8. Hukuk Dairesi 2009/6347 E. , 2010/1854 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Keban Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.09.2009 gün ve 49/45 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Dava konusu 135 ada 10 numaralı parsel, 26.05.2006 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, Kasım 1963 tarih 14 sıra numaralı tapu kaydına istinaden davalı adına tespit görmüş ve tapuya tescil edilmiştir. Kasım 1963 tarih 14 sıra numaralı tapu davalı ... adına düzenlenmiştir. Sicilin oluştuğu 1963 yılından kadastro tespitinin yapıldığı 2006 yılına kadar geçen süre tapulu taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetlik olup, bu süre zarfında davacının ve murisinin sürdürdüğü zilyetliğe değer verilemez. Bu parsel yönünden açılan davanın reddi doğru olmuştur.
Dava konusu 126 ada 30 numaralı parsel, 20.02.1979 tarih, 3 sıra numaralı tapu kaydına istinaden 26.05.2006 tarihli yapılan kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit görüp tapuya tescil edilmiştir. Davalı bu taşınmazı 20.02.1979 tarihinde önceki maliki bulunan muris ...’dan hibe yoluyla edinmiştir. Taşınmaz öncesi itibariyle Mart 1945 tarih 7 sıra numarasıyla... adına kayıtlıdır. Davacının dava konusu bu taşınmazın muris ...’tan intikal ettiği ve halen murisin terekesine ait taşınmaz olduğu yolundaki iddiasına değer verilemez. Zira muris 20.02.1979 tarihinde tapuda geçerli sözleşmeyle taşınmazı davalıya devretmiştir. Mahkemece bu parsel yönünden de davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur. Davacı vekilinin bu iki parsele yönelik temyiz itirazlarının reddiyle hükmün bu kısmının ONANMASINA,
Dava konusu 147 ada 17, 115 ada 14 ve 20 parseller ile 135 ada 17 ve 23 numaralı parsellere gelince; dava konusu bu taşınmazlar kadastro tespitleri sırasında davalının bağımsız zilyetliği gözetilerek adına tespit görmüştür. Davacı ise dava konusu taşınmazların muris Yusuf’tan kaldığını iddia etmektedir. Davacının bildirdiği şahitler Sinan Daşcan ve Hasan Güleryüz keşif mahallinde dinlenmişler, ayrıca mahalli bilirkişi...’ında beyanına başvurulmuştur. Mahalli bilirkişi ve davacı şahitleri dava konusu bu beş parselin muris ...’a ait olduğunu açıklamışlardır. Muris ... 1981 yılında ölmüştür. Yine şahit ve bilirkişiler ...’ın ölmeden önce sağlığında taşınmazlarını çocukları arasında paylaştırdığını ifade etmişler, ancak dava konusu beş parselin taksim suretiyle davalıya kaldığını açık bir biçimde ifade etmemişlerdir. Davalının taşınmaz üzerinde 35-40 yıldır sürdürdüğü zilyetlik taşınmaz muristen kaldığı ve taksim edilmediği taktirde kendisine hak bahşetmeyecektir. Zira terekeye dahil taşınmazlar üzerinde bir mirasçının sürdürdüğü zilyetlik diğer mirasçılar adına da sürdürülmüş sayılır. Bu durumda davanın kabulüne karar vermek gerekecektir. Ne var ki; davalının bildirdiği savunma şahitleri usulüne uygun bir biçimde davet edilip, keşif mahallinde dinlenmemiştir. Mahkemece keşfe ilişkin ara kararında “…hazır edildiklerinde dinlenmelerine…” şeklindeki düzenleme usul hükümlerine aykırıdır. Bu nedenle davalının bildirdiği şahitlerin de HUMK.nun 258 ve 259. maddesi uyarınca keşif mahallinde dinlenmesi dava konusu taşınmazların bağımsız olarak davalının zilyetliğinde bulunduğu veya muristen intikal etmekle birlikte taksimen davalıya kaldığı sonucuna varıldığı taktirde şimdiki gibi davanın reddine, olmadığı taktirde taşınmazların muris Yusuf’un terekesine ait olduğu sonucuna varıldığı taktirde davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 15,60 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 15.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.