21. Hukuk Dairesi 2016/19092 E. , 2018/8204 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 11.000,00 maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacı ... davalılardan ... İnşaat ve San. A.Ş. vekillerince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13.11.2018 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı vekili Avukat ...ile karşı taraf ... İnşaat ve San. A.Ş. vekili...geldiler. Başka gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere, temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davacı ... davalı ... AŞ vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, 24/04/2004 tarihli iş kazası sonucu sigortalının sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle sigortalının, maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacı lehine 1.000 TL maddive 10.000 TL manevi tazminatın iş kazası tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
Davacı tarafın 24/04/2004 tarihinde gerçekleşen iş kazası nedeniyle 12/03/2013 tarihli dava dilekçesiyle 1.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminat talebinde bulunduğu, maddi tazminat alacağını 19/10/2015 tarihli ıslah dilekçesiyle de hesap raporu doğrultusunda 61.376,91 TL’ye ıslah ettiği, Davalı ... AŞ. vekilinin süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunurken, davalı ... AŞ. vekilinin ıslah dilekçesi tebliğ edilmesine karşın zamanaşımı definde bulunmadığı anlaşılmıştır.
İş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi amacıyla açılan maddi ve manevi tazminat davalarında; zamanaşımı süresi gerek olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 125. maddesi ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun"un 146. maddesi gereğince haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıldır.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir. Somut olayda maluliyette gelişen durumun bulunmadığı ve zamanaşımının başlangıç tarihinin olay tarihi olduğu açıktır.
Uygulamada ve öğretide kabul edildiği üzere zamanaşımı iddiası hak düşürücü süreden farklı olarak re’sen dikkate alınamaz, ancak süresi içerisinde def’i olarak ileri sürülmesi halinde dikkate alınabilmektedir.
Aynı zamanda yargılama aşamasında yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nun 25. maddesinde düzenlenen “Taraflarca getirilme ilkesi” kapsamında Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.
Bu açıklamalar doğrultusunda, davalı ...Ş.’ne ıslah dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmesine karşın iş bu davalının zamanaşımı def’inde bulunmadığının anlaşılması karşısında, ıslah ile artırılan maddi tazminatın tamamından sorumlu tutulması gerekirken, iş bu davalının da zamanaşımı defi sunduğu varsayılarak dava dilekçesinde istenilen maddi tazminat miktarıyla sınırlı olarak sorumluluğuna karar verilmesi hatalı olmuştur.
2- Taraflar arasında manevi tazminat alacağı konusunda da uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında yer alan ve davacı tarafın kabul ettiği ibranamede, davacının maddi ve manevi zararına mahsuben davalı ... Aş’den 7.500 Amerikan Doları aldığını beyan etmiş olduğu, mahkemece yapılan hesapta iş bu ödenen tutarın yarısının maddi tazminata mahsuben alındığı kabul edilerek yapılan hesaba davacı tarafın itibar ettiği anlaşılmaktadır.
Hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay H.G.K’ nun 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 karar ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Bu durumda davacının manevi zararına karşılık yapılan ödemeyi kabul ederek ibraname verdiği göz ardı edilerek, manevi tazminat talebinin reddi yerine; yazılı şekilde davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı ... davalı ... AŞ vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı ... davalı yararına takdir edilen 1.630,00TL duruşma Avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine yükletilmesine, temyiz harçlarının istem halinde temyiz eden davacı ... davalı ... AŞ’ne iadesine, 13/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.