Davacı vekili müvekkilinin iş sözleşmesinin davalı işverence geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine karar verilmesini, çalıştırılmadığı süre için en çok dört aylık ücret ve sendikal tazminatının belirlenmesini istemiştir.
Davalı işveren, ekonomik krizin tekstil sektörünü olumsuz etkilediğini işletmenin kapanmaması için alınan işletmesel karar gereği oluşan istihdam fazlalığını deneyim ve verim kriterleri esas alınarak azaltılmaya çalışıldığını bu kapsamda yapılan fesihlerin sendikal bir nedene dayanmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, işyerinde üretimde kısmi bir azalma olduğu, 2008 yılında zarar açıklandığı tespit edilmiş ise de yeni işçi alımlarının yapılması iş gücü ihtiyacında bir azalma olmadığını gösterdiği gibi feshin son çare olarak ta değerlendirilmediğini ortay koyduğu ve işverenin feshi geçerli nedene dayandığını kanıtlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı işveren tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı uyuşmazlık konusu olup, normatif dayanak 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleridir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 18.maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
İşletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan sebepler; sürüm ve satış olanaklarının azalması, talep ve sipariş azalması, enerji sıkıntısı, ülkede yaşanan ekonomik kriz, piyasada genel durgunluk, dış pazar kaybı, ham madde sıkıntısı gibi işin sürdürülmesini olanaksız hale getiren işyeri dışından kaynaklanan sebeplerle yeni çalışma yöntemlerinin uygulanması, işyerinin daraltılması, yeni teknolojinin uygulanması, işyerinin bazı bölümlerinin kapatılması ve bazı iş türlerinin kaldırılması gibi işyeri içi sebeplerdir.
İşletmenin, işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan sebeplerle sözleşmeyi feshetmek isteyen işverenin fesihten önce fazla çalışmaları kaldırmak, işçinin rızası ile
çalışma süresini kısaltmak ve bunun için mümkün olduğu ölçüde esnek çalışma şekillerini geliştirmek, işi zamana yaymak, işçileri başka işlerde çalıştırmak, işçiyi yeniden eğiterek sorunu aşmak gibi varsa fesihten kaçınma olanaklarını kullanması, kısaca feshe son çare olarak bakması gerekir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 20.maddesinin ikinci fıkrasına göre feshin geçerli nedene dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Somut olayda davalı işyerinde tekstil işçisi olarak çalışan davacının iş sözleşmesinin ekonomik kriz ve rekabet piyasasındaki durgunluk nedeniyle üretimin düşmesine bağlı olarak alınan işletmesel karar gereği yeniden yapılandırılmaya gidiliği ve oluşan istihdam fazlası personelin bu nedenlerle deneyim ve verim kriteri esas alınarak 31.12.2009 itibariyle feshedildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan keşfe katılan bilirkişi heyetinin 13.02.2010 tarihli raporunda işyerinde 2008 yılı 9 aydan itibaren yedi ay içerisinde 34 işçi çıkışı olduğu, elektrik kullanımının %50 azaldığı, işlenen kumaş ve işlemlerde dengesiz bir seyir olsa da genel anlamda düşme görüldüğü, boyama ve yıkama işlerinde azalma olduğu, gelir kayıtlarına göre şirketin 2008 yılında zarar ettiği, sendikal nedene dayalı fesih yapıldığına dair bir kanıta rastlanmadığı, sonuç olarak işyerindeki giderlerin azaltılması yoluna gidilmesinin kaçınılmaz hal aldığı ve tüm bu nedenlerle işverenin yönetim hakkına dayanarak davacıyı işten çıkarmasının geçerli bir fesih olduğu kanaatinin bildirildiği anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin elektrik üretimini davalının kendisinin yapmaya başladığından düşük göründüğü, yeni üretim tesisi yapıldığı, yeni makine alımları olduğu, kapanan bölüm bulunmadığı ve yeni işçi alındığı yönündeki itirazları üzerine mahkemece yeniden bir kişilik farklı bir hukukçu bilirkişiden rapor alınma yoluna gidilmiştir. 11.01.2011 tarihli bu raporda bilirkişi ağırlıklı olarak tanık anlatımlarına değer vererek bu anlatımlara göre fazla mesai yapılmaya devam edildiği, yeni üretim tesisi kurulduğu, yeni makineler alındığı gibi durumların istihdam fazlalığının olmadığını gösterdiğini, feshin son çare ilkesine uyulmadığını ve bir yandan da işçi alımında bulunduğundan iş sözleşmesinin feshinin geçerli bir neden dayanmadığını bildirdiği görülmüştür. Mahkemece her iki rapor arasında çelişki oluştuğu halde bu çelişki giderilmeden ikinci raporda yer alan bilirkişi görüşü benimsenerek sonuca gidilmiştir.
Davacının yeni üretim tesisleri kurup kurmadığı, üretime yönelik yeni makine alıp faale hale getirip getirmediği, fesih öncesi ve sonrası işçi giriş çıkışlarının irdelenerek yeni işçi alınıp alınmadığı ve alınan işçilerin nitelik ve görevlerine ilişkin kayıtlar işyerinden getirtildikten sonra, bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi gidermek için mali müşavir, işletme uzmanı ve endüstri mühendisinden oluşan üç kişilik bir bilirkişi heyetinden yeniden rapor alınarak işyerindeki ekonomik olumsuzluğun kalıcı olup olmadığı, istihdam fazlalığının bulunup bulunmadığı, davacı ile aynı nitelikte veya davacının kısa bir eğitimle yapabileceği işler için fesihten sonra yeni işçi alınıp alınmadığı, işten çıkarılan işçinin başka bir bölümde değerlendirilmesinin mümkün olup olmadığı konularında alınacak rapordan sonra yapılacak değerlendirme ile bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.