Davacı vekili müvekkilinin davalı belediyede çalışırken Belediye Başkanlığının davacının çalıştığı sürelere ilişkin tasarruf teşvik primi, katkı payı ve nema kesintisi yaptığını ancak bu kesintileri ilgili yerlere yatırmadığını, SSK"nın 21.08.2003 tarihinde davalı aleyhine toplu şekilde icra takibine geçerek davalıyı temerrüde düşürdüğünü ileri sürerek tasarrufu teşvik nema alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Mahkemece istem gibi davanın kabulüne karar verilmiştir.
Tasarruf teşvik kesintisi ve katkı payı ödemeleri, 18.03.1988 tarihinde yürürlüğe giren 3417 sayılı Yasa ile öngörülmüş, anılan Yasanın 6. maddesine göre kesintilerin ilgili adına açılacak banka hesabına yatırılmaması durumunda, Sosyal Sigortalar Kurumunun tahsil görevinin olduğu açıklanmıştır.
3417 sayılı yasa 24.04.2003 tarih ve 4853 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılmış ve sözü edilen yasanın 7. maddesinde, “3417 sayılı Kanunun mülga 2. maddesi kapsamındaki hak sahipleri tarafından bu Kanun kapsamına giren alacaklarla ilgili olarak yargı mercilerine açılmış ve devam eden davalar ile icra takipleri hakkında bu Kanun hükümleri uygulanır” şeklinde kurala yer verilmiştir. 4853 sayılı yasanın 8. maddesinde ise, tasarruf teşvik kesintileri ile katkı paylarını süresinde işverence yatırılmaması halinde, Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından primlerin tahsiline ilişkin hükümler çerçevesinde tahsil edileceği açıklamıştır.
Tasarruf teşvik kesintisi, işveren katkı payı ve bunların neması işçiye ait bir hak olsa da, yasa gereği işverenden tahsil yükümü Sosyal Sigortalar Kurumuna ait olmakla, anılan kurum tarafından tasarruf teşvik kesintisinin yasalar uyarınca tahsil edilmiş olması halinde, işverenin yükümlülüğünün devam ettiğinden söz edilemez. Aksi halde davalı belediyenin aynı borç sebebiyle mükerrer şekilde sorumluluğuna gidilmiş olur. Tasarruf teşvik kesintisi ile katkı payını tahsil eden Sosyal Sigortalar Kurumunun, 4853 sayılı yasanın 7. maddesi gereği ilgilinin ....Bankası nezdindeki hesaplarına yatırması gerekir. 4853 sayılı Kanuna 26.12.2006 tarihinde 5568 sayılı eklenen ek madde 1 hükmü doğrultusunda, tasarruf teşvik hesaplarına dair tüm varlık ve yükümlülükler 31.12.2007 tarihi itibarıyla Hazineye devredilmiş durumdadır. Anılan hükümde, “Mülga 09.03.1988 tarihli ve 3417 sayılı Kanunla kurulan ve bu kapsamda hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin usûl ve esasları belirlemek üzere 24.04.2003 tarihli ve 4853 sayılı Kanunla tasfiye edilen Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabına ait tüm varlık ve yükümlülükler, 31.12.2007 tarihine kadar Hazineye devrolunur. Devre ilişkin hususları belirlemeye Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan yetkilidir. Devir tarihinden sonra hak sahiplerine yapılacak her türlü ödeme, ....Anonim Şirketi kayıtları esas alınarak Banka tarafından gerçekleştirilir. Bu ödemelere ilişkin bilgi ve belgelerin Hazine Müsteşarlığına iletilmesini takiben söz konusu ödeme karşılığı tutarlar Müsteşarlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanmak suretiyle hak sahibine ödenmek üzere Bankaya aktarılır. Konusu suç teşkil eden fiillerden kaynaklanan ödemeler hariç hak sahiplerine fazla ödeme yapıldığının tespiti halinde, bu tutarların tahsilinden vazgeçilerek terkin edilir ve .... Anonim Şirketi yönünden gerçekleşmiş ödemelere ilişkin tüm hak ve yükümlülükler kendiliğinden sona erer” şeklinde kurala yer verilmiş olmakla, tasarruf teşvik kesintisi, katkı payı ve nema alacaklarından sorumluluk bu tarihten itibaren Hazine Müsteşarlığına geçmiştir.
Davalı işyerinden getirtilen kayıtlardan davacının maaşından kesinti yapıldığı ve bu kesintinin ilgili yerlere yatırılmadığı sabittir. Ancak 31.12.2007 tarihi itibari ile 4853 sayılı yasanın Ek 1. maddesi uyarınca tasarruf teşvik hesaplarına dair tüm varlık ve yükümlülükler Hazineye devredilmiştir. Söz konusu alacak bu tarih itibari ile hazinenin sorumluluğundadır.
Somut olayda Uzlaşma Komisyonu Kararında davalının borçlu olduğu kurum ve kuruluşlar arasında SGK ‘nun da bulunduğu, bu Kurum’un Tasarruf Teşvik Kesintileri konusunda davalı hakkında icra takibinde bulunduğuna göre kesinti ve nemalarının uzlaşma kapsamında olup olmadığı araştırılmalı, uzlaşma kapsamında ise halefiyet esasına göre dava Hazine Müsteşarlığı"na yöneltilmeli; dava dilekçesi hazineye tebliğ edilmeli ve hazinenin sorumluluğuna gidilmeli dava açılmasına neden olan diğer davalı hakkında hüküm kurulmamalı ve devir nedeni ile lehine vekalet ücretine ve yargılama giderine karar verilmemelidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 08.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.