1. Hukuk Dairesi 2016/14685 E. , 2019/4278 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili ile davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 02.07.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı ... vekili Avukat ve temyiz edilen davacı ... vd. vekili Avukat gelmediler yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 1938 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 24 nolu bağımsız bölümü davalılardan ..."ya 143.000,00-TL bedel karşılığında satımı için anlaştıklarını, işleri sebebiyle ...’ya gidecek iken davalı ...’un kendisine, kardeşleri ile arasında problem çıkmasından korktuğunu, taşınmazı annnesi adına alacağını, alım-satım işlemini hemen yapmak istediğini bildirip güven sağlayıcı sözlerle aldattığını, davalının telkinleri ile taşınmazın satışı için ... 2. Noterliğinin 04.03.2014 tarihli vekaletnamesi ile davalı ...’u vekil tayin ettiğini, ... taşınmazın bedelinin bir kısmını altınlarını bozdururak ödeyeceğini söyleyerek kendisinin
banka hesap numarasını aldığını, sonrasında ise kendisine banka kalabalık olduğundan parayı yatıramadığını, annnesinin rahatsızlandığını belirterek kendisini oyaladığını, 05.03.2014 tarihinde sabah vakti yanına gelen emlakçının taşınmazı satın alan davalılardan ...’nın daireyi 75.000-TL"ye satmaya çalıştığını söylemesi üzerine, taşınmazın davalı ...’e devredildiğini öğrendiğini, davalılar hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, davalıların hile ve dolandırılıcık ile bedelini ödemeksizin taşınmazı edindiklerini ileri sürerek, 24 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı ..., davalı ... ile davacı arasındaki hukuki ilişkiyi bilmediği gibi davacıyı da tanımadığını, 04.03.2014 tarihli ... tarafından düzenlenip kendisine verilen tutanaktan anlaşılacağı üzere, taşınmaz bedeli olarak satış işlemini yapan davalı ..."a kısmen para, kısmen de ziynet eşyası verdiğini, iyi niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, davalı ... vekili duruşmadaki beyanlarında, taraf sıfatı yokluğundan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı ..."un vekalet görevini kötüye kullandığı, davalı ..."in ise iyiniyetli 3. Kişi olarak değerlendirilemeyeceği, diğer davalı ..."un taşınmaz satımı konusunda kötü niyetli olduğunu bilen veya bilebilecek durumda olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1983 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 24 nolu bağımsız bölüm davacı adına kayıtlı iken, ... 2. Noterliğinin 04.03.2014 tarih ve 3237 yevmiyeli vekaletname ile vekil olan davalı ... tarafından aynı gün 04.03.2014 tarih ve 1916 yevmiyeli akit ile saat 14.24’te diğer davalı ...’e satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu
zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Ne var ki, mahkemece vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası konusunda hükme yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan sonuca gidildiği görülmektedir.
Şöyle ki, her ne kadar mahkemece davalılardan vekil ... ile diğer davalı ...’in eşi Ejder’in dosya kapsamında bulunan fotoğraf ve delillerden çok yakın arkadaş oldukları gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacı tanıklarının dinlenilmediği, davalı tanıklarının ise, çekişmeli taşınmaz bedeli için davalı ...’in altın bozdurduğunu, davacının da satıştan haberdar olduğunu bildirdikleri anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, davanın niteliği gereği taraf tanıkların dinlenilmesi, toplanacak delillerin toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı Serkan Kaya vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.07.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.