8. Hukuk Dairesi 2010/734 E. , 2010/2086 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ..., dahili davalılar Başyayla Köyü Tüzel Kişiliği, ... ve müşterekleri aralarındaki tescil davasının reddine dair Şarkışla Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.02.2005 gün ve 202/10 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı ... vekili, dava ve ıslah dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı bulunan 35844 m2 yüzölçümündeki tapusuz taşınmazın miras yoluyla intikal, taksim ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Dahili davalılar ... ve ..., dava konusu taşınmazın davacıyla müşterek miras bırakan babaları ...’dan taksim yoluyla davacı kardeşlerine kaldığını beyan etmişlerdir.
Davalı ... ile dahili davalılar Başyayla köyü tüzel kişiliği ve ..., yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece; dava konusu taşınmazın davacının miras bırakanı ...’dan kaldığı, davacının iddia ettiği şifahi taksim anlaşmasının mirasçılardan ... ve ... tarafından kabul edilmesine rağmen, diğer mirasçı ...’un beyanı alınamadığından doğrulanmadığı, terekenin taksimine dair sözleşmelerin TMK.nun 676.maddesindeki yazılı şekilde yapılmasının geçerlilik şartı olduğu, taksim iddiasının yazılı delil dışında bilirkişi ve tanık sözleriyle ispat edilebilmesinin o bölgede 3402 sayılı Kadastro Kanununun uygulanması halinde mümkün olduğu, açık ve kesin bir şekilde şifahi ve rızaî taksim sözleşmesi ispatlanamadığından ve mirasçılar arasında zamanaşımı işlemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine;hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; miras yoluyla intikal, taksim ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik hukuksal sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince açılan tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.
Dosya içinde bulunan mirasçılık belgesine göre; miras bırakan...15.04.1985 tarihinde ölmüş olup, geriye mirasçı olarak davacıyla birlikte dahili davalı olarak davaya dahil edilen ..., ... ve ...’u bırakmıştır.Miras bırakanın ölüm tarihine göre, terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi bulunmaktadır.
Mahallinde 03.07.2003 tarihinde yapılan keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar; dava konusu taşınmazın öncesinde 40-50 yıl...tarafından tarla olarak zilyet ve tasarruf edildikten ve 17-18 yıl kadar önce ölümünden sonra mirasçıları olan davacı ve kardeşlerinin kendi aralarında yaptıkları taksim sonucunda taşınmazın davacıya kaldığını, diğer mirasçıların başka mevkilerden yer aldıklarını, taksim tarihinden beri taşınmazı davacının tarım arazisi olarak zilyetliğinde bulundurduğunu beyan etmişlerdir.
Şarkışla Kadastro Müdürlüğünün 29.11.2002 tarih ve 2746 sayılı cevabi yazısına ve diğer yazılara göre; dava konusu taşınmazın bulunduğu Altınyayla ilçesi, Başyayla köyünde kadastro çalışmaları yapılmamış ancak, ilçenin taşınmaza komşu bulunan Kale beldesinde kadastro çalışmaları yapılarak kesinleşmiştir. Öte yandan Altınyayla Tapu Sicil Müdürlüğünün 13.11.2002 tarih ve 524/787 sayılı yazılarında Altınyayla ilçesi ile bağlı Kale beldesi ve mahallelerinde kadastro çalışmalarının yapılıp tamamlandığı, evrakların Tapu Sicil Müdürlüğüne devredildiği bildirilmiştir. Aynı şekilde Şarkışla Kadastro Müdürlüğünün 09.11.2002 tarih ve 293/2746 sayılı yazılarında da aynı husus vurgulanmıştır. Bu durum karşısında olayda 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerinin uygulanacağında duraksamamak gerekir. Kadastronun bölgeye girdiği açıktır. Taşınmazın bulunduğu köyde kadastro çalışmalarının yapılıp yapılmadığının bir önemi bulunmamaktadır. Altınyayla Tapu Sicil Müdürlüğünün mahkemeye hitaben yazdığı cevabi yazıya göre de, dava konusu taşınmaz tapuya kayıtlı bulunmamaktadır.
HUMK. nun 76. maddesi uyarınca davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara, bunların nitelendirilmesi ve kanun maddelerini bulmak hakime aittir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 676/3. maddesine göre; “Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.”
TMK.nun 676. maddesi hükmünün uygulaması, tapulu taşınmazların taksiminin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Anılan kanun maddesinden de anlaşılacağı gibi, taksimin yazılı olması kanıt koşulu değil, geçerlilik koşuludur.Ancak; yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere, dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı olmaması nedeniyle bu maddenin somut olayda uygulanma kabiliyeti bulunmadığından yerel mahkemenin bu yöne ilişkin red gerekçesi yerinde bulunmamaktadır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 15/1. maddesine göre; “Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise ondördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur.”
3402 sayılı Kanunun 33 / 3. maddesine göre de; “Bu Kanunun uygulandığı yerler dışında bulunan taşınmaz mallar hakkında da 14, 15, 17, 18, 20, 21 inci maddeler uygulanır.” Kanunun 33. maddesinin 3. fıkrasıyla, genel hüküm niteliği kazandırılan 15. madde hükmü genel hükümlere göre açılan tüm davalara uygulama kabiliyeti olan bir hüküm olduğu halde, mahkemece bu husus gözden kaçırılarak bölgede kadastro çalışmaları yapılmadığı gerekçesiyle taksim iddiasının bilirkişi ve tanık sözleriyle kanıtlanamayacağının kabul edilmesi de 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15/1 ve 33/3 maddelerinin açık hükümleri karşısında doğru olmamıştır.
Dava konusu taşınmazın tapu kaydının bulunmadığı Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından bildirildiğine, davacının miras bırakanı ... Kurt’tan kalan dava konusu taşınmazın yukarıda açıklandığı şekilde usul ve yasaya uygun olarak tüm mirasçılarının kendi aralarında yaptıkları taksim sonucunda davacıya kaldığı yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından açık ve kesin olarak bildirildiğine, dava tarihine kadar 20 yılı aşkın süredir öncesinde miras bırakan sonrasında taksim yoluyla oğlu davacı tarafından koşullarına uygun olarak tasarruf edildiği yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından beyan edildiğine, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunmayan kuru tarım arazisi niteliğinde olduğu ziraatçı uzman bilirkişi raporunda gerekçeli olarak açıklandığına, uyuşmazlığın niteliğine göre yasal ilanlar ve incelemeler yapılmış bulunduğuna göre mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken değişik düşünce ve gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 14,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 26.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.