19. Hukuk Dairesi 2018/1503 E. , 2019/2522 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, davacıya ait şirketin davalı ... Prefabrik Ltd Şti"den demir almak için davalı şirketin hesabına gönderdiği 165.000,00 TL karşılığı 200 ton demir gönderilmesi gerekirken 40 ton gönderildiğini, kalan malın karşılığı olarak davalı tarafından takip konusu senedin düzenlendiğini ancak davalının davacıyı oyalarak borcu ödemediğini ve icra dosyasında senedin zamanaşımına uğradığının ileri sürüldüğünü, imza itirazında bulunulmadığını, zamanaşımına uğramış bononun yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup her türlü delil ile ispatının mümkün olduğunu belirterek davalının icra takibine itirazının iptaline, davalı aleyhine tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, süresinden sonra verdiği beyan dilekçesinde takip dayanağı senedin zamanaşımına uğradığını, zamanaşımına uğramış bonoya istinaden açılacak alacak davasının bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerektiğini, davanın süresinde olmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 661.maddesinin "Poliçeyi kabul edene karşı açılacak davalar vadenin geldiği tarihten itibaren 3 yıl geçmekle müruru zamana uğrar. Hamilin cirantalar ile keşideciye karşı açılacak davalar müddetinde keşide edilen protesto tarihinden veya senette masrafsız iade alınacaktır kaydı varsa vadenin bittiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle müruru zamana uğrar." hükmünü; yine 6102 sayılı Kanunun 732/1 maddesinin "Zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden doğan hakların korunması için gerekli olan işlemlerin yapılmasının ihmal edilmiş olması dolayısıyla düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş olsa bile hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar." hükmünü ve 4. bendinin "Zamanaşımı süresi poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır. İspat yükü sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir." hükmünü içerdiği, takip dayanağı bononun vade tarihinin 09/01/2007 olduğu, icra takibinin 01/12/2011 tarihinde başlatıldığı, buna göre itiraza uğrayan takibin dayanağı bononun vade tarihine göre 3 yıllık zamanaşımı süresinin 09/01/2010 tarihinde dolduğu, icra takibinin bu tarihten bir yıllık süre dolduktan sonra 01/12/2011 tarihinde başlatıldığı, bu nedenle davalı tarafın itirazlarının sübut bulduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi hukuktan kaynaklanan bir def"i ve savunma aracı olan zamanaşımı def"inin, savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi yasağının başladığı ana kadar ileri sürülmesi gerekmektedir. Bu ana kadar ileri sürülmeyen zamanaşımı def"inin sonradan ileri sürülmesi savunmanın genişletilmesi niteliğinde olacağından, mahkemece dikkate alınabilmesi davacının itirazı ile karşılaşmaması koşuluna bağlıdır. Davanın cevapsız bırakılması ya da süresi içinde cevap dilekçesi verilmemesi halinde davalının, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı 6100 sayılı HMK"nın 128. maddesinde düzenlenmiştir. Ancak, süresinde cevap dilekçesi vermemek suretiyle davanın inkarı ileri sürülen vakıaların inkarı niteliğinde olup, bu inkarın zamanaşımı def"ini de kapsadığı söylenemez. Davaya yasal süresi içerisinde cevap vermemiş olan davalının süresinden sonra vereceği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def"inde bulunabilmesi ancak davacının muvafakat etmesi ile mümkündür. Aksi halde savunmanın genişletilmesi itirazı ile karşılaşan zamanaşımı def"ine değer verilemez. HUMK"un 202. maddesi uyarınca davacının açık ya da zımni muvafakati yeterli iken, 6100 sayılı HMK"nın yürürlüğünden sonra tarafların açık muvafakati olmadığı sürece iddia ve savunma genişletilemeyeceğinden, davacının açık muvafakati olmadığı sürece zamanaşımı savunması dikkate alınamaz.
Bu itibarla eldeki davada, davalı süresinde cevap dilekçesi vermemiş, süresinden sonra verdiği dilekçe ile zamanaşımı def’inde bulunmuş olup, davalının zamanaşımı def’inde bulunması ancak davacının açık muvafakati ile mümkündür. Davacının da açık muvafakatinin olmaması nedeniyle mahkemece zamanaşımı def’inin reddine karar verilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararının BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 15/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.