17. Hukuk Dairesi 2016/8709 E. , 2019/3156 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, davalı ... şirketine ZMM Trafik Poliçesi ile sigortalı, sürücüsü ..."in sevk ve idaresindeki ... plaka sayılı araç ile 27/02/2011 tarihinde seyir halinde iken kusurlu olarak tek taraflı kazaya sebebiyet verdiğini, kazada müvekkillerinin murisi ..."in vefat ettiğini, müvekkillerinin müteveffa ..."in ölümü ile destekten yoksun kaldıklarını beyanla, toplam 10.000,00 TL destekten yoksunluk tazminatının (davalı ... şirketi yönünden poliçe limiti ile sorumlu olmak kaydıyla) olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı ... şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili,talebin zaman aşımına uğradığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davaya konu trafik kazasının 27/02/2011 tarihinde meydana geldiği, tek taraflı bir kaza olup, davacıların müşterek murisi ..."in vefat ettiği, yapılan soruşturma neticesinde Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verildiği, ceza davası olmadığı için, ceza zaman aşımı süresinin davada uygulanmasının mümkün bulunmadığı, 2918 Sayılı Yasanın 109.maddesi gereği zamanaşımı süresinin ise öğrenme tarihinden başlayarak iki yıl olduğu, kazanın meydana geldiği tarihten itibaren iki yılı aşkın sürenin geçtiği, davacıların zamanaşımı süresi dolduktan sonra 09/04/2014 tarihinde davayı açmış oldukları anlaşılmakla davanın zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava trafik kazası nedeni ile Borçlar Kanunu"nun 45. maddesi (6098 sayılı BK m. 53) gereğince destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Borçlar Kanunu"nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK"nin 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanışımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir.
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 60 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK"nin 109/I. maddesinde "Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar" hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, "dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir" hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK"nin 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır.
Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkûmiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK"nin 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK"nin 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK"nın 5.6.2015 gün 2014/17-2198 E. 2015/1495 K. sayılı, HGK"nın 16.9.2015 gün, 2014/17-116 E., 2015/1771 K. sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 27.02.2011 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucu davacıların sürücü desteğinin vefat ettiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere KTK"nin 109/II. maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için kamu davasının açılmış olması veya mahkûmiyet kararı verilmiş bulunması aranmamakta olup cezayı gerektiren fiilin varlığı yeterlidir. Bir kişinin ölümü ile sonuçlanan söz konusu trafik kazası da bu anlamda cezayı gerektiren bir fiil niteliğindedir ve sürücü davacılar desteğinin vefat etmiş olması sonuca etkili değildir. Yasa koyucunun amacı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır. KTK"nin 109. maddisinin 2. fıkrasındaki “cezayı gerektiren fiil” ifadesinin seçilmesi zamanaşımı yönünden yukarıda da açıklandığı gibi soruşturma veya kovuşturma yapılması koşullarının aranmadığı sonucunu doğurmaktadır.
Buna göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK öngörülen ceza zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu hale göre zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle işin esasına girilip, tarafların delilleri toplanıp, sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 18/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.