8. Hukuk Dairesi 2010/792 E. , 2010/2107 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
...ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Gaziantep 3. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 03.11.2009 gün ve 510/434 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, vekil edenlerinin dava konusu 69 ve 273 parsel sayılı taşınmazlarda önceki kayıt malikinden satın alma yoluyla toplam 3/4 pay sahibi olduklarını,taşınmazların tamamına eklemeli 20 yılı aşkın süreden beri vekil edenleri ve satıcılarının zilyet olduğunu, 1/4 payın kayıt maliki ...’nin 16.5.1976 tarihinde öldüğünü, dava konusu payın 9.11.2005 tarihine kadar intikal ettirilmediğini, gerek satın alma ve gerekse kayıt malikinin ölüm tarihinden dava tarihine kadar yasada belirtilen koşullar altında vekil edenleri tarafından tasarruf edildiğini, ...adına olan tapu payının TMK.nun 713/2. maddesi hükmü uyarınca hukuki değerini yitirdiğini, intikalden sonra ... ve ...’e yapılan hibelerin de muvazaalı olduğunu ileri sürerek bu paya ilişkin tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir
Davalılar vekili, davacının dayandığı satış belgesinin zamanaşımına uğradığını, davacıların dava konusu yerlerdeki zilyetliğinin malik sıfatıyla olmadığını, satıcının da sağlığında sürekli vekil edenlerinin payına düşeni verdiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, Karaçomak köyü 69 ve 273 parsellerdeki ... mirasçılarına, onlardan da hibe yolu ile ... ve ... adlarına geçen 8/96’şar hisselere ait tapu kayıtlarının iptali ile davacılar adına eşit hisseli olarak tesciline karar verilmesi üzerine hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kadastro çalışmaları sonunda belgesizden Karaçomak köyündeki 69 ve 273 parseller, 2/8’er pay... ve ..., 3/8 pay ise .. adına 1972 yılında tespit edilmiş, daha sonra bir kısım davalılarının miras bırakanı ...’nin de itirazı sonunda Gaziantep Kadastro Komisyonunun 3.4.1974 günlü kararı ile tespit değiştirilerek 8/32 payı ..., geriye kalan paylarda diğer tespit malikleri adına tespit edilmiş, kadastro tutanağı 31.5.1984 tarihinde kesinleşmek suretiyle sicil oluşmuştur. ... dışındaki pay malikleri toplam 24/32 paylarını 24.1.1985 tarihinde ... ...’a satmış, adı geçen kişi ise satın aldığı payların tümünü 20.8.1990 tarihinde görülmekte olan davanın davacılarına paylı olarak satmıştır. ...’ye ait 8/32 pay ise 9.11.2005 tarihinde mirasçıları ..., ... ve ...’a intikal etmiş, Suzan ve Asuman ise paylarını 23.12.2005 tarihinde diğer davalılar ... ve ...’ye satmışlardır.
Öncelikle tapulu taşınmazların mülkiyetinin aktarılmasını amaçlayan iptal ve tescil davaları tapunun malik sütununda adı geçen kişilere karşı açılır. Dava tarihi itibariyle ... payını diğer davalı ...’ye, ... ise ...’a hibe ile devredip malik olmadıklarından bu davalılar yönünden açılan davanın taraf sıfatı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir.
Diğer yandan davacılar tarafından 69 ve 273 parsellerde ... adına olan 1/4 payın iptal ve tescili istenmiş ise de, tapu kayıtlarına göre taşınmazda ..., ... ve ...’ın 8/96’şar payları bulunmaktadır. Mahkemece ... ile ...’a ait paylar bakımından hüküm kurularak iptali ve davacılar adına tescile karar verildiği halde ...’a ait olan ve dava konusu yapılan 8/96 payla ilgili herhangi bir hüküm kurulmamış olması doğru değil ise de temyiz edenin sıfatına göre bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
İptal edilerek davacılar adına tescile karar verilen ... ve Mehmet’e ait 8/96’şar paylarla ilgili temyiz itirazlarına gelince; davacılar vekili TMK.nun 713/2. maddesine dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Kural olarak tapulu bir taşınmazın tamamının, bölünebilir bir parçasının veya bir payının olağanüstü zamanaşımı yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak kanunun açıkça düzenlediği ayrık hallerde kazanma söz konusu olabilir. Kanunun düzenlediği bu hallerin başında TMK.nun 713/2. maddesi hükmü gelmektedir. Dava konusu payları kapsayan parsele ait tespit 31.05.1984 tarihinde kesinleşmek suretiyle sicil oluşmuştur. Bu tarihten itibaren dava konusu paylar TMK.nun 713/2. maddesinin etkisinde kalır. Davacılar uyuşmazlık konusu paylar dışında kalan parsellerin diğer bölümlerini satıcı ... ...’tan 23.10.1990 tarihinde satın aldığına, kayıt maliki ... 16.05.1976 tarihinde öldüğüne, kadastro yoluyla sicillerin oluştuğu 31.05.1984 tarihinden 09.11.2005 tarihine kadar TMK.nun 713/2. maddesindeki yollama nedeniyle aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı diğer koşulların da geçmiş bulunması halinde uyuşmazlık konusu paylara ilişkin tapu kayıtlarının hukuki değerlerini yitirmeleri sözkonusu olabilir. Gerçekten de uyuşmazlık konusu payların TMK.nun 713/2. maddesi hükmü uyarınca hukuki değerini yitirebilmesi için zilyetliğin davasız, aralıksız, malik sıfatıyla ve 20 yıldan fazla süreyle geçmiş olması gerekir. Somut olayda satıcı ...’in satış tarihine kadar taşınmazlar üzerindeki zilyetliğinin süreci ve niteliği önem kazanmaktadır. Dinlenen yerel bilirkişiler ve davacı tanıkları, davacının satıcısı ... ...’ın 1975 yılından beri malik sıfatı ile zilyet olduğunu, davalıların bu yerde zilyetliklerini görmediklerini bildirmiş olmalarına karşın davalıların dinlenen bir kısım tanıkları ... ve ..., davalılara ait hisselerin ... ...’a kiraya verildiğini, 1995 yılına kadar kira paraları ve hasılatın ...’den alındığını, 1996 yılından sonra kira ve hasılatta aksamalar olduğunu, arazilerin tamamını ...’in kendi malı gibi kullanmadığını, 1989 yılındaki icar ve hasılatın ödenmesinde de bizzat tanıklık ettiklerini, Asuman’ın aldığı para ve ayınların kira parasının karşılığı olduğunu bildirmişlerdir. Mahkemece yerel bilirkişi ve davacı tanıklarının beyanları dikkate alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Yerel bilirkişi ve davacı tanıkları ile davalı tanıklarının beyanları arasında taşınmazların ... tarafından kullanılıp ekilip biçildiği, daha sonra davacılara 1990 yılında satıldıkları bakımından bir çelişki bulunmamaktadır.Ancak yerel bilirkişi ve tanıklar soyut şekilde bu zilyetliğin malik sıfatı ile olduğunu söylemişlerse de davalı tanıklarının olaylara ve görgüye dayalı olduğu anlaşılan beyanları ile davalılara ait payların kullanımı sebebiyle ... tarafından 1995 yılına kadar icar ve hasılattan pay verildiğinin anlaşılması karşısında ...’in zilyetliğinin taşınmazların tamamı bakımından malik sıfatı ile olduğundan söz edilemez. Bu durumda icar ve hasılattan pay vererek kullanması nedeniyle davalıların payları bakımından malik sıfatı ile zilyet olmadığı belirlenen ...’in taşınmazları 1990 yılında davacılara sattığı ve adlarına kayıtlı 3/4 payları da tapuda devrettiği dikkate alınarak davacıların malik sıfatı ile zilyetliklerinin de taşınmazların tümü bakımından en erken 1990 yılında başlayabileceğinin kabulü gerekir. Davacıların tek başlarına satın aldıkları 1990 yılından tapu intikal tarihine kadar kazanmayı sağlayan 20 yıllık süre dolmamaktadır. ...’in zilyetliğine dayanmaları gereken davacıların, ...’in, davalıların paylarını icar ve hasılat karşılığı kullanması, zilyetliğinin dava konusu paylar bakımından malik sıfatı ile olmaması karşısında kendi zilyetliklerine eklemeleri de mümkün değildir (TMK.nun m.996). TMK.nun 713/2.maddesine göre kazanma koşulları gerçekleşmediğine göre ayrıca davada 1023.maddenin irdelenmesine de gerek yoktur. Açıklanan nedenle davacıların ... ve ...paylarına yönelen davalarının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabule karar verilmesi doğru olmamıştır.
Kabul şekline göre de; dava TMK.nun 713/2. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. TMK.nun 713/2.maddesindeki yollama nedeniyle bu tür davaların aynı maddenin diğer fıkralarında yazılı koşullara tabi olması gerektiği sonucuna ulaşılır. Aynı maddenin 3.fıkrasındaki “tescil davası” sözcüğünün 1 ve 2.fıkraya göre açılacak davaları kapsadığının kabulü gerekir. (Yargıtay HGK’nun 17.2.2010 tarih 2010/8-58 E. 2010/78 K., M.R.Karahasan-İ.Özmen, Zilyetlik-Tescil-Tapu iptali Davaları, 1983-Sh:1451). Buna göre gerek yasal hasım durumunda bulunan Hazine ve diğer kamu tüzel kişileri ve gerekse iptal ve tescil isteği nedeniyle davada taraf durumunu almış bulunan kayıt malikinin mirasçıları davalılar, harç, avukatlık ücreti ve diğer yargılama giderlerinden sorumlu tutulamazlar. Mahkemece bu husus gözden kaçırılarak davalılar aleyhine harç, yargılama gideri ve avukatlık ücreti yükletilmiş olması da doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 74,50 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılara iadesine 26.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.