Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/3286
Karar No: 2022/6431
Karar Tarihi: 27.04.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/3286 Esas 2022/6431 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2022/3286 E.  ,  2022/6431 K.

    "İçtihat Metni"

    İlk Derece
    Mahkemesi : Samsun 3. İş Mahkemesi
    No : 2016/479-2020/610

    Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davacı Kurum ve davalı ... vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
    Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı kurum ve davalılardan ...vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı ... adına işlem gören iş yeri sigortalılarından ...'nın 23/09/2013 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat ettiğini, hak sahiplerine 152.444,93 TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını belirterek; toplam alacağın %20'sine tekabül eden şimdilik 30.489,00 TL'sinin sarf, onay ve gelir bağlama kararının onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davacı vekili birleşen dava dosyasında ise; davalı ...Ş. adına işlem gören iş yerinde, sigortalı ...'nın 23/09/2013 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu vefat ettiğini, hak sahiplerine 152.444,93 TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, SGK Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı İnceleme Raporu ile ... Endüstri A.Ş., ... Terminal Denetleme Servisi A.Ş. ve ... İşyeri Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi Danışmanlık Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin kusurlu bulunduklarını, kaza sebebiyle Samsun 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/268 Esas sayılı dosyasından yapılan yargılama sonunda ... ve ...'un cezalandırılmalarına karar verildiğini belirterek; toplam alacağın %20'sine tekabül eden şimdilik 30.489,00 TL'sinin sarf, onay ve gelir bağlama kararının onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
    II- CEVAP:
    Davalı ...Ş. vekili; müvekkili şirket işçisi müteveffa ...'nın, müvekkilinin taşeronluk hizmeti verdiği .....A.Ş. İşletmesinde geçirdiği kaza sonucu vefat ettiğini, işletmedeki iş güvenliği önlemlerini denetleme işinin ... İşyeri Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi Danışmanlık Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. üzerinde olduğunu, kazanın meydana gelmesinde müvekkiline atfedilecek kusur bulunmadığını, müteveffanın asli kusurlu olduğunu beliterek ; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ...Ş.; müvekkilinin işveren sıfatı bulunmadığını ve husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, tüm işgüvenliği önlemlerinin aldığını ve gerekli koruyucu ekipmanların teslim edildiğini, koruyucu ekipmanların olay sırasında müteveffanın üzerinde olduğunu, müteveffanın ağır kusurlu olduğunu, gerçek zararın tespit ettirilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    III- MAHKEME KARARI:
    A- İLK DERECE MAHKEME KARARI
    İlk Derece Mahkemesince, asıl ve birleşen dosyalar yönünden; davanın kabulü ile;
    106.711,45- TL gelirin (..., ... İşyeri Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi Danışmanlık Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. ve ... 57.166,85 TL'den sorumlu olmak üzere) onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, dair hüküm tesis edilmiştir.
    İlk derece mahkemesinin bu hükmüne karşı davacı vekili özetle; bilirkişi raporunda kusur oranının hatalı belirlendiği gerekçeleri ile yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
    İlk derece mahkemesinin bu hükmüne karşı davalı ...Ş. vekili özetle; ilk derece mahkemesince usul ve yasaya aykırı karar verildiği, davalının kazalı sigorta işçisi karşısında işveren sıfatı bulunmadığı, davalı şirket ile davalı ... End. A.Ş. arasındaki ilişkinin alt işveren üst işveren ilişkisi olmadığını, ceza mahkemesi dosyasında sigortalının asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini dosyada sigortalıya %30 kusur izafesinin hatalı olduğunu, sigortalının ücretinin yanlış tespit edildiğini,hükme esas alınan hesap raporunun hatalı olduğunu, 3. kişiler sebebiyle peşin sermaye değerindeki sorumluluk tespitinde hatalı hüküm verildiğini,yargılama gideri ve harçlar konusunda tarife ve yönetmeliğe uygun hüküm kurulmadığını,faiz başlangıç tarihlerinin hatalı olduğu davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
    B- BAM KARARI
    Davacı Kurum vekilinin ve davalı ...Ş. vekillerinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca , esastan reddine dair karar verilmiştir.
    TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalılardan ... Terminal Denetleme Serivis A.Ş. vekili, istinafa başvuru sebepleri ile aynı doğrultuda temyiz yoluna başvurmuştur.
    IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Davanın gelirler yönünden yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanun'un 21. maddesinin 1. fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir davranışı sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği, 4. fıkrasında, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle gerçekleşmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği belirtilmiştir. Anlaşılacağı üzere 21/1. madde işverenin, 21/4. madde üçüncü kişinin rücu alacağından sorumlulukları düzenlenmiş olup bu maddelere göre açılan rücuan tazminat davalarında işveren ile üçüncü kişi arasında müteselsil borçluluk ilişkisi bulunduğundan konuya ilişkin olarak 818 sayılı Borçlar Kanununun irdelenmesi de gerekmektedir.
    Söz konusu Kanun'un 141 – 148. maddelerinde müteselsil borçlara yer verilmiş olup 141. maddede, alacaklıya karşı, her biri borcun tümünden sorumlu olma yükümü altına girdiklerini beyan eden birden çok borçlu arasında teselsül bulunduğu, böyle bir beyanın yokluğunda teselsülün ancak kanunun belirlediği durumlarda olacağı, 142. maddede, alacaklının, müteselsil borçluların tümünden veya birinden borcun tamamen veya kısmen ödenmesini istemekte serbest olduğu, borç tamamen ödeninceye dek borçluların tümünün sorumluluklarının devam edeceği, 145. maddede, yaptığı ödeme veya takas ile borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmiş olan müteselsil borçlulardan birinin, sona eren borç oranında diğer borçluları borçtan kurtarmış olacağı, 146. maddede, borcun niteliğinden aksi anlaşılmadıkça, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ödemeden birbirine eşit birer payı üzerine almak zorunda olduğu ve payından çok ödeme yapanın, fazla tutar yönünden diğer borçlulara rücu hakkının bulunduğu, 147. maddede, rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her birinin, ödediği tutar oranında alacaklının haklarına halef olacağı bildirilmiştir. Diğer taraftan Kanunun haksız eylem yönünden müteselsil sorumluluğa ilişkin 50. maddesinde, birden çok kimseler birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri takdirde, önayak olan (kışkırtan) ile asıl gerçekleştiren ve yardımcı olanların, ayırım gözetilmeksizin müteselsilen sorumlu olacakları, hakimin, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve gerektiğinde bu rücunun kapsamının derecesini saptayacağı belirtilmiş, çeşitli nedenlerin birleşmesi bakımından müteselsil sorumluluğa dair 51. maddesinde, birden çok kimseler çeşitli nedenlere (haksız eylem, sözleşme, kanun) dayanarak sorumlu oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarara sebebiyet veren kimselere ilişkin hükümlere göre işlem yapılacağı, kural olarak haksız bir eylemi ile zarara sebebiyet vermiş olan kimsenin en önce, tarafından hata gerçekleşmemiş ve üzerine borç alınmamış olmasına karşın yasal olarak sorumlu olan kimsenin de en sonra, zarar ile yükümlü tutulacağı açıklanmıştır.
    Müteselsil borç, birden çok borçlunun alacaklıya karşı borcun tümünden sorumlu olduğu, alacaklının tamamen veya kısmen edayı her bir borçludan isteyebildiği, eda tamamen yerine getirilinceye dek borçluların sorumluluklarının süregeldiği, her borçlunun iç ilişkideki payına bakılmaksızın borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin borcu ödemesi durumunda diğerlerinin de alacaklıya karşı borçtan kurtulduğu, borcun, her bir borçlu yönünden tali değil asli nitelik taşıdığı, alacaklı karşısında birden çok borç ve borçlunun bulunduğu borç ilişkisidir. Bu ilişkide ifa, asıl alacağı ortadan kaldırmayıp alacak hakkı, ödeme yapmak suretiyle rücu hakkını kazanan borçluya geçtiğinden, anılan borçlu, alacaklının halefi olarak diğerlerine rücu edebilmektedir. Bununla birlikte, rücua konu olan borcun müteselsil niteliği bulunmadığından, sorumluluktan kurtulmak için her borçlunun borcun tümü yerine, kendine düşen payını ödemesi yeterli olmaktadır ki burada kanundan doğan halefiyet söz konusudur. Kuşkusuz, ödeme yapan borçlu ile alacaklının öncesinde, halefiyeti ortadan kaldırıcı sözleşme yapmak yetkileri de bulunmaktadır. Öğreti ve yargı kararlarında, borçların aynı sebepten doğması durumuna “tam teselsül” denilmekte ve değinilen 50. maddenin bunu karşıladığı ifade edilmekte, borçların farklı nedenlerden (kanun, sözleşme, haksız eylem) doğması halinde ise “eksik teselsül”ün varlığından söz edilerek 51. maddenin de bunu tanımladığı kabul edilmektedir. 50. maddede, aynı zarardan dolayı birden çok kişinin birlikte müteselsilen sorumlu tutulmaları, birden çok kişinin ortak kusurlarıyla zarara birlikte sebebiyet vermiş olmaları koşuluna bağlanmıştır. 51. maddede ise, müteselsil sorumluluk, ortak kusur yerine farklı hukuksal nedenlere bağlanmıştır ve bunlar kanun, sözleşme veya haksız eylemdir. Birden çok kişi, kanun, sözleşme veya haksız eylem nedeniyle aynı zarar için, zarara uğrayana karşı sorumlu iseler, bunlar arasında, bir zarara ortaklaşa sebep olanlar hakkındaki dönmeye (rücu) ilişkin kurallar uygulanmakta, kural olarak ilk önce, haksız eylemiyle zarara yol açan sorumlu tutulmakta, en son olarak da kusuru olmaksızın ve sözleşme gereği sorumluluğu olmadığı halde kanun hükmü gereğince sorumlu tutulan kişiye başvurulmaktadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 gün ve 2013/9-1559 Esas - 2013/1461 Karar, 15.05.2015 gün ve 2013/17-2267 Esas - 2015/1352 Karar, 19.06.2015 gün ve 2013/10-2281 Esas - 2015/1727 Karar, 24.06.2015 gün ve 2014/13-19 Esas - 2015/1743 Karar sayılı ilamlarında aynı görüşlere yer verilmiştir.
    Önemle vurgulanmalıdır ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda eksik ve tam teselsül ayırımına son verilmiş, 61. maddede, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı, 62. maddede, tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğunun göz önünde tutulacağı, tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişinin, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olacağı bildirilmiştir.
    İşveren veya üçüncü kişiye karşı açılan davalarda 5510 sayılı Kanunun 21. maddesine göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1. fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutar esas alınmalı, üçüncü kişi bakımından 4. fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise de işveren ve üçüncü kişinin birlikte taraf olarak yer aldığı, başka anlatımla aynı anda 1. ve 4. fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulama yapılması gerektiği önem arz etmektedir.
    Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, anılan 50. ve 51. maddeler (6098 sayılı Kanunun 61. ve 62. maddeleri) gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 146. maddeye (6098 sayılı Kanunun 62. maddesine) göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmelidir. İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenden istenebilecek gerçek zararı aşmayan gelirin ilk peşin sermaye değerinin müteselsil sorumluların toplam kusuruna düşeninden işveren, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısının müteselsil sorumluların toplam kusuruna karşılık gelen tutarından da üçüncü kişi sorumlu tutulmalıdır. Daha açık anlatımla, işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur.
    Somut olayda, 23.09.2013 tarihinde, ... Terminal Denetleme Servisi A.Ş. unvanlı işverene ait işyerindeki fosforik asit üretiminin yapıldığı tesiste , tesisin çatısında bulunan deliklerin tamir edilmesi işinde ... A.Ş. sigortalısı olarak çalışan ...’ın çatı üzerinde hareket ettiği esnada, üzerine basmış oldığu atermit çatı kaplaması malzemesinin kırılması neticesi düşmesi şeklinde kaza meydana gelmiş olup, dosyadaki belgelere göre, ... A.Ş. ile ... İşyeri Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi Danışmanlık Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında işgüvenliği uzmnalığı ve teknik emniyet hizmet sözleşmesi bulunmakla; ... , ... A.Ş. yetkilisi olup; ... ise ... İşyeri Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi Danışmanlık Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. ise iş güvenliği uzmanıdır.
    1- Mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar ışığında , öncelikle somut olayda , aralarındaki sözleşmeler de irdelenerek; tarafların sıfatları da değerlendirilmek suretiyle, bu kapsamda ... İşyeri Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi Danışmanlık Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin de sıfatı değerlendirilerek ; kusur oran ve aidiyeti konusunda alanında uzman, iş güvenliği uzmanlarından oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmalıdır.
    2- Öte yandan; maddi gereçeğe uygun tarafların belirlenen sıfatlarına göre; 5510 / 21 – 1. ve 4.madde kapsamında hesap raporu alınarak; tarafların sorumluluk miktarları belirlenmelidir.
    Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı ...Ş. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının HMK'nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ilgiliye iadesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 27.04.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi