20. Hukuk Dairesi 2017/6711 E. , 2018/1856 K.
"İçtihat Metni"....
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçelerinde özetle; davacıya ait.....i mevkiindeki; 13, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 124, 125, 126, 127, 128, 131, 150, 151, 153, 154, 155, 157, 158, 161, 162, 174, 175, 176, 177, 178, 180, 181, 182, 201, 202, 203, 204, 848, 849, 850, 851, 852, 853, 854, 855, 856, 857, 866, 867, 868, 869, 870, 872, 873, 874, 877, 878, 879, 880, 881, 882, 883, 886, 887, 888, 945, 947, 950, 952, 954, 956, 959, 961, 963, 965, 967, 969, 971, 973, 975, 977, 979, 982, 987, 991, 992, 994, 996, 998, 1002, 1004, 1008, 1010, 1012, 1014, 1016, 1018, 1020, 1022, 1024, 1028 ve 1030 parsel numaralı taşınmazların ..... Hukuk Mahkemesinin 1995/6 Esas, 2004/20 Karar sayılı ve 15/07/2005 kesinleşme tarihli kesinleşmiş kararıyla, orman vasfıyla Hazine adına tescil edildiğini, dava konusu parselleri 05.11.1973’te satın aldıklarını, dava konusu taşınmazların satın alındığı tarihte tapu kaydı üzerinde bu yerlerin orman olduğunu gösterir hiçbir şerhin mevcut olmadığını, tapu sicilinin güvenilirliğine dayanılarak iyi niyetle bu yerlerin satın alındığını, davacı şirketin malvarlığını oluşturan dava konusu taşınmazların tapu kayıtları üzerinde bu yerin orman olduğunu gösterir şerh bulunmazken, bilahare bu yerlerin orman olduğu iddiası ile hiçbir bedel ödenmeksizin tapularının iptaline dair verilen ..... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/6 Esas, 2004/20 Karar sayılı kesinleşmiş kararının evrensel hukuk ilkelerine aykırı olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine eklenen ve mülkiyet hakkını da kapsayan Ek Protokolün 1. maddesine aykırı olduğunu, Medeni Kanunun 1007. maddesinde Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğunun hüküm altına alınmış olması nedeniyle, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması koşuluyla tazminat isteminin kabulüne karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak taraflarına verilmesini talep ve dava etmiş, dava dilekçesinde 20.000,00 TL olarak gösterdikleri talep miktarını keşif sonucu belirlenen değere göre 67.988.415,00 TL olarak ıslah etmiş ve ıslah harcını da yatırmışlardır.
Mahkemece, davalı ... Müdürlüğüne yönelik davanın, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)"nun 114/1-d maddesinde "Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları" şeklinde hüküm altına alınan dava şartı(pasif husumet/davalı sıfatı)nın yokluğu nedeniyle, 6100 sayılı HMK"nın 115/2 maddesi gereğince, davanın usulden reddine, davalı Hazineye yönelik davanın ıslah edilmiş haliyle kabulüne, 67.988.415,00 TL tazminatın davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, alacağa dava tarihi olan 30/01/2012 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
-2-
2017/6711 - 2018/1856
Dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tazminat istemine dayanak .... Çiftliğinde bulunan yukarıda parsel numaraları yazılı taşınmazların 1968 yılında tapulama ile tescil edildikleri, davacı şirketin eski ticaret ünvanı olan ".... A.Ş." adı ile bu taşınmazlara 05.11.1973 tarihinde satın alma yolu ile malik olduğu, daha sonra bu taşınmazların ifraz ve tevhidler görerek dava konusu parsel numaralarını aldığı, Orman Yönetimi tarafından açılan dava sonucu .... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/6 E. - 2004/20 K. sayılı kararıyla taşınmazların orman olduğu gerekçesi ile tapusunun iptaline ve orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verildiği, temyiz incelemesinden geçerek 15/07/2005 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 30/01/2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava taşınmazların mülkiyetinin yitirilmesine ilişkin iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerlerinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar belediye başkanlığından ve su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde (tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte) arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
....
Mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan ... payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan metrekare değerleri ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun da denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerlendirme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir.
Somut olaya gelince; ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de tapu kütüğünün gerçek kişi davacı adına oluşturulduğu, bu şekilde tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararlarının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacıların zararı, .... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/6 E. - 2004/20 K. sayılı kararının kesinleştiği 15/07/2005 tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması ve bu tarih itibari ile taşınmazların arsa yada arazi olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.
Ne var ki; hükme dayanak yapılan bilirkişilerce düzenlenen raporda çekişmeli taşınmazlardan imar planı içinde kalanların dava tarihi itibari ile metrekare değerinin aynı mahkemenin başka bir dosyasında alınan rapor ve dava konusu taşınmazın özellikleri dikkate alınarak metrekaresinin dava tarihi itibari ile 150,00 TL olacağı,imar planı dışında kalanların ise metrekarelerinin 45-90 TL arasında değişen miktarlarda olacağı belirtilmiş, somut emsal yada gelir metodu kullanılmak sureti ile değerleri belirlenmemiş,mahkemece de bu rapor hükme esas alınarak hüküm kurulmuştur.
Bu durumda, mahkemece yukarıda açıklandığı şekilde davaya konu taşınmazın niteliğinin ve değerinin yönetimine uygun tespit edildiği söylenemez.
....
Hal böyle olunca; çekişmeli taşınmazların tapu iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihte yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, taşınmazların bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihteki gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 15/03/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.