8. Hukuk Dairesi 2009/6849 E. , 2010/1923 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile ... ve müşterekleri, dahili davalılar ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Lalapaşa Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.07.2009 gün ve 49/61 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 1943 yılında ölen ortak miras bırakan ...’ın terekesinin taksim edildiğini, 125 ada 10 ve 12, 127 ada 17, 163 ada 49 parsellerin vekil edenine düştüğü halde davalılar adına tespit edildiğini açıklayarak tapu kayıtlarının iptali ile vekil edeni adına tesciline karar verilmesini, bu isteğin mümkün bulunmadığı takdirde miras bırakandan intikal eden yukarıda ada ve parsel numaraları belirtilen taşınmazlarla birlikte, 101 ada 50, 114 ada 14, 116 ada 7, 117 ada 5, 118 ada 23, 123 ada 3, 126 ada 20, 134 ada 20 parsel sayılı taşınmazların vekil edeninin miras payı oranında tapu kayıtlarının iptali ile adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., kadastro çalışmaları sırasında taksim yaptıklarını, davacının da taksim sırasında bulunduğunu, ancak kendisine verilen taşınmazların tapuya tescil edilmediğini, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesini 14.12.2008 günlü yargılama oturumunda açıklamış, beyanını imzalamıştır.
Davalılar ..., ... ... ve ... ise dava konusu çatma sınırları içinde bulunan taşınmazlar bakımından 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, Demirköy sınırlarında bulunan diğer taşınmazlar bakımından ise tüm mirasçılar taksime katılmadıklarından geçerli bir taksimin bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 125 ada 10, 12, 127 ada 17, 134 ada 20 ve 163 ada 49 parsellere ait kadastro tutanaklarında 20 yıldan fazla süre ile miras bırakan ... zilyetliğinde bulunduğu, 1946 yılında öldüğü, ancak mirasçıları bilinemediğinden 29.1.1999 tarihinde ... adına tespit ve tescil edildiği, 101 ada 50 parsel, 116 ada 7 ve 126 ada 20 parsel sayılı taşınmazlar miras yoluyla intikal, taksim ve kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak davalı ..., 114 ada 14 parselin ... adına 29.1.1999 tarihinde tescil edildikleri, 117 ada 5 parsel ..., 118 ada 23 ve 123 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar ise ... adına yine az yukarıda açıklanan sebeplerle tespit ve tescil edildiği, bu taşınmazlara ait tutanakların ise 4.11.1997 tarihinde kesinleştiği belirlenmiştir. Tespit malikleri adlarına oluşan sicilden sonra 114 ada 14 parsel maliki ... taşınmazı 17.1.2007 tarihinde, 117 ada 5 parsel maliki ... 27.2.2003 tarihinde dava dışı 3. kişiye satıp devretmişlerdir.
Dava, miras sebebiyle iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı, terditli talepte bulunmuş, öncelikle ortak miras bırakan ...’tan mirasen intikal eden, yapılan taksim sonucu kendisine verildiğini iddia ettiği 125 ada 10, 12, 127 ada 17, 163 ada 49 parsel sayılı taşınmazların tapularının iptali ile adına tesciline, bu talebi kabul edilmediği takdirde ise bu taşınmazlarla birlikte miras bırakandan intikal eden 101 ada 50, 114 ada 14, 116 ada 7, 117 ada 5, 118 ada 23, 123 ada 3, 126 ada 20, 134 ada 20 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile taraflar adına miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemiş, davalı ... 04.12.2008 günlü oturumda davanın kabulüne, davaya cevap veren diğer davalılar ise davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Davacı, kadastrodan önceki hukuki nedene dayanarak dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiş, mahkemece, kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu 116 ada 7, 118 ada 23, 123 ada 3 parsellere ait tutanaklar 4.11.1997 tarihinde kesinleşmiştir. İncelenmekte olan dava ise 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin kaçırılmasından sonra 19.9.2008 tarihinde açılmıştır. Anılan maddedeki 10 yıllık hak düşürücü süre olumsuz dava koşulu olup, tüm def’i ve itirazlardan önce nazara alınır. Bu taşınmazlar bakımından davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken olumsuz dava koşulu olan bu yön gözden kaçırılarak işin esasına girilerek değişik gerekçe ile reddine karar verilmiş olması doğru değil ise de hüküm bu taşınmazlar bakımından redde ilişkin olup sonucu itibariyle doğru görülmüştür. 117 ada 5 parsel sayılı taşınmaz 4.11.1997 tarihinde kesinleşen tutanağa istinaden davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir. Dava tarihi itibariyle bu taşınmaz bakımından da yukarıda açıklandığı şekilde hak düşürücü süre geçmiş bulunmaktadır. Ne var ki kayıt maliki davalı ..., taşınmazı 27.2.2003 tarihinde dava dışı 3. kişiye satıp devretmiş, kayıt maliki ... davada yer almamıştır. Davalı ... adına tesbit edilen dava konusu 114 ada 14 parsel de davadan önce 17.1.2007 tarihinde aynı kişiye satılmış olmakla dava konusu 114 ada 14 ve 117 ada 5 parsel sayılı taşınmazlar bakımından husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken değişik gerekçeyle reddedilmiş olması doğru değil ise de hüküm sonucu itibariyle doğru bulunmuştur.
O halde, haklarında 10 yıllık hak düşürücü süre gerçekleşen 116 ada 7, 118 ada 23 ve 123 ada 3 sayılı parseller ile dava tarihinden önce satılan 114 ada 14 ve 117 ada 5 nolu parseller hakkındaki red hükmü sonucu itibariyle doğru olduğundan bu isteklere ilişkin hüküm bölümünün ONANMASINA,
Davacı vekilinin 125 ada 10, 12, 126 ada 20, 127 ada 17, 163 ada 49, 101 ada 50 ve 134 ada 20 parsel sayılı taşınmazlar bakımından temyiz itirazlarına gelince; dava, miras ve taksim sebebiyle iptal ve tescil, olmadığı takdirde miras payı oranında iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı ve davalıların 1943 yılında ölen ...’ın mirasçıları oldukları ve dava konusu taşınmazların adı geçen kişilere kaldığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı önce paylaşım olgusuna dayanmıştır. Taşınmazların ortak miras bırakandan kaldığı hususunda uyuşmazlık bulunmadığına göre davacının talebi doğrultusunda önce paylaşım olgusunu kanıtlaması gerekmektedir. Toplanan deliller ve dosya içeriğine göre, tüm mirasçıların katılımı ile yapılmış bir paylaşım söz konusu değildir. Çünkü bir mirasçı paylaşıma katılmamıştır. O halde ortada yöntemine uygun bir şekilde yapılan paylaşım bulunmadığına göre miras bırakan ...’ın terekesi TMK.nun 701 ve 702. maddeleri uyarınca elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. Bu bakımdan mahkemece paylaşım olgusunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekilinin bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde bulunmamaktadır.
Ne var ki, davacı terditli istemde bulunarak miras payı oranında taraflar adına iptal ve tescil talep etmiş, mahkemece bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Yerel mahkemenin gerekçesinde de açıklandığı gibi dava konusu taşınmazların öncesinin tarafların miras bırakanları ...’tan mirasçılara intikalen geldiği, yöntemine uygun tüm mirasçıların katılımı ile paylaşım yapılmadığı sabittir. Bu durumda davacının, miras bırakanın mirasçısı olarak miras payı nisbetinde iptal ve tescil isteme hakkı bulunmaktadır. Mirasçıların birbiri aleyhine tek başına miras payına yönelik iptal ve tescil davası açmaları mümkün olup oybirliği aranmaz.(Yargıtay HGK. 23.10.1996 tarih, 1996/7-522 Esas, 1998/713 Karar.) Bu hale göre mahkemenin reddine karar verdiği 125 ada 10, 12, 127 ada 17, 163 ada 49, 101 ada 50, 134 ada 20 ve 126 ada 20 parseller yönünden davacının miras payı oranında iptal ve tescil isteği hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi gerekirken paylaşım yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve belirtilen parseller bakımından HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 15,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1,55 TL’nın temyiz edenden alınmasına 19.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.