Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/2131
Karar No: 2019/1373
Karar Tarihi: 17.12.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2131 Esas 2019/1373 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/2131 E.  ,  2019/1373 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasındaki "borçlu olmadığının tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy 19. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.01.2016 tarihli ve 2015/221 E., 2016/24 K. sayılı karar davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 12.04.2016 tarihli ve 2016/5547 E., 2016/6561 K. sayılı kararı ile;
    “...Dava, davacı aleyhine dava dışı borçlu Üçer Metal Yedek Parçalar San. ve Tic. Ltd. Şti."ne ait 2002/8-2003/5 ve 2004/1-4 dönemlerine ait 2004/16463 takip sayılı icra dosyasından gönderilen prim borcundan dolayı davalı Kurumca çıkartılan ödeme emirlerinin zamanaşımı süresi dolduğundan iptali ile davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece; davaya konu borcun davalı zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Uyuşmazlık, söz konusu aylara ait borçların 6183 sayılı Yasa"nın 102. maddesi gereğince zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
    Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
    Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.
    Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkar olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.
    Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp istenmesini, önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.
    İşte bundan dolayı, yasalarda öngörülen zamanaşımı sürelerinin işlemeye başlayabilmesi için öncelikle talep konusu hakkın istenebilir bir konuma, duruma gelmesi gerekmektedir. Yasalarda hakkın istenebilir konumuna, diğer bir anlatımla yerine getirilmesinin gerektiği güne, ödeme günü denmektedir. Bir hak, var olsa bile, o hakkın istenmesi için gerekli koşullar gerçekleşmedikçe istenemez.
    Bilindiği gibi zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
    Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir.
    3917 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihi ve bundan sonraya ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden 6183 sayılı Kanun"un zamanaşımına ilişkin 102. madde ve ardından gelen maddeleri geçerlidir. Bu yönde 102. madde hükmüne göre zamanaşımı süresi 5 yıl olup zamanaşımı süresinin başlangıcı ise alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yıl başıdır. 5198 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile değişik 506 sayılı Kanun"un 80. maddesinin 5.fıkrasına göre, 6183 sayılı Kanun"un zamanaşımını düzenleyen 102. maddesinin prim alacaklarının tahsilinde uygulanmayacağı belirtilmiş ise de bu değişiklik, yürürlük tarihi olan 06.07.2004 tarihinden sonra tahakkuk edecek prim borçlarına uygulanabilecektir.
    6183 sayılı Kanun"un 103. maddesinde zamanaşımını kesen haller sayılmış olup kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. 25/12/2003 tarih 5035 sayılı Kanunun 5. maddesiyle eklenen 103. maddenin 1. fıkrasının 11. bendinde; "Amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması. " da zamanaşımını kesen bir sebep olarak sayılmış, amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması, borç yapılandırılması da zamanaşımını kesen haller içinde yer almaktadır.
    818 sayılı mülga Borçlar Kanununun 133. maddesinde zamanaşımını kesen nedenler sınırlama getirmeksizin gösterilmiştir. Bunlardan borçlunun borcunu ikrar etmesi (alacağı tanıması), bu nedenlerden biridir. Borcun tanınması, tek yanlı bir irade bildirimi olup; borçlunun, kendi borcunun devam etmekte olduğunu kabul anlamındadır. Borç ikrarının sonuç doğurabilmesi için, eylem yeteneğine ve malları üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan borçlunun veya yetkili kıldığı vekilinin, bu iradeyi alacaklıya yöneltmiş bulunması ve ayrıca zamanaşımı süresinin dolmamış olması gerekir. Gerçekte de borç ikrarı, ancak, işlemekte olan zamanaşımını keser; farklı anlatımla zamanaşımı süresinin tamamlanmasından sonraki borç ikrarının kesme yönünden bir sonuç doğurmayacağından kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Bu bağlamda BK. 139. maddesinden de söz edilmesi zorunludur.
    Borçlar Kanununun 139. maddesi zamanaşımından feragati düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, borçlunun zamanaşımı defini ileri sürme hakkından önceden feragati geçersizdir. Önceden feragatten amaç, sözleşme yapılmadan önce veya yapılırken vaki feragattir. Oysa daha sonra vazgeçmenin geçersiz sayılacağına ilişkin yasada herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. O nedenle borç zamanaşımına uğradıktan sonra borçlu zamanaşımı defini ileri sürmekten feragat edebilir. Zira, burada doğmuş bir defi hakkından feragat söz konusudur ve hukuken geçerlidir. Bu feragat; borçlunun, ileride dava açılması halinde zamanaşımı definde bulunmayacağını karşılıklı olarak yapılan feragat anlaşmasıyla veya tek yanlı iradesini açıkça bildirmesiyle veyahut bu anlama gelecek iradeye delalet edecek bir işlem yapmasıyla mümkün olabileceği gibi, açılmış bir davada zamanaşımı definde bulunmamasıyla veya defi geri almasıyla da mümkündür.
    Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiği, öğretideki baskın görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 19/11/1963 T. 5924-6419 sayılı kararı) Dahası, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun da bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesi çelişkili davranış yasağını oluşturur ve MK. md. 2. ye aykırıdır. Hukuken korunamaz ( HGK. 23.02.2000 gün ve 2000/15-71 E, 2000/116 K).
    Somut olayda; davacının davaya konu ödeme emrinin 6552 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılması talebiyle davalı Kurum"a kendi adına 12/01/2015 tarihinde başvuruda bulunduğu, ödeme planına bağlanan borcun ilk taksitini de ödediği, bu haliyle davacının Kurum"a borç ikrarında bulunmuş sayılacağı ve davacı bakımından zamanaşımı süresinin yeniden işlemeye başlayacağı açıktır. Ödeme emrine konu borcun zamanaşımı nedeniyle iptali hukuka aykırıdır.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır ..."
    gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, ödeme emri zamanaşımına uğradığından borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
    Davacı vekili; dava dışı Üçer Metal Makine Yedek Parçaları San. ve Tic. Ltd. Şti."nin ortağı ve müdürü olan müvekkilinin Kuruma olan borcu nedeniyle davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından yaşlılık aylığından kesinti yapıldığını, ancak davaya konu 38.026,17TL tutarındaki alacağın zamanaşımına uğradığını, dava tarihine kadar hiç bir icra takip muamelesi yapılmadığını belirterek müvekkilinin borcunun ortadan kalktığının tespiti yoluyla menfi tespit davasının kabulüne (borçlu olmadığının tespitine) karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili; davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacı dava dışı Üçer Metal Makina Yedek Par. San. ve Tic. Ltd. Şti."nin ortağı ve müdürü olduğundan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 88. maddesinin 20. fıkrası gereğince ödenmeyen prim ve diğer borçlar ile gecikme zammından sorumlu olduğunu, davacının zamanaşımı itirazının yersiz olduğunu, davacıya 2004 yılında ödeme emri tebliğ edildiğini, 14.02.2005 ve 09.08.2005 tarihlerinde haciz yapıldığını, davacı tarafından 2006 tarihinde borçların yeniden yapılandırılmasına dair başvuruda bulunduğunu savunarak davanın reddine ve reddedilen meblağın %10"u oranında tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Yerel Mahkemece 12.11.2014 tarihli kararda; ödeme emrinin davacıya bizzat 01.11.2004 tarihinde tebliğ edildiği, dava 7 günlük süre geçtikten sonra 10.03.2014 tarihinde açıldığından davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, takip kesinleştiğinden ve borç davacı tarafından kabul edildiğinden Kurum tarafından 12.12.2013 tarihli müzekkere ile davacının emekli maaşından kesinti yapılmasına karar verilmesinin yasal olduğu, davacı vekilinin son duruşmada yapılandırma tarihinden sonra da zamanaşımının gerçekleştiğini iddia etmiş ise de 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun"un 93. maddesinin 2. fıkrası gereğince prim alacağı için öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi de dolmadığından davacının zamanaşımı itirazının bu yönden de yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir.
    Hükmün taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine;
    Özel Dairece 15.06.2015 tarihli bozma kararı ile; davacının 11.09.2014 tarihli ve 29116 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yayımı tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanun"un 81. maddesi ile 5510 sayılı Kanun"a geçici 60. madde eklenerek, bu maddede belirtilen ve 2014 yılı Nisan ve önceki aylara ilişkin olup bu maddenin yayımlandığı tarihten önce tahakkuk ettiği hâlde ödenmemiş Kurum alacaklarına yapılandırma imkânından yararlanıp yararlanmadığının davalı Kurumdan sorulması, başvurusu varsa buna ilişkin evrakların getirtilmesi, davacının henüz başvurusu yoksa başvuruda bulunup bulunmayacağının davacıya sorulması, bu madde hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların bu maddede belirtilen şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamalarının şart koşulduğunun göz önünde tutulması, Kanunda yazılı sürenin sonuna kadar beklenilmesi, davacının davadan vazgeçmesi hâlinde davanın bu nedenle reddine karar verilmesi, aksi hâlde işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuş ve bozma nedenine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkemece 13.01.2016 tarihli karar ile; Özel Dairenin 15.06.2015 tarihli bozma kararına uyularak, ödeme emrine konu prim borcunun 2002/7 ile 2004/4 dönemine ilişkin olduğu, zamanaşımı süresinin borcun doğduğu zamanki kanun hükümlerine göre belirleneceğinden ve mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik gereği 3917 sayılı Kanun"un yürürlüğe girdiği 08.12.1993 ile 05.07.2004 tarihleri arasındaki dönemde doğan prim ve gecikme zamları yönünden 6183 sayılı Kanun"un zamanaşımına ilişkin 102. maddesindeki zamanaşımı hükümlerinin geçerli olduğu, 6183 sayılı Kanun"un 102. maddesindeki " Amme Alacağı vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar" düzenlemesi gereğince 2002/7 ile 2004/4 yıllarındaki prim borçları için zamanaşımı süresinin 01.01.2005 tarihinden itibaren işlemeye başladığı, 6183 sayılı Kanun"un 103. maddesinin 11. bendinin "Amme alacağının ödeme planına bağlanması" hâlinin zamanaşımını keseceği belirtildiğinden ve aynı bendin devamı "kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar" şeklinde düzenlendiğinden davacının 24.06.2006 yılında yapılandırma talebi üzerine zamanaşımının kesildiği ve 01.01.2007 tarihinde yeniden başladığı, davacının emekli maaşından kesinti yapılmaya başlama tarihi olan 12.12.2013 tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davacı hakkındaki alacakla ilgili kurum işleminin zamanaşımı nedeniyle iptaline karar verilmesi gerektiği, davacının (12.01.2015 tarihinde) 6552 sayılı Kanun gereği yapılandırma başvurusunda bulunduğu, davacı asilin 04.11.2015 tarihli duruşmadaki beyanı ve ibraz ettiği ödeme makbuzları ve davacı vekilinin 13.01.2016 tarihli duruşmadaki beyanına göre davacının 3 taksit ödediği ancak 4 ve devamı taksitleri ödemediğinden ve yapılandırmanın şartlarından olan davadan feragat etmediğinden başvurusu geçerli olmadığı gibi 6552 sayılı Kanun gereği bir takvim yılı içinde ikiden fazla ödenmemiş taksit bulunduğundan yapılandırmanın bozulmuş olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davacı hakkındaki Gaziosmanpaşa Sosyal Güvenlik Merkezinin 2004/16463 takip nolu ödeme emrine konu alacağın zamanaşımına uğradığının ve davacının bu takipten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
    Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle oy birliği ile bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece; öncelikle 6552 sayılı Kanun"un 73. maddesinin 6. fıkrasına göre yapılandırma hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların diğer şartların yanında, ayrıca davalarından da vazgeçmeleri gerektiği, somut olayda dosyada yer alan Kurum kayıtları içerisinde ve temyiz dilekçesine ek belgeler içerisinde mahkemeye gönderilmiş veya kendi uhdelerinde bulunan herhangi bir vazgeçme ya da feragat dilekçesinin yer almadığı, davalı Kurumca 6552 sayılı Kanun"daki başvuru şartlarına uygun olmayan, kanuna ve usule aykırı eksik bir başvuruya binaen, aslında başvuru dilekçesi ile alınması gereken vazgeçme/feragat dilekçesi alınmadan davacının yapılandırma talebi kabul edilip ödeme planına bağlandığının anlaşıldığı, davalı Kurumun yapmış olduğu Kanuna aykırı eksik işlemin kendisine hak bahşetmesinin 4721 sayılı TMK"nın 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiği, bu sebeplerle davacının 12.01.2015 tarihli başvurusu 6552 sayılı Kanun şartlarına göre eksik olduğundan 6183 sayılı Kanun"un 103. maddesinin 11. fıkrasına göre zamanaşımını kesmediği, davacının dava tarihi itibariyle zamanaşımına uğramış olan borcuna yönelik dava tarihinden öncesine dayalı olarak zamanaşımından zımni ya da açıkça feragat ettiğine dair dosya içerisinde herhangi bir beyan, işlem veya belgenin yer almadığı, dava dilekçesinde açıkça borcun zamanaşımına uğradığı belirttiği, Özel Dairenin bozma kararında örnek mukabilinde anlatılan hususların davalı-borçlu sıfatına haiz bir tarafa uygun bir örnekleme olduğu, somut olayda borcun zamanaşımına uğradığını iddia eden tarafın davacı olduğu, zamanaşımı süresi dolmasından sonra yargılama sırasında Özel Dairenin bozma kararında yol gösterilmesi sebebiyle davacının borç ikrarını belirtir dilekçesi ile yapılandırma için kuruma başvurması neticesinde kurum ile yapılandırma işlemlerini neticelendirememesinden sonra tekrar davada zamanaşımı itirazında bulunarak yargılamaya devam etmesi hâli değerlendirildiğinde davacı olan bir borçlunun, zamanaşımına uğradığını iddia ettiği ve zamanaşımı sebebiyle alınması mümkün olmayan bir borcu yönünden ve hâlen devam eden davasına rağmen, Kuruma iyi niyetli olarak eksik borcunu ödemek için başvurmasının ve daha sonra ödeyememesinden sonra var olan davasına devam etmesinin hiç bir şekilde hakkın kötüye kullanılması ve çelişkili bir davranış yasağını oluşturmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; zamanaşımı süresinin dolmasından ve dava tarihinden sonra davacının 12.01.2015 tarihinde 6552 sayılı Kanun kapsamında Kuruma yapılandırma başvurusu yapması ve ödeme planına bağlanan borcun ilk taksitini de ödemesinin zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına gelip gelmediği, burada varılacak sonuca göre davaya konu ödeme emrinden davacının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Bilindiği üzere zamanaşımı en basit anlatımla yasanın öngördüğü belli bir sürenin geçmesiyle, bir hakkın kazanılmasına veya bir borçtan kurtulunmasına olanak veren bir hukuki müessesedir. Borçtan kurtulma olanağı tanıyan yönüyle zamanaşımı, maddi hukuka ilişkin bir müessese değildir; borçluya borçtan kurtulmasını sağlayacak savunma vasıtalarını sunarsa da, gerçekte bizatihi kendisi borcu ortadan kaldırmaz; sadece, alacağın istenebilmesi hakkını zaman itibariyle sınırlar. Borç varlığını sürdürdüğü hâlde, borçlu zamanaşımı müessesesine dayanarak, artık o borcun kendisinden istenilemeyeceğini savunabilir; yargılama usulüne ilişkin kurallar borçluya böyle bir def’ide (zamanaşımı def’inde) bulunma olanağı tanır. Zamanaşımına uğrayan borç, eksik bir borçtur. Zamanaşımı müessesesinin bu yapısının (borcu değil, sadece onun alacaklı tarafından talep edilmesi olanağını ortadan kaldırmasının ve yine sadece borçlu tarafından ileri sürülebilecek bir olgu olmasının) doğal sonucu olarak, borçlu tarafından yasal süre içerisinde böyle bir def’ide bulunulmadığı takdirde, hâkim tarafından kendiliğinden gözetilemez.
    Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiği, öğretideki baskın görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmaktadır. Borcun ikrarı, tek yanlı bir irade bildirimi olup; borçlunun, kendi borcunun devam etmekte olduğunu kabul anlamındadır.
    Somut olayda ise, davacı 10.03.2014 tarihinde eldeki davayı açtıktan sonra 12.01.2015 tarihli dilekçesi ile Kuruma başvurarak 6552 sayılı Kanun kapsamında tüm borçlarını yapılandırdığını ve ilk taksiti ödediğini belirterek emekli maaşı üzerindeki haczin kaldırılmasını istemiştir. Davacının emekli maaşına Kurum tarafından haciz konularak 2014/Ocak döneminden itibaren kesintiye başlanmış olduğu da gözetildiğinde, davacının 12.01.2015 tarihli dilekçesi bu hâliyle haciz baskısı altında ve 6552 sayılı Kanun"da düzenlenen yapılandırma olanaklarından yararlanabilmek amacıyla yaptığı bir başvuru olup, zamanaşımına uğramış borcu kabul ettiği anlamına geldiğini kabule olanak bulunmamaktadır. 6552 sayılı Kanun yapılandırma olanaklarından yararlanmak isteyen borçlular için belirli bir süre öngörmüştür. Davacı bir yandan yargılamaya devam edilmesini istemiş, bir yandan da haciz işleminden kurtulmak için 6552 sayılı Kanun ile getirilen ve başvuru için süre şartı bulunan yapılandırmadan yararlanmak istemiştir. Kaldı ki 6552 sayılı Kanun"un 73. maddesinin 6. fıkrasına göre davadan feragat edilmediğinden, davacının anılan başvurusunun ihtirazi kayıtla yapıldığının kabulü gerekir. Davacının ödeme emrine konu borcu taksitlendirerek yaptığı ödeme, ifa amaçlı bir ödeme olmadığından zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına gelmemektedir.
    Hâl böyle olunca, davacının zamanaşımına uğramış olan ödeme emrine konu borçtan sorumluluğu bulunmamaktadır.
    Bu nedenle usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.
    SONUÇ : Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.12.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.











    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi