11. Ceza Dairesi 2017/8524 E. , 2021/2955 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Sahte fatura düzenleme, sahte fatura kullanma
HÜKÜM : Mahkumiyet
"Defter ve belge gizleme” suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 5560 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 231/12. maddesi uyarınca temyizi mümkün olmayıp itiraz kanun yoluna tabi olduğundan, bu karar yönünden mahallinde işlem yapılması mümkün görülmüştür.
A-Sanığın 4900183171 vergi numaralı şahsi mükellefiyeti ve 6130673746 vergi numaralı Megatek Demir....Ltd.Şti."ne ilişkin mükellefiyetiyle ilgili olarak 2009 takvim yılı sahte fatura düzenleme ve sahte fatura kullanma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine, .....4419 vergi numaralı Kayber İnşaat....Ltd.Şti."ne ilişkin mükellefiyeti ile ilgili olarak 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme ve sahte fatura kullanma suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerine yönelik sanığın temyiz taleplerinin incelenmesi:
5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yargılamanın hukuka uygun olarak yapıldığı, iddia ve savunmada ileri sürülen hususların gerekçeli kararda gösterilip tartışılarak değerlendirildiği, fiillerin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, suç vasfının doğru biçimde belirlendiği, cezanın kanuni takdir sınırlarında uygulandığı, incelenen dosyaya göre kurulan hükümlerde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış, sanığın temyiz nedenleri yerinde görülmemiş olduğundan, hükümlerin ONANMASINA,
B- 6130673746 vergi numaralı ....Demir....Ltd.Şti."ne ilişkin
mükellefiyetiyle ilgili olarak 2010 takvim yılı sahte fatura düzenleme suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz taleplerinin incelenmesi:
1-Sanığın şirketteki hisselerini 15.02.2010 tarihinde noter sözleşmesi ile ... isimli şahsa devrettiği, hisse devrinin Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ve ilan edilmediği, vergi raporunda 2010 takvim yılında sahte olarak düzenlenen fatura tarihlerinin belirtilmediği, dosya kapsamından da devir tarihine kadar fatura düzenlenip düzenlenmediğinin tespit edilemediği, ayrıca hisse devrine rağmen sanığın sahte belge düzenleme ihtimalinin bulunması karşısında; maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından;
a) Sahte olarak düzenlendiği iddia olunan fatura asıllarından imza incelemesine yeter miktarda temin edilecek faturalar sanığa gösterilerek yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulması, kendisine ait olmadığını söylemesi halinde; savunmasında bahsi geçen ... isimli şahsın açık kimlik ve adres bilgilerinin tespiti ile tanık olarak çağrılması, duruşmada çekinme hakkı hatırlatıldıktan sonra faturalar gösterilerek yazı ve imzaların kendisine ait olup olmadığının sorulması,
b) Tanığın da faturalardaki yazı ve imzaların kendisine ait olmadığını söylemesi halinde sanık ve bu kişinin temin edilecek yazı ve imza örnekleri ile faturalardaki yazı ve imzaların kime ait olduğu hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması,
c) Fatulardaki yazı ve imzaların sanığa ya da tanığa ait olmadığının anlaşılması halinde ise, faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişilerin tanık sıfatıyla duruşmaya çağrılarak CMK"nin 48. maddesi uyarınca çekinme hakları hatırlatıldıktan sonra sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak kimden aldıkları, sanığı tanıyıp tanımadıkları ve faturaların düzenlenmesi konusunda sanığın bir İştirakinin bulunup bulunmadığının sorulması.
Sonucuna göre tüm deliller birlikte tartışılarak sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile mahkûmiyet hükmü kurulması,
2-Kabule göre de; 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesi"nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun"un 8/1. Maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nin 321. Maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, Başkan ..."in .....4419 nolu mükellefiyete ilişkin olarak 2009 ve 2010 takvim yıllarına ait sahte fatura düzenleme ve sahte fatura kullanma suçlarından her yıl için ayrı ayrı kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik karşı oyu ve oy çokluğu ile diğer yönlerden ise oy birliğiyle 24.03.2021 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
Temyiz incelenmesine konu olan somut olayda; 10.12.2010 tarihinde Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu tarafından yapılan inceleme üzerine gerçekleşen eylemde; sanık ... baştan beri yaptığı bir plan dahilinde Mithatpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğünden..... 4419 vergi kimlik numaralı vergi mükellefiyetliliğini tesis ederek, vergi mükellefiyetinin avantajları ile temin ettiği faturaları hukuki ve fiili kesinti söz konusu olmaksızın; 2009, 2010 yıllarında gerçek bir mal teslimine dayanmaksızın komisyon karşılığı sahte fatura düzenleme ve kullanma suçundan sübut bulan eylemi gerçekleştirmiştir.
Türk Ceza Kanunu"nun 1. maddesine göre ceza kanununun amacı kişi hak ve özgürlüklerini kamu düzenini ve güveninin hukuk devletini korumak ve suç işlemesini önlemektir. Türk Ceza Kanunu"nun 2. maddesinde ise suçta ve cezada kanunilik ilkesini belirlerken kanunun suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. Suç ve ceza işlenen hükümlerde kıyas yapılamaz. TCK"nin ilgili maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, vergi usul kanununun her takvim yılının ayrı bir suç olacağına dair yasal düzenlemenin bulunmaması, mali denetimlerin idarenin denetim esasına ve dönemlerine göre re"sen veya başka soruşturma gereği yapılmış olması, sanığın üzerine atılı sahte fatura düzenleme/kullanma eyleminden başlatılan soruşturma geçmiş yıllara ilişkin yapılan denetim, tespit ile mütalaa verildiği, bu tarihten öncesinde sanığın suç işleme iradesinin ne zaman başladığı, devam ettiği veya hukuki kesinti olup olmadığına bakılmaksızın hazırlanan vergi değerlendirme raporu ve mütalaa ile Cumhuriyet savcılığına kamu davası açıldığı dikkate alındığında, dosya içeriğinde sanığın suç işleme iradesinin belirgin dönemlerde gerçekleştiğine dair sanık aleyhine herhangi bir delil bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde;
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun sahte fatura düzenleme/kullanma suçlarında suçların oluşumu bakımından her takvim yılının ayrı suç oluştuğuna ilişkin yasal düzenlemenin bulunmaması işletmenin mahiyetine göre tedbirlerle birden çok beyanname dönemini idarenin her zaman tespit edebileceği, beyanname döneminin vergi düzeni ve sistematiği açısından belirlenmiş olması sanığın "suç işleme iradesinin" idarenin beyanname dönemini belirleyen tebliğlerle belirlenemeyeceği, Yargıtay"ın yerleşik içtihatlarında ve Doktrinin kabulüne göre de "suç işleme kararını" tespit etmek için sanığın baştan itibaren yaptığı bir plan dahilinde hareket etmesi gerektiği, sanığın yukarıda belirlenen vergi mükellefiyeti ile belirtilen aleyhe fiili ve hukuki kesinti olduğunun belirlenmediğinden devam eden eyleminden, Türk Ceza Kanunu genel hükümlerine göre sanığın kastının ve suç işleme iradesinin değerlendirilmesi gerektiği bu kapsamda sanığın birden fazla takvim yılı içerisinde gerçekleştiği iddia edilen eylemlerinin hangi hukuki veya fiili kesinti olduğunun belirlenemediğinden dosya üzerinden hazırlanan vergi değerlendirme raporu, tarh ve mütalaa ile sanığın suç işleme iradesinin ne zaman yenilendiğinin veya kesildiğinin tespiti mümkün olmadığından, geçmişe yönelik yapılan inceleme ile Türk Ceza Kanunu"nun suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı olarak her takvim yılı için ayrı suç kabul edilmesinin mümkün olamayacağından, Türk Ceza Kanunu"nun 43. maddesinde belirlenen zincirleme suç hükmü uygulanması gerektiğinden sanık hakkında 2009, 2010 yıllarına ilişkin iki kez mahkumiyet hükmü kurulmasına ilişkin sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum. 24.03.2021