Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/8484
Karar No: 2022/6854
Karar Tarihi: 10.05.2022

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/8484 Esas 2022/6854 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2021/8484 E.  ,  2022/6854 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
    İlk Derece Mahkemesi : ... 33. İş Mahkemesi


    Dava, aksi Kurum işlemlerinin iptali ile davacı mirasçılara muris oğulları üzerinden vazife malullüğü aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince davalı Kurumun istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların müşterek çocukları ...'ın 11/07/2017 tarihinde askerlik görevini ifa ederken başka bir er tarafından silahla vurularak öldürüldüğünü, davacıların davalı kuruma başvurarak kendilerine 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık bağlanmasını talep ettiklerini, kurumun 04/07/2018 tarih ve 46220173/97.110.007 sayılı yazısı ile er ...'in bir önceki gün yaşanan kavga ve tartışmanın da etkisiyle 11/07/2017 tarihinde saat 03:20 sıralarında geldiği yatakhanede nizamiye nöbetini icra etmek üzere aldığı üzerine zimmetli silahla seri biçimde kasten ateş etmesi sonucu vefat etmelerine neden olayda "askerlik görevlerinin neden ve etkisi bulunmadığından" hakkında vazife malullüğü hükümlerinin uygulanamayacağı gerekçesiyle davacılara aylık bağlanamayacağına dair ret cevabı verildiğini, davalı kurum tarafından yapılan işlemin yasaya aykırı olduğunu, bu nedenle kurum işleminin iptali ile davacılara aylık bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
    II-CEVAP:
    Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; davacının vazife malullüğü aylığının şartlarını taşımadığını, belirterek davanın reddini talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk derece mahkemesi; İl Jandarma Komutanlığı'nın 10/07/2017 tarihli olay yeri inceleme belgelerinde ... ve ...'nun kavga ettiklerini, daha sonra ... ...'ın kavgaya dahil olduğu dinlenen tanıkların ... ve ...'in anlaşamadığını, ...'in kavgayı ayırmaya çalıştığını söyledikleri anlaşılmıştır. ..., mıntıka sırasında ...'un gelerek mıntıka yaptığı yerin kendisinin de yaptığını söylediği, ...'un küfrettiğini, cevap vermediğini, ...'un bağırıp yumruk atması üzerine yere düştüğünü, bu sırada ...'in gelerek yüzüne ve karnına tekme vurduğunu;
    ... ... ise ifadesinde, ... ve ...'un tartışmaya başladığını, ...'in ...'a vurduğunu, ...'un da ...'e karşılık verdiğini, ikisinin de yere düştüğünü, kendisinin şahısları ayırmaya gittiğini;
    ... ise ifadesinde; ... ve ...'in bağrıştığını, yumruklaştığını, olayın büyümemesi için araya girdiklerini, ...'in de nizamiyeden koşarak geldiğini, vurduğunu görmediğini beyan ettikleri görülmüştür. Yine tutanakta dinlenen ..., aynı doğrultuda beyanda bulunmuş, ... ve ..., ...'in dizi ile ...'e vurduğunu söyledikleri görülmüştür.
    Mahkememizce Jandarma Komutanlığı tarafından ifadesi alınan tanıklardan ... dinlenmiş, 11/07/2017 tarihinde meydana gelen olay sırasında orada olduğunu, gece saat 02:00-03:00 sıralarında silah sesi geldiğini, olayı bizzat görmediğini, olayın yaşandığı günün sabahı ... ...'ın ... ile konuşup özür dilediğini söylemiştir.
    11/07/2017 tarihindeki olaydan sonra dinlenen tanıklardan ..., ... ile asker arkadaşı olduğunu, Kula da askerlik yaparken ... ve ... arasındaki kavga sırasında ...'in de olaya müdahale ettiğini, ... ve ...'un ...'i dövmesi nedeniyle ...'in gece koğuştan ... ve ...'a ateş ederek öldürdüğünü, ..., ...'in koğuşta ..., ... ve ... ... isimli erlere ateş ederek öldürdüğünü, ... ve ... arasında daha önce mıntıka temizliği nedeniyle tartışma olduğunu, önemli bir olay olmadığını, ... ve ...'e şehitlik unvanı verilmesine rağmen ...'e verilmediğini, ..., kendisinin silah sesiyle uyandığını, ...’ın ... ve ... arasındaki tartışmaya müdahale edip onları ayırmaya çalıştığını duyduğunu, ...'in YPG terör örgütüne karşı sempatisi olduğunu söylediğini, askerlik yapmak istemediğini; ... ise, ...'in ..., ...ve ...'in ölümüne neden olan silahlı saldırısı öncesi olaylara tanık olmadığını, ...'in YPG özgür halktır söylemlerde bulunduğunu, ancak olayın bundan kaynaklanmadığını beyan etmişlerdir.
    Yukarıda açıklanan 47.madde kapsamında davacılar miras bırakanı ...'ın vazife malulü sayılabilmesi için 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanununa göre "Küfürlü konuşmak, uygun olmayan hitaplarda bulunmak, hizmetlerde siyasi içerikli konuşmak, kavga etmek, fiilleri yasaklanmış bulunduğundan bu kapsamda disiplin soruşturması geçirmemiş olması gerekmektedir. ...'ın yasak fiiller kapsamında kavga ettiği kanıtlanamamış olup, ... ile ... arasındaki kavgaya müdahale etmiştir. Kavga olayı sonrası ..., gece koğuşta silahla ..., ... ve ... ...'ü öldürmüş ve intihar etmiştir.
    Davacıların vazife malullüğü istemleri 03/07/2018 tarihli Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik Dairesi Başkanlığı kararı ile Türk, Kürt meselesi yüzünden husumet bulunan er'in bir önceki gün yaşanan tartışma ve kavganın etkisiyle ateş açarak ...'ı öldürdüğü, olayın askerlik görevinin neden ve etkisinden kaynaklanmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Yukarıda da açıklandığı gibi, davacılar miras bırakanı ...'ın mıntıka temizliği sırasında çıkan kavgaya karıştığı, ancak kavga olayını kendisinin çıkarmadığı, refleks olarak iki asker arasındaki kavgaya müdahale ettiği sabittir. Kavga olayından hemen sonra ifadeleri alınmış, ancak ...'in kavga gecesi silahlı saldırısı sonucu ölüm olayı gerçekleştiğinden disiplin soruşturması tamamlanamamıştır. ..., askerdir ve askerlik görevini yapmaktadır. ... de askerlik görevi nedeniyle kendisine verilen silahla arkadaşlarını öldürmüştür. Olayda emir ve talimatlara aykırı davranan kişi ...dir. ...'ın emir ve talimatlara aykırı davrandığı, siyasi içerikli tartışmalara girdiği kanıtlanamamıştır. Aksine kanıtlar ...'ın lehinedir. ..., görevi sırasında asker olduğu için vurularak öldürülmüştür. Vazife malulü sayılmasına engel tespit edilememiş olup, mahkememizce davanın kabulüne karar verilmiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, Konuya ilişkin yargısal içtihatların incelenmesinde, 01.10.2008' den sonra meydana gelen olaylar adli yargının görevinde olduğundan, benzer hükümler içeren 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununa ilişkin olarak Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin içtihatlarının mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
    Danıştay, vazife maluliyetini adi maluliyet olarak değerlendirme imkânı yaratan bu düzenlemenin esasen illiyet bağı ile ilgili olduğu görüşündedir. Yüksek mahkemeye göre, bir bütün olarak değerlendirildiğinde Kanun hükmünde sayılan nedenlerin maluliyeti doğuran eylem ile görev arasındaki illiyet bağını kaldıran halleri kapsadığı görülür. Maddenin özellikle a, ç ve d bentlerinde, maluliyeti doğuran ancak görevle bağdaşmayan eylemlerin maddi unsuru açıkça ortaya konulmuştur. Eylemin maddi unsurunun açıkça belirtilmediği b ve c bentlerinde yer alan kanun, tüzük ve emir dışında hareket etmek, yasak filleri yapmak biçiminde tanımlanan nedenlerin ise her olayın kendi özelikleri içerisinde değerlendirilmelidir. Ancak bu halde de genel ölçütün uygulanması, görev ile maluliyetin doğumu arasında illiyet bağının aranması gereklidir.
    Danıştay’a göre, ilgilinin hukuka aykırı sonucu açıkça bildiği ve istediği veya hukuka aykırı sonucu öngörmekle birlikte açıkça istemediği ya da aynı koşullarda makul bir kimseden beklenen en basit dikkat ve özeni göstermediği hallerde, artık görev ile maluliyeti doğuran eylem arasındaki nedensellik bağının bulunduğundan söz edilmemelidir. (Yrd. Doç. Dr. Mehmet BAĞCI, Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Vazife Malullüğünü Ortadan Kaldıran Sebepler, Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 2 - Sayı: 4 | Aralık 2016, s.16, AKIN, Levent, Sosyal Güvenlik Hukukunda Bağımlı Çalışanların Maluliyeti, ... , s.259’dan naklen.)
    Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kararlarında da, " ölüme veya sakatlığa yol açan saldırı, tamamen kisisel nedenlerden kaynaklanan ağır hakaretler ve devamında silahla ateş edilmesi suretiyle meydana gelmişse (AYİM. 1.D. 19.9.2000, 131/807, AYİM Dergisi, S.15, ... 2001, s.575-577;) vazife malullüğü söz konusu olmaz. Bununla birlikte görevi basındayken kişisel nedenlerden kaynaklandığını gösterir bir durum mevcut olmadan ölen veya sakat kalan kisinin vazife malulü olduğunun kabulü gerekir" denilmektedir. (Yalçın Bostancı, Yargı Kararları Işığında Vazife Malullüğü Kavramı ,Kamu-iş; C:8, S: 1/2005.
    Diğer taraftan, belirtmek gerekir ki, 5434 sayılı Kanunun 45. Maddesinde "İştirakçilerin vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olursa" bu kazaya uğrayana vazife malulü deneceği belirtilmiş olup, 5510 sayılı Kanundaki düzenlemeye göre ise kazanın vazifenin yapılması sırasında gerçekleşmesi yeterli olup, kazanın vazifeden doğması şart değildir.(Güzel/Okur/Caniklioğlu, Sosyal Güvenlik Hukuku, 14. Bası, s.533)
    Bununla birlikte, 5510 sayılı Kanunun 47. maddesinde , vazife malullüğü b) Mevzuat ve emir dışında hareket etmiş olmaktan ve c) Yasak fiilleri yapmaktan, doğmuş olursa bunlara uğrayanlar hakkında vazife malullüğü hükümleri uygulanmayacağı belirtilmiştir.
    Dinlenen tanık beyanları, davacılar murisi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar, davacılar murisi hakkında verilen bir disiplin cezası bulunmaması, davacılar murisinin mevzuat ve emir dışında hareket etmiş olduğunun ispatlanamamış olması mahkemenin maddi vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık olması nedeniyle davalı Kurum vekilinin istinaf istemlerinin 6100 sayılı HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı kurum vekili, Kurum işlemlerine herhangi bir hatanın mevcut olmadığını aslen davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulünün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
    V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Eldeki davada, davacılar murisi oğullarının ...'ın 11/07/2017 tarihinde askerlik görevini ifa ederken vurularak öldürüldüğü, davacıların vazife malullüğü ve geliri bağlanması için kuruma başvurduğu, kurum tarafından 04/07/2018 tarihinde vazife malullüğü hükümlerinin uygulama imkanının bulunmadığı gerekçesiyle talebinin reddedildiği anlaşılmakta olup, Davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun "Vazife Malullüğü" başlıklı 47. Ve 34 ile 35. Maddeleridir.
    5510 sayılı Yasanın 47. maddesinde; "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı olanlar için aşağıdaki hallerde vazife malullüğü hükümleri uygulanır. 25’inci maddede belirtilen malullük; sigortalıların vazifelerini yaptıkları sırada veya vazifeleri dışında idarelerince görevlendirildikleri herhangi bir kamu idaresine ait başka işleri yaparken bu işlerden veya kurumlarının menfaatini korumak maksadıyla bir iş yaparken ya da idarelerince sağlanan bir taşıtla işe gelişi ve işten dönüşü sırasında veya işyerinde meydana gelen kazadan doğmuş olursa, buna vazife malullüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü denir."
    Vazife malûllükleri;
    a) Keyif verici içki ve her çeşit maddeler kullanmaktan,
    b) Mevzuat ve emir dışında hareket etmiş olmaktan,
    c) Yasak fiilleri yapmaktan,
    d) İntihara teşebbüsten,
    e)Her ne suretle olursa olsun kendisine veya başkalarına menfaat sağlama veya zarar verme amacından, doğmuş olursa bunlara uğrayanlar hakkında vazife malûllüğü hükümleri uygulanmaz.
    Kamu idareleri vazife malûllüğüne sebep olan olayı, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine veya kendi mevzuatına göre yetkili mercilere derhal, Kuruma da en geç on beş iş günü içinde bildirmekle yükümlüdür. Kuruma bildirim, aynı süre içerisinde sigortalılar veya hak sahiplerince de yapılabilir. Vazife malûllüğüne sebep olan olaydan kamu idarelerinin yetkili mercilerinin haberdar edilmemiş olması hali dışında; ilgililerin bildirimi, kamu idarelerinin bildirim sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.” Hükmü mevcuttur.
    Diğer taraftan, 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 günü yürürlüğe giren ve “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34 maddesi ile “Ölen sigortalının 33 üncü madde hükümlerine göre hesaplanacak aylığının;
    a) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Dul eşine % 50'si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaması veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde % 75'i,
    b) (Değişik: 17/4/2008-5754/21 md.) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmayan veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış çocuklardan;
    1) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların veya,
    2) Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malûl olduğu anlaşılanların veya,
    3) Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının, her birine % 25'i,
    c) (b) bendinde belirtilen çocuklardan sigortalının ölümü ile anasız ve babasız kalan veya sonradan bu duruma düşenlerle, ana ve babaları arasında evlilik bağı bulunmayan veya sigortalının ölümü tarihinde evlilik bağı bulunmakla beraber ana veya babaları sonradan evlenenler ile kendisinden başka aylık alan hak sahibi bulunmayanların her birine % 50'si,
    d) Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde her türlü kazanç ve irattan elde etmiş olduğu gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olması ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir ve/veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam % 25'i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam % 25’i oranında aylık bağlanır.
    Ancak, hak sahibi çocuklardan 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yükseköğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılmaları, bunlara aylık bağlanmasına engel oluşturmaz.
    Sigortalı tarafından evlât edinilmiş, tanınmış veya soy bağı düzeltilmiş veya babalığı hükme bağlanmış çocukları ile sigortalının ölümünden sonra doğan çocukları, bağlanacak aylıktan yukarıda belirtilen esaslara göre yararlanır.
    Hak sahiplerine bağlanacak aylıkların toplamı sigortalıya ait aylığın tutarını geçemez. Bu sınırın aşılmaması için gerekirse hak sahiplerinin aylıklarından orantılı olarak indirimler yapılır.” düzenlemesine yer verilmişken aynı Kanunun “Hak sahiplerinin aylıklarının başlangıcı, kesilmesi ve yeniden bağlanması” başlığını taşıyan 35. maddesinde ise, “Ölüm sigortasından sigortalının hak sahiplerine bağlanacak aylıklar;
    a) Sigortalının ölüm tarihini,
    b) Hak sahibi olma niteliğinin ölüm tarihinden sonra kazanılması halinde, bu niteliğin kazanıldığı tarihi, takip eden aybaşından itibaren başlatılır. Hak sahiplerine bağlanan aylıklar 34 üncü maddede belirtilen şartların ortadan kalktığı tarihi takip eden ödeme dönemi başından itibaren kesilir.
    Eldeki davada ise, öncelikle dava konusu edilen işlemin, davacılardan anne ...’ın 12.07.2017 tarihinde yaptığı başvurusu üzerine, davalı Kurum bünyesindeki Vazife Malullüğü Tespit Kurulu’nun 03.07.2018 tarihinde alınmış olan kararının iptali ile aylık bağlanmamasına yönelik işleminin iptali olması, ne var ki davanın anne ve baba tarafından açılmış olması karşısında, HMK’nın 31. Maddesi hükümlerine uygun şekilde davacılardan istenecek açıklama ile taleplerinin her ikisine de aylık bağlanmasına yönelip yönelmediğinin sorulması ve buna göre taleplerinin netlikle belirlenmesinden sonra, 5510 sayılı Yasanın 47. Maddesi hükümlerinden “b) Mevzuat ve emir dışında hareket etmiş olmaktan” ile “e)Her ne suretle olursa olsun kendisine veya başkalarına menfaat sağlama veya zarar verme amacından, doğmuş olursa bunlara uğrayanlar hakkında vazife malûllüğü hükümleri uygulanmaz.” Hükümlerinin ayrıntılı şekilde irdelenmesi ve 47. Madde atfı ile 5510 Sayılı Yasanın yukarıda belirtilen 34. Ve 35. Maddeleri hükümlerine göre hak sahipliklerinin varlığı bakımından yapılacak irdeleme ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece eksik araştırmaya dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 10.05.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi