin rapor ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır.
Somut olayda, 07.12.2001 tarihli iş kazası neticesinde her iki kolunda kırık olacak şekilde yaralanan davacı bakımından değişen ve gelişen durumun olmadığı ve davacının maluliyet oranındaki farklılığın maluliyet oranın değerlemesinden kaynaklı olduğu ve zamanaşımı süresinin başlangıç tarihinin olay tarihi olduğu ortadadır.
Hal böyle olunca, yerel mahkeme kararındaki kabulde olduğu gibi ıslaha karşı davalı vekili tarafından süresi içerisinde ileri sürülen zamanaşımı def"inin kabul edilerek, ıslah dilekçesi ile istenilen maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ıslaha itibar edilmek suretiyle olayla uyumlu olmayan Hukuk Genel Kurulu Kararına işaretle karar verilmesi hatalı olmuştur.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, davalı yararına takdir edilen 1.630,00TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 13/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.