
Esas No: 2021/13036
Karar No: 2022/6054
Karar Tarihi: 20.04.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/13036 Esas 2022/6054 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacının eksik hesaplanan yaşlılık aylığı miktarının tespiti ile süresinde ödenmeyen aylıklarının faizi ile tahsili istemiyle açtığı davada, mahkeme bozma ilamına uyarak kısmen kabul kararı verdi. Ancak davalı Kurum vekili tarafından temyiz edildi ve yapılan yasal değişiklik sonrası bozma ilamından sonra ıslah yapılabileceği hükmü dikkate alınarak, mahkeme kararının denetime elverişli olmadığı anlaşıldı. Bu nedenle dosyaya kazandırılan kurum kayıtları dikkate alınarak denetime elverişli şekilde bilirkişi raporu tanzim edilmeli ve davacının talebi de gözetilerek bir karar verilmelidir. Kararda belirtilen kanun maddeleri ise, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 176'ncı ve devamı maddeleri ile 177. maddesine 22.07.2020 tarihinde 7251 sayılı Kanun'un 18. maddesi ile eklenen fıkra olarak gösterilmiştir.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2015/385-2018/371
Dava, davacının eksik hesaplanan yaşlılık aylığı miktarının tespiti ile süresinde ödenmeyen aylıklarının faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Islah kurumu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nun ise 176’ncı ve devamı maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Islah, davacı veya davalının, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki usul işlemlerini, karşı tarafın iznine ve hâkimin onayına bağlı olmaksızın belli kurallar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmesini sağlayan bir usul hukuku kurumudur.
Bilindiği üzere, usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin Kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nin “zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448. maddesi; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır.” hükmünü içermektedir. Mahkeme karar tarihi itibari ile 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar ve 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında da belirtildiği üzere bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı ve bu içtihadın değiştirilmesine gerek bulunmadığı kabul edilmiş olduğundan, bozma ilamından sonra yapılan ıslah geçerli olmayacaktır.
Diğer taraftan, dosya temyiz incelemesi aşamasında iken 6100 sayılı HMK'nin 177. maddesine 22.07.2020 tarihinde 7251 sayılı Kanun'un 18. maddesi ile eklenen fıkra ile bozmadan sonra da ıslah yapılabilmesinin önü açılmıştır. Buna göre; "Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz."
Yapılan değişiklik ile kural olarak bozma ilamından sonra ilk derece mahkemesinde tahkikat ile ilgili bir işlem yapılması halinde iş bu tahkikat bitinceye kadar ıslah yapılması mümkün hale getirilirken iş bu kuralın istinası ise yapılacak ıslah ile bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağıdır.
Eldeki davada ise, anılan yasal değişikliğin 28.07.2020 tarihi itibari ile yürürlükte olduğu ve bu tarihten önce tamamlanmış işlere uygulanma imkânının bulunmaması nedenleri ile davacı vekilinin bozma sonrası 26.10.2017 tarihli ıslah istemi dikkate alınmaksızın bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
2-Hükmüne uyulan bozma ilamında “Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 506 sayılı Yasanın 60 ve Geçici 81. maddeleridir. Davacıya, anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde Kurumca 01.03.1992 tarihinden itibaren 7886 gün primi ödenmiş sigortalılık süresi üzerinden yaşlılık aylığı bağlandığı, 2004 yılı şubat ayı itibariyle altı aylık hesap hareketi olmayan yaşlılık aylıklarının banka tarafından Kuruma iade edildiği, davacının aylıklarının ödenmesi talebi ile Kuruma başvurusu sonrası 30.07.2007 tarihli İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinin tedbir kararı gereği yaşlılık aylıklarının davacıya ödenmediği, tedbir kararının kaldırıldığı 01.10.2009 tarihinden itibaren hesaplanan yaşlılık aylıklarının 19.03.2010 tarihinde toplu olarak ödendiği anlaşılmaktadır. Davacıya yaşlılık aylığı bağlanması şartlarını ortadan kaldıran bir Kurum tespiti bulunmadığı gibi, bu yönde bir iddia da olmadığı, davacının yaşlılık aylıkları üzerine konulmuş bir haciz işleminin de bulunmadığı anlaşılmakla, ihtilaf konusu dönemde, hak edilen yaşlılık aylıklarının ödenmesini engelleyen hukuki bir durumun varlığından söz edilemez.
Hal böyle olunca, banka tarafından Kuruma iade edilen aylıklar ile tedbir kararı gereği davacıya ödenmeyen yaşlılık aylıklarının tutarı Kurumdan sorularak, Kurumun, yaşlılık aylıkları üzerindeki tedbir kararının kalktığı 01.10.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte anılan aylıkları ödeme ile yükümlü olduğu gözetilerek, 01.10.2009 tarihinden itibaren ödenen aylıkların ise geç ödeme nedeni ile her bir aylığın ödenmesi gereken tarihten itibaren ödeme tarihine kadar işleyen yasal faiz tutarından Kurumun sorumlu olduğu göz önünde bulundurularak, varılacak sonuca göre karar verilmesi...” gerektiği belirtilmek suretiyle bozulduğu,ancak Mahkemece bozma ilamını yerine getirmeye yönelik alınan bilirkişi raporunun ise denetime elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı kapsamı ve Dairemizce yapılan geri çevirme kararları çerçevesinde dosyaya kazandırılan kurum kayıtları da dikkate alınarak denetime elverişli şekilde bilirkişi raporu tanzim ettirilmek suretiyle davacının talebi de gözetilmek suretiyle bir karar verilmelidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 30.04.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.