7. Hukuk Dairesi 2015/13807 E. , 2015/12068 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava Türü :Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün uyulan önceki Yargıtay bozma ilamına uygun biçimde verilmiş olmasına, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin yeniden incelenmesine hukukça ve yasaca cevaz bulunmamasına göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının yerinde olmaması nedeni ile reddine,
2-Davacı-karşı davalı vekili müvekkilinin davalı-karşı davacı şirkette çalışırken iş sözleşmesinin feshedildiğini belirterek kıdem tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı-k.davacı vekili, davanın reddini istemiş; karşı dava olarak da davacı-k.davalı işçinin işyerine hatalı dolum nedeni ile verdiği 7.046,56 TL tutarındaki zararın tazminini talep etmiştir.
Mahkemece davanın ve karşı davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, tarafların temyizi üzerine Dairemizin 16.05.2014 tarihli ilamı ile özetle ve sonuç olarak davacı-karşı davalı işçinin kıdem tazminatı talebinin kabulü gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkeme bozma kararına uymuş, bozma öncesinde hazırlanan bilirkişi raporunda hesap edilen kıdem tazminatını hüküm altına almış, sair hususlar kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Davacı vekili davasını kısmi dava olarak açmış, bilirkişi raporundan sonra ıslah dilekçesi vererek kıdem tazminatının miktarını arttırmış ve fesih tarihinden itibaren faiz işletilmesini talep etmiştir. Hal böyle olunca kıdem tazminatının tamamına mahkemenin temerrüt tarihi olarak kabul ettiği 21.10.2011 fesih tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken, ıslah ile istenen kısmına ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi hatalı olmuştur.
3-Bozma üzerine verilen kararda bozma dışında kalan hususlarda yeniden hüküm kurulup, kurulmayacağı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Mahkemece, kısmi bozma kararına uyulması halinde kısmi bozma kararı gereğince inceleme yapılır ve yeni bir hüküm verilir. Mahkemenin kısmi bozma kararı gereğince verdiği yeni hüküm temyiz edilirse, Yargıtay"ca yalnız kısmi bozma kararının kapsamına giren bölüm hakkında temyiz incelemesi yapılır.
Davadaki taleplerden biri veya birkaçı hakkındaki kararın Yargıtay"ın bozma kararının kapsamı dışında kalması nedeniyle kesinleşmesi halinde mahkemenin kısmi bozma kararı üzerine yaptığı inceleme sonucu verdiği yeni kararında, infazda tereddüt oluşmaması açısından eski kararının kesinleşen bölümünün de aynen tekrarlanarak “bu konuda verilen hüküm kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına” diye belirtilmek suretiyle yeni hükümde yer alması gerekmektedir.
Somut olayda; mahkeme tarafından bozma kapsamı dışında kalan alacaklar hakkında önceki kararda verilen hüküm tekrarlanarak bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar vermek gerekirken önceki hüküm tekrarlanmaksızın "sair hususlar kesinleştiğinden karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmesi doğru olmamıştır.
O halde tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde taraflara iadesine, 15.06.2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 01.10.2011 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) kanun yollarına ilişkin eski hükümleri ayrık olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297.maddesine göre; “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”şeklinde düzenlenmiştir.
“Hükmün Yazılması” başlıklı 298.maddesi ise:
“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.”
hükmü yer almaktadır.
Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K.sayılı kararında da bu ilkeler aynen kabul edilmiştir.
Bozma kararı üzerine önceki hüküm tamamen ortadan kalkar. Bozma dışında bırakılan konularda ortada bir kesin hüküm kalmayacağı ancak bunların taraflar lehine kazanılmış usuli hak oluşturacağı izahtan varestedir. Mahkemece, bozmaya uyarak yeniden karar verilmesi sırasında, kararın hüküm fıkrasında yer alan ve bozmaya konu yapılmayan kısım yönüyle de ilk hükümdeki gibi karar verilmesi gerektiği HGK.nun 10.10.2012 gün ve 2012/9-851E. 2012/705K. sayılı kararında da kabul edilmiş olup bu husus öğretide de benimsenmiş¹. uygulamada bu yönde gelişmiştir.²
İlk derece mahkemesinin; Dairemizin bozma ilamına uyarak yaptığı yargılama sonrası bozma dışı kalan alacak kalemleri hakkında hüküm kurulmaması, açıklanan nedenlerle usule aykırı olup kararın bu gerekçe ile bozulması gerekirken, önceki kararda belirtilen alacakların gösterilerek “ bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına ” ibaresi eklenmek suretiyle hüküm kurulması gerektiğine işaret eden sayın çoğunluk gerekçesine katılmıyoruz. 15.06.2015