17. Hukuk Dairesi 2016/9864 E. , 2019/3174 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin davalı ... Gübra Tarım ve Tarım Ürünleri San. Tic. Paz. Ltd. Şti."nden alacaklı olduğunu, müvekkilinin alacağını tahsil amacıyla borçlu şirket hakkında icra takibi başlattığını, icra dosyası kesinleştikten sonra borçlu şirkete ait taşınmazlar üzerine haciz koydurduklarını, harici araştırma neticesinde taşınmazların hacizli olarak davalılara devredildiğini öğrendiklerini, borçlu şirketin alacaklarından kurtulmak amacıyla söz konusu satış işlemini gerçekleştirdiğini, bu nedenlerle davalı şirketin yapmış olduğu tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalı ... Gübre Tarım ve Tarım Ürünleri San. Tic. Paz. Ltd. Şti. vekili, öncelikle yetkiye itiraz ettiklerini, davaya konu icra dosyası üzerinden 2 yıl süre geçmesine rağmen işlem yapılmadığını ve hacizlerin düşmesinin üzerine müvekkilinin taşınmazları sattığını, davalı ile ilgili aciz vesikası bulunmadığını, bu nedenle de dava şartının oluşmadığından bahisle açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalılar ... ve ..., yetkiye itiraz ettiklerini ve davaya konu taşınmazları iyi niyetli olarak aldıklarını ileri sürerek açılan davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazlardan 155 parsel numaralı taşınmaz dışındaki taşınmazın en son maliki ... aleyhine dava açılmadığını, talebini davalı ... Ltd.Şti"ne yönelik bedele dönüştürmediği gibi alacak miktarının 27.500,00 TL olmasına rağmen 14/02/2008 tarihinde borcu karşılayacak miktarda 28.985,00 TL miktarınca borçlu menkul mallarının haczedildiği, mevcut haciz işlemi nazara alındığında borçlu keşideci şirketin aciziyetinin söz konusu olmadığı, davacı tarafın dava şartı olan geçici veya kesin aciz belgesini dosyaya sunmadığı bu nedenle dava şartı yokluğundan davanın dinlenmesinin mümkün olmadığı, ayrıca dava konusu taşınmazlardan 135, 285, 562 ve 565 numaralı parsellerin dava dışı üçüncü kişi adına tapuda kayıtlı olmaları ve davalı ..."in diğer davalı ... Ltd.Şti. arasındaki işlemin muvazaalı olduğuna ilişkin herhangi bir delil ibraz edilmediğinden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK"nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiği, bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi
verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığının incelenmesi, satılan taşınmaz üzerinde, ipotek ve haciz kayıtları varsa, alıcı taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağından, satışın bunların tamamı üzerinden yapıldığının kabulü gerektiği, bu nedenle oransızlığın belirlenmesinde tapu kaydındaki ipotek ve haciz miktarının da gözönünde tutulması gerektiği, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılması gerektiği, keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmeli, öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK."nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK.’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının icra takibindeki alacak ve ferilerinden fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerekir.
Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2 maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekir. Öte yandan dava koşullarından olan taraf teşekkülü yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gereken bir husustur.
Somut olayda davacı alacaklı ..., 27.500,00 TL bedelli çeke dayalı takip yapmış ve kesinleştiği, takibin 17/05/2010 tarihi itibariyle 50.666,27 TL"ye ulaştığı, Mahkemece 27.500,00 TL bedelin çekten dolayı alacağa karşılık borçlunun adresinde 14/02/2008 tarihinde, 28.985,00 TL değerinde menkul haczinin yapıldığı ve borcu karşıladığı ve davalı 3. kişi ... tarafından taşınmazların elden çıkartıp devrettiği 4. kişi olan..."in davaya dahil edilmediği gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de alacağın ulaştığı miktar ve İ.İ.K. 283 maddesi hükmü uyarınca davalı 3. kişi devraldığı taşınmazları elden çıkarmışsa davacının davasını tazminata çevirme hakkı olup 4. kişiyi davaya dahil etmesinde zorunluluk bulunmamaktadır.
O halde mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken yukarıda açıklanan araştırmalar yapılmadan eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ... ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 18/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.