Esas No: 2021/1181
Karar No: 2022/1003
Karar Tarihi: 28.03.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/1181 Esas 2022/1003 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/1181 E. , 2022/1003 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1181
Karar No : 2022/1003
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ... Petrol Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- ... Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri ...
2- ... Valiliği
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : .... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Antalya ili, Manavgat ilçesi, ... Mevkii, ... parsel sayılı taşınmazlara ilişkin Antalya Valiliği ... Çizgisi Tespit Komisyonu tarafından ... tarihinde tespit edilen kıyı kenar çizgisinin, bu çizginin onaylanmasına dair .... Bakanlığı ... Planlama Genel Müdürlüğü'nün ... tarih ve ... sayılı işleminin, belirlenen kıyı kenar çizgisinin uyuşmazlığa konu taşınmazlara yönelik olarak 1/1000 ölçekli ...numaralı halihazır haritaya aktarılması işleminin ve bu işlemlere karşı 11/02/2015 tarihinde yapılan itirazın reddine ilişkin .... tarih ve .... sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:...., K:.. sayılı kararıyla;
Mahkemelerinin ... tarih, E:..., K:... sayılı kararının, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 02/03/2017 tarih ve E:2016/4739, K:2017/1273 sayılı kararı ile bozulması üzerine, bozma kararına uyularak dosyanın yeniden incelendiği,
Davaya konu taşınmazlarda, kıyı kenar çizgisinin hem kara, hem deniz tarafında gözlem çukurları (GÇ) açılarak, zeminin denizel etki altında bulunup bulunmadığı, karasal mı yoksa denizel özelliğe mi sahip olduğu belirlenerek kıyı kenar çizgisinin durumunun tespit edilmesi ve kıyı kenar çizgisinin mevzuat hükümlerine uygun olarak belirlenip belirlenmediğinin tespiti amacıyla, mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 23/02/2018 tarihli raporda, GÇ1, GÇ2 ve GÇ3 sayılı gözlem çukurlarındaki tespitlerin, K6 ve K7 noktalarına göre tereddüt ve çelişki doğurması nedeniyle alınan 07/05/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda da, çelişkilerin giderilmediği gerekçesiyle hükme esas alınacak nitelikte bulunmadığından, Mahkemelerince yeni bir bilirkişi heyeti ile yeniden yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 06/03/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; "Arazide 8 farklı noktada 2,50 m derinliğinde Araştırma Çukurları açılarak, numune alımı yapıldığı, dava konusu parsellerin bulunduğu alanda herhangi bir yapılaşma olmadığının görüldüğü, dava konusu alan Akdeniz kıyısında, parsellerin batısında ... Sahil Sitesi, kuzeyinde Antalya-Mersin D-... karayolu ve ilerisinde yapıların bulunduğu, kuzey doğusunda ... nolu parsele bitişik olarak Belediye tarafından park ve peyzaj düzenlemesi yapıldığının görüldüğü, dava konusu yerde yeni parsel numaraları ; ... parsel (yeni ... ada .... parsel), .... parsel (yeni ... ada ... parsel), ... parsel (yeni ... ada ... parsel) olarak değiştiği, sahada yapılan incelemede; jeolojik, jeomorfolojik, jeoteknik, topoğrafik incelemelerin yapıldığı, karasal kısımdaki bitki gelişimlerinin yapılan çalışmaları destekleyip desteklemediğinin gözlemlendiği, 30.12.2014 tarihli dava konusu kıyı kenar çizgisinin hem kara, hem de deniz tarafında 8 farklı lokasyonda kepçe yardımı ile 2,50 m derinliğinde araştırma çukurları (A.Ç) açtırılarak, her bir araştırma çukurundan 2,00-2,50 m arası derinlikte numuneler alındığı, alınmış olan numunelerin ''Birleştirilmiş Zemin Sınıflaması'' tespiti amaçlı olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlı Zemin Mühendislik Laboratuarına gönderildiği, dosyasında bulunan en eski Topoğrafya haritası ve diğer topoğrafya haritaları, Google Earth görüntüleri, MTA haritaları ve çalışmaları parsellerin sınırlarına aktarılmak suretiyle incelendiği, dava konusu alanın da içinde bulunduğu alanın “alçak-basık kıyı” niteliğinde olduğu, dava konusu parsellerin doğusunda bulunan Alara çayının Toroslardan getirdiği malzemeyi denize taşıdığı, denizin dalga hareketleri ile birlikte bu malzemenin yakında bulunan kıyı alanlarına taşımakta olup, Alara çayının kıyıyı malzeme bakımından beslemesinden dolayı sahil kesiminde çakıllı malzemeye rastlanıldığı, Alara çayının bu çakıllı malzemesine bazı kuyularda da rastlanıldığı, dava konusu 30.12.2014 tarihli Kıyı Kenar Çizgisinin birkaç noktada 90 derece kırılma yaptığı, kırılmayı gerektirecek herhangi bir falez ve benzeri bir jeolojik oluşumun olmadığından dolayı hatalı olduğu, dava konusu 30.12.2014 tarihli kıyı kenar çizgisi belirlenirken, 07.07.1976 tarihinde onaylanan kıyı kenar çizgisinin parsellere denk gelen K7-K8 noktaları kullanıldığı, bu noktaları da içine alacak şekilde geçirilen kıyı kenar çizgisi denizin güncel kıyı hareketlerini K6-K7-K8-K9 arasında kalan alanda varlığını sürdürdüğü, K6-K7-K8-K9 plaj kumullarını içermekte olduğu, K6-K7-K8-K9 noktalarını kapsayan alanın kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalması gerektiği, dava konusu parsellerin doğusunda bulunan Alara Çayının Toroslardan getirdiği malzemeyi denize taşıdığı, denizin dalga hareketleri ile birlikte bu malzemeyi yakında bulunan kıyı alanlarına taşıdığı, Alara Çayının kıyıyı malzeme bakımından beslemekte olduğu, dolayısıyla sahil kesiminde çakıllı malzemeye rastlanıldığı, bu çakıllı malzemeye bazı kuyularda da rastlanıldığı, bu kuyuların denizel özelliği temsil ettiği, kıyı kenar çizgisinin deniz tarafından açılan (AÇ4, AÇ5, AÇ7) çukurların denizel ortamı temsil ettiği, kara tarafında açılan (AÇ1, AÇ2, AÇ3, AÇ6, AÇ8) çukurların karasal ortama geçişi temsil eden özellikleri gösterdiği" yönünde görüş ve tespitlere yer verildiği,
Söz konusu raporun taraflara tebliğ edildiği, rapora yapılan itirazların yerinde görülmeyerek, bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte olduğu sonucuna ulaşıldığı,
Dava dosyasının ve uyuşmazlığa konu kıyı kenar çizgisinin deniz ve kara tarafında açılan gözlem çukurlarından alınan numunelerde, karasal/denizel etkiye ilişkin yukarıda aktarılan bilirkişi raporundaki değerlendirmeler dikkate alındığında, dava konusu parsellere ilişkin kıyı kenar çizgisinin hukuka ve bilimsel verilere uygun olarak belirlendiği ve dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 28/11/2019 tarih ve E:2019/16478, K:2019/12461 sayılı kararıyla;
İdare Mahkemesince, mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 23/02/2018 tarihli raporda; 3 adet deniz tarafında, 2 adet kara tarafında olmak üzere toplam 5 adet gözlem çukurunun (GÇ) açıldığı, GÇ-1'in 2,50 m, GÇ-2'nin 2,20 m, GÇ-3'ün 1,85 m, GÇ-4'ün 2,10 m, GÇ-5'in 1,75 m derinliğinde olduğu, GÇ-1'de 2,50 m, GÇ-2 ve 3'de 2,20 m, GÇ-4'de 2,10 m, GÇ-5'de 2,00 m derinliğinden numune alındığı, alanın alçak-basık kıyı niteliğinde olduğu, gözlem çukurlarından elde edilen verilere göre dava konusu parsellerin, davalı idare tarafından daha önce belirlenen K6, K7, K8 ve K9 noktalarında oluşan hattın uygun olduğu, ancak K-9 ve K-10 noktalarına yakın ve davaya konu çizginin deniz tarafında açılan gözlem çukurlarından (GÇ-1, GÇ-2, GÇ-4) elde edilen verilere göre, söz konusu bölgenin karasal kökene ait oluşumlar gösterdiği ve karasal oluşumlar gösteren özellikler dikkate alınarak dava konusu çizginin yeniden tespit edilmesinin uygun olacağı, bu nedenle K9 ve K10 noktalarının oluşturduğu kıyı kenar çizgisinin bilimsel ve teknik yönden uygun olmadığının belirtildiği,
Davalı idarenin, anılan bilirkişi raporuna itirazı üzerine, İdare Mahkemesince bilirkişi heyetinden ek rapor alındığı, 07/05/2018 tarihli ek raporda ise; GÇ-2'nin kordinatının raporda yanlış yazıldığının ve GÇ-1'in karasal özellik gösterdiğinin belirtilmesi üzerine; İdare Mahkemesince, anılan bilirkişi raporlarının hükme esas alınacak nitelikte bulunmadığından başka bilirkişi heyeti ile birlikte yeniden mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği,
Yeni bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen ... tarihli son raporda; ... adet deniz tarafında, ... adet kara tarafında olmak üzere, tamamı 2,5 metre derinliğinde toplam 8 adet gözlem çukurunun açıldığı, çukurlardan 2,00-2,50 metre arasında numune alındığı, alanın alçak-basık kıyı niteliğinde olduğu, 2014 tarihli kıyı kenar çizgisinin birkaç noktada 90 derece kırılma yaptığı, kırılmayı gerektirecek herhangi bir falez ve benzeri bir jeolojik oluşum olmadığından çizginin hatalı belirlendiği, K6, K7, K8 ve K9 noktaları arası plaj kumulları içerdiğinden, bu noktaları kapsayan alanın, kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalması gerektiği, sahil kesiminde çakıllı malzemeye rastlandığı, bu çakıllı malzemeye bazı gözlem çukurlarında da rastlanıldığından, bu çukurların denizel özelliği temsil ettiği, GÇ-4, GÇ-5 ve GÇ-7'nin denizel ortamı temsil ettiği ve GÇ-1, GÇ-2, GÇ-3, GÇ-6, GÇ-8'in karasal ortama geçişi temsil eden özellikler gösterdiğinin belirtildiği, 23/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda karasal özellik gösterdiği belirtilen GÇ-1, GÇ-2, GÇ-4 ile hükme esas alınan 05/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda denizel özellik gösterdiği belirtilen GÇ-4, GÇ-5 ve GÇ-7'nin koordinatlarının birbirine yakın olduğu yönünde tespitlere yer verildiği,
Yukarıda yer verilen hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 23/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda karasal özellik gösterdiği belirtilen GÇ-1, GÇ-2, GÇ-4 ile hükme esas alınan 05/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda denizel özellik gösterdiği belirtilen GÇ-4, GÇ-5 ve GÇ-7'nin koordinatlarının birbirine yakın olduğu ve her iki raporda gözlem çukurlarından alınan toprak numunelerinin 2,00 metre üzerindeki derinlikten alındığı, aynı bölgede birbirine çok yakın koordinatlarda açılan gözlem çukurlarına ilişkin bilirkişi raporlarının birbirinden farklı ve aralarında çelişki bulunduğu sonucuna varıldığı,
Bu durumda; anılan bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için İdare Mahkemesince, gözlem çukurlarındaki toprak ile bitkilerin denizel veya karasal özellik gösterip göstermediği konusunda görüşünün alınması amacıyla, aralarında ziraat mühendisinin de bulunduğu ve üniversitelerin ilgili bölümlerinden seçilecek yeni bilirkişi heyeti oluşturularak, tekrar mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması ve tarafların iddiaları da dikkate alınmak suretiyle, çelişkili durumun açıklığa kavuşturulması neticesinde yeniden bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, ... İdare Mahkemesinin .... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: ..... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:...., K:.... sayılı kararıyla; davanın reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, bilirkişi raporunda kıyı kenar çizgisinin hatalı olduğu belirtilmesine rağmen davanın reddine karar verilmesinin çelişki oluşturduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile dosyadaki diğer bilirkişi raporlarının birbiriyle çeliştiği, bu nedenle bozma kararı uyarınca aralarında ziraat mühendisinin de bulunduğu yeni bir heyet tarafından düzenlenen bilirkişi raporu alınması gerektiği açık olduğundan, ısrar kararında isabet bulunmadığı, ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idarelerden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından, İdare Mahkemesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş olup, Antalya Valiliği tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile ... İdare Mahkemesi ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Taşınmazları kapsayan alandaki kıyı kenar çizgisi, ilk olarak 07/07/1976 tarihinde belirlenmiş, bu çizginin devamı niteliğinde olan 04/12/1987 tarihli kıyı kenar çizgisi belirlenmiş, 1998 yılında yapılan incelemeler sonucunda da, 07/07/1976 tarihli kıyı kenar çizgisinin hatalı tespit edildiğinden bahisle, bu çizgi iptal edilerek 20/04/1998 tarihli kıyı kenar çizgisi belirlenmiştir.
... ve .... parsel sayılı taşınmazların ... tarihinde, ... parsel sayılı taşınmazın da 12/06/2012 tarihinde, davacı şirket tarafından satın alınması üzerine; davacının, taşınmazlara ilişkin kıyı kenar çizgisinin taşınmazların ortasından geçtiği, bu nedenle iptal edilerek yeniden belirlenmesine yönelik talebin reddine dair işlem ile ... tarihli kıyı kenar çizgisinin iptali istemiyle açılan davada, .... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:.... K:... sayılı kararı ile, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen rapor ve anılan dosyanın birlikte değerlendirilmesi neticesinde, dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiştir.
Anılan dava dosyasındaki bilirkişilerce belirlenen kıyı kenar çizgisi dikkate alınarak, Mahkeme kararının uygulanması amacıyla, dava konusu parsellere yönelik olarak belirlenen 18/11/2014 tarihli kıyı çizgisinin ve bunun onaylanmasına ilişkin 30/12/2014 tarihli işlemin iptali istemiyle de bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesinde, deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırının kıyı kenar çizgisini oluşturduğu, 9. maddesinde ise, kıyı kenar çizgisinin valiliklerce, kamu görevlilerinden oluşturulacak en az 5 kişilik bir komisyonca tespit edileceği, bu komisyonun jeoloji mühendisi, jeolog veya jeomorfolog, harita ve kadastro mühendisi, ziraat mühendisi, mimar ve şehir plancısı, inşaat mühendisinden oluşacağı, Komisyonca tespit edilip Valiliğin uygun görüşü ile birlikte gönderilen kıyı kenar çizgisinin Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca onaylandıktan sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır.
3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesinde, kıyı kenar çizgisi; "Deniz, tabii ve suni göl ve akarsuları da, alçak-basık kıyı özelliği gösteren kesimlerde kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu, kumsal ve kıyı kumullarından oluşan kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırı; dar yüksek kıyı özelliği gösteren kesimlerde ise şev ya da falezin üst sınırıdır." şeklinde, alçak-basık kıyı; "Kıyı çizgisinden sonra da devam eden, kıyı hareketlerinin oluşturduğu plaj, hareketli ve sabit kumulları da içeren kıyı kordonu lagün gölü, lagün alanları, sazlık, bataklık ile kumluk, çakıllık, taşlık ve kayalık alanları içeren kıyılardır." şeklinde tanımlanmış, 6. maddesinde, "Kıyı kenar çizgisi tespit komisyonu valiliklerce, kamu görevlilerinden en az beş kişiden oluşturulur. Komisyonda aşağıda belirlenen meslek gruplarının her birinden en az bir kişinin bulunması zorunludur. a) jeoloji mühendisi ve/veya jeolog ve/veya jeomorfolog, b) Harita ve kadastro mühendisi, c) Ziraat mühendisi, d) Mimar ve/veya şehir plancısı, e) İnşaat mühendisi
Bu üyeler arasından valinin belirleyeceği bir üye komisyon başkanlığını yürütür." hükmüne, 9. maddesinde de, "Orijinal pafta, bu paftadan çoğaltılmış bir takım ozalit pafta, mahallinde tutulan tutanak ve ölçü işlemleri ile ilgili belgeler valiliğe sunulur. Valilik uygun görüşü ile birlikte bu belgeleri ve konu ile ilgili diğer belgeleri Bakanlığa gönderir.
Uygun görülen kıyı kenar çizgileri bakanlıkça onaylanarak yürürlüğe girer. Onaylı orijinal pafta valiliğe gönderilir. Bakanlıkça uygun görülmeyen kıyı kenar çizgisi paftaları, gerekli düzeltmeler veya yeniden tespit yapılmak üzere valiliğe iade edilir." hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Kıyı kenar çizgisinin, zemindeki mülkiyet ve yapılaşmalara bakılmaksızın doğal verilere göre bilimsel olarak tespit edilmesi gerekmektedir.
Kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin uyuşmazlıklarda, bilirkişilerce taşınmazın bulunduğu alanda, kıyı kenar çizgisinin hem deniz tarafında hem de kara tarafında muhtelif sondaj çukurları açılmak suretiyle zeminin denizel etki altında bulunup bulunmadığı bir başka deyişle taşınmazın karasal veya denizel özelliği belirlenmek suretiyle kıyı kenar çizgisinin mevzuata uygunluğunun tespit edilmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 23/02/2018 tarihli raporda; 3 adet deniz, 2 adet kara tarafında olmak üzere toplam 5 adet gözlem çukurunun (GÇ) açıldığı, GÇ-1'in 2,50 m, GÇ-2'nin 2,20 m, GÇ-3'ün 1,85 m, GÇ-4'ün 2,10 m, GÇ-5'in 1,75 m derinliğinde olduğu, GÇ-1'de 2,50 m, GÇ-2 ve 3'de 2,20 m, GÇ-4'de 2,10 m, GÇ-5'de 2,00 m derinliğinden numune alındığı, alanın alçak-basık kıyı niteliğinde olduğu, gözlem çukurlarından elde edilen verilere göre dava konusu parsellere yönelik, davalılar tarafından daha önce belirlenen K6, K7, K8 ve K9 noktaları arasında oluşan hattın uygun olduğu, ancak K-9 ve K-10 noktalarına yakın ve davaya konu çizginin deniz tarafında açılan gözlem çukurlarından (GÇ-1, GÇ-2, GÇ-4) elde edilen verilere göre, söz konusu bölgenin karasal kökene ait oluşumlar gösterdiği ve karasal oluşumlar gösteren özellikler dikkate alınarak dava konusu çizginin yeniden tespit edilmesinin uygun olacağı, bu nedenle K9 ve K10 noktalarının oluşturduğu kıyı kenar çizgisinin bilimsel ve teknik yönden uygun olmadığı yönünde görüş ve tespitlere yer verildiği görülmüştür.
Davalı idare tarafından, anılan bilirkişi raporuna itiraz edilmesi üzerine, İdare Mahkemesince bilirkişi heyetinden ek rapor alındığı, 07/05/2018 tarihli ek raporda ise; GÇ-2'nin kordinatının raporda yanlış yazıldığının ve GÇ-1'in karasal özellik gösterdiğinin belirtilmesi üzerine; İdare Mahkemesince, anılan bilirkişi raporlarının hükme esas alınacak nitelikte bulunmadığından, başka bilirkişi heyeti ile birlikte yeniden mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla düzenlenen 05/03/2019 tarihli üçüncü bilirkişi raporunda; alanın alçak-basık kıyı niteliğinde olduğu, 3 adet deniz, 5 adet kara tarafında olmak üzere, tamamı 2,5 metre derinliğinde toplam 8 adet gözlem çukuru açılarak, çukurlardan 2,00-2,50 metre arasında numune alındığı, dava konusu edilen kıyı kenar çizgisinin birkaç noktada 90 derece kırılma yaptığı, kırılmayı gerektirecek herhangi bir falez ve benzeri bir jeolojik oluşum alanda olmadığından, çizginin hatalı belirlendiği, K6, K7, K8 ve K9 noktaları arası ise plaj kumulları içerdiğinden, bu noktaları kapsayan alanın, kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalması gerektiği, sahil kesiminde çakıllı malzemeye rastlandığı, bu çakıllı malzemeye bazı gözlem çukurlarında da rastlanıldığından, bu çukurların denizel özelliği temsil ettiği, sonuç olarak GÇ-4, GÇ-5 ve GÇ-7'nin denizel ortamı ve GÇ-1, GÇ-2, GÇ-3, GÇ-6, GÇ-8'in karasal ortama geçişi temsil eden özellikler gösterdiği yönünde tespitlere yer verilmektedir.
Dosyada bulunan belgelerden, 23/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda karasal özellik gösterdiği belirtilen GÇ-1, GÇ-2, GÇ-4 ile hükme esas alınan 05/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda denizel özellik gösterdiği belirtilen GÇ-4, GÇ-5 ve GÇ-7'nin koordinatlarının birbirine yakın olduğu görülmektedir.
Bu itibarla; her iki raporda, gözlem çukurlarından alınan toprak numunelerinin 2,00 metre üzerindeki derinlikten alındığı, 23/02/2018 tarihli ilk bilirkişi raporu ve ek raporda, karasal özellik gösterdiği belirtilen GÇ-1, GÇ-2, GÇ-4 ile İdare Mahkemesince hükme esas alınan 05/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda, denizel özellik gösterdiği belirtilen GÇ-4, GÇ-5 ve GÇ-7'nin koordinatlarının birbirine yakın olduğu, aynı bölgede birbirine çok yakın koordinatlarda açılan gözlem çukurlarına ilişkin iki farklı bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporlar arasında, çelişki bulunduğu ortadadır.
İdare Mahkemesince, ilk bilirkişi raporunun sadece hükme esas alınacak nitelikte olmadığı belirtilerek, neden bu rapora itibar edilmediği kararda açıkça ortaya konulmadan, ikinci rapor esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verildiği anlaşıldığından, aralarında ziraat mühendisinin de bulunduğu ve üniversitelerin ilgili bölümlerinden seçilecek üçüncü bir bilirkişi kurulu oluşturulmak suretiyle yeniden bir inceleme yaptırılması ve bu incelemede tarafların iddiaları da dikkate alınarak, çelişkili durumun açıklığa kavuşturulması suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin .... İdare Mahkemesinin temyize konu .... tarih ve E:..., K:.... sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... İdare Mahkemesine gönderilmesine,
4.Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/03/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Dava, Antalya ili, Manavgat ilçesi, ... Mevkii, ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazlara ilişkin Antalya Valiliği Kıyı Kenar Çizgisi Tespit Komisyonu tarafından 18/11/2014 tarihinde tespit edilen kıyı kenar çizgisinin, bu çizginin onaylanmasına dair ... Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü'nün ... tarih ve ... sayılı işleminin, belirlenen kıyı kenar çizgisinin uyuşmazlığa konu taşınmazlara yönelik olarak 1/1000 ölçekli .... numaralı halihazır haritaya aktarılması işleminin ve bu işlemlere karşı ... tarihinde yapılan itirazın reddine ilişkin ... tarih ... sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
... ve .... parsel sayılı taşınmazların ... tarihinde, ... parsel sayılı taşınmazın da .... tarihinde, davacı şirket tarafından satın alınması üzerine; davacının, taşınmazlara ilişkin kıyı kenar çizgisinin taşınmazların ortasından geçtiğinden iptal edilerek yeniden belirlenmesi talebinin reddine dair işlem ile 20/04/1998 tarihli kıyı kenar çizgisinin iptali istemiyle açılan davada, ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile, kıyı kenar çizgisi değişikliği sonucu kıyı kesimine eklenen bölümün (kesimin) topoğrafik özellikleri bakımından değişiklik öncesi belirlenmiş kıyı kesimi ile aynı nitelikte olup olmadığı, kumsal ve kıyı kumullarından oluşan kumluk, çalılık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırını oluşturacak şekilde belirlenip belirlenmediğinin saptanması amacıyla yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 15/01/2014 tarihli bilirkişi raporunda ve 14/03/2014 tarihli ek raporda özetle; jeolojik ve jeomorfolojik, topoğrafik verilere dayalı olarak davaya konu kıyı kenar çizgisinin bulunduğu alanın alçak-basık kıyı niteliğinde olduğunun gözlendiği, tespit edilen lokasyonlardan örnekler üzerinde zeminin sedimantolojik ve jeolojik-jeoteknik özelliklerinin tespit edildiği, deniz ortamında yaşayan organizmalara ait kavkılara ve kalıntılara gözlem çukurlarında rastlanmadığı, art-kıyıda gelişen yirmi otuz yıl öncesine ait karasal ortamda yetişen çam ağacının bulunmasının karasal ortam olduğunu gösterdiği, bununla birlikte art-kıyıda oluşan sazlık alanların karasal ortama geçiş özelliğini yansıttığı, ön kıyı zonu, dalgalar, kıyı boyu akıntıları, medcezir olayları ve rüzgar etkenlerinin faaliyetleri sonucu meydana gelen aşındırma ve biriktirme olayları ile belirginleştiği, plaj hilalleri, kıyı okları, kumdan oluşan koy setleri, alçak ve yüksek plaj setleri(fırtına setleri), ön-kıyının kumsaldaki jeomorfolojik delilleri olduğu, ayrıca fırtınalı havalarda dalgaların taşıyıp kumsala bıraktığı yosun, denizel kavkılar, denizel çakıllar ve hatta antropojenik atıklar da ön-kıyı üzerindeki birikim unsurları ve su hareketlerinin sınırına ait izler olup, ön-kıyı delilleri olduğu, bu birikim unsurlarının, kıyı çizgisine kabaca paralellik gösterecek şekilde farklı kademeler ve mesafelerde, az çok birbirine paralel uzanan çizgisellikler oluşturduğunun tespit edildiği, ön-kıyıdaki bu mikro şekillerin boyutları ve şekil özellikleri, dalga ve kıyı boyu akıntılarının enerjilerine bağlı olarak kısa süreler içinde değişiklik gösterebildiği, bu değişimi ağırlıklı olarak meteorolojik olayların yönlendirdiği, ön-kıyının deniz altındaki belirgin delillerinin su yüzeyine yakın kum barları, kum teraslar, su hareketleri ile kum yüzeyinde oluşan ripple markları olduğu, ripple marklarının, su hareketlerinin ilerleme yönüne dik doğrultularda birbirine paralel olarak oluklar ve sırtlardan oluşan birkaç cm genişlik ve yüksekliklerdeki mikro kumul şekilleri olduğu, art-kıyı kumullarının üzerindeki ripple markların ise rüzgarın etkisi sonucu aynı şekil özellikleri ile oluştuğu, ayrıca ön-kıyıyı oluşturan denizel malzemelerin cins, yapı ve doku özelliklerinin de yine dalga ve akıntıların enerjileri ile ilişkili olduğu, art-kıyının tamamen denizel kökenli malzemelerin rüzgar etkeni ile taşınması sonucu oluşan, kumul tepeleri, hareketli kumullar, makro ve mikro kumul şekillerinin yer aldığı, yer yer denizel kavkı ve çakılların karışık ya da depo olarak bulunduğu, üzerinde yer yer kurakçıl ve halofitlerin geliştiği, sazlık, bataklık ve lagüner ortam içeren kıyı alanı olduğu ve sonuç olarak kıyı kenar çizgisi belirlenmesi ile ilgili işlemlerin teknik ve bilimsel yönden uygun olmadığı yönündeki görüş ve tespitlere yer verildiği gerekçesiyle, hükme esas alınan bu raporlar ve dosyadaki bilgi ve belgeler uyarınca, dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu kıyı kenar çizgisi belirlenirken, yukarıda yer verilen ve kanun yollarından geçmek suretiyle kesinleşen yargı kararının uygulanması amacıyla, anılan Mahkeme kararına esas alınan bilirkişi raporundaki tespitlerin kullanıldığı ve bilirkişi raporunda belirtilen duruma göre, davacı lehine olacak şekilde kıyı kenar çizgisinin belirlendiği görülmektedir.
Temyize konu ısrar kararı ile, ayrıntılı bir incelemenin ürünü olduğu sonucuna varılan 05/03/2019 tarihli bilirkişi raporuna dayalı olarak davanın reddine karar verildiği anlaşıldığından, .... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:.... sayılı kararının, yukarıda yer verilen gerekçeler doğrultusunda onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.