Esas No: 2022/5532
Karar No: 2022/7219
Karar Tarihi: 16.05.2022
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2022/5532 Esas 2022/7219 Karar Sayılı İlamı
10. Hukuk Dairesi 2022/5532 E. , 2022/7219 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi : Bingöl 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz süresinin geçtiğinden bahisle temyiz isteminin reddine dair ek karar verilmiş olup, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen 26/08/2021 tarihli ek kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili özetle; Kurum sigortalısı ...sicil numaralı (Emekli Sandığı) ...’un 15.05.2011 tarihinde davalının suç sayılır eylemi sonucu {Örgüt faaliyeti çerçevesinde kamu görevlisinin görevi nedeni ile öldürmeye teşebbüs) yaralandığı ve malul kaldığını, sigortalının kurumunca vazife malullüğü iddiasında bulunulması üzerine Vazife Malullüğü Tespit Kurulunca 30.03.2012 tarihinde 92 sayı ile incelenerek vazife malulü olduğuna karar verildiği ve kendisine 5.derece vazife malulü aylığı olan 2.433,29 TL aylık bağlandığını, dava konusu olay ile ilgili olarak Diyarbakır 4.Ağır Ceza Mahkemesinde 2011/416 esas nolu dosya ile kamu davası açılmış ve davalı suçlu bulunarak cezalandırıldığını verilen kararın Yargıtaya temyiz incelemesine gönderildiğini dosyanın Yargıtaydan henüz dönmediğini, 5510 sayılı Kanunun uzun vadeli sigorta kollan bakımından 3.kişinin sorumluluğunun düzenlendiği 39. maddesinde " 3.bir kişinin kastı nedeniyle malul veya vazife malulü olan sigortalıya veya ölümü halinde haksahiplerine bu kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan 3.kişilere rucu edilir." Hükmü yer aldığını, sigortalı ...'a bağlanan aylığın peşin değerli sermaye gelirinin yarısı olan miktardan şimdilik 20.000,00 TL 'sinin davalıdan tahsili gerektiğini, dava dilekçesi ekinde sunulan 3713 sayılı kanuna göre peşin sermaye değeri 523.576,79 TL olarak belirlendiğini, kurumlarınca talep edeceği miktarın belirlenmesi için gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılması gerektiğini belirterek rücuan tazminattan kaynaklanan kurum alacağının şimdilik 20.000,00 TL'sinin davalıdan tahsiline dava konusu miktara gelirlerin bağlandığı onay tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faiz işletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
II- CEVAP
Davalı vekili duruşmadaki beyanında özetle; açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini talep etmiştir.
III- MAHKEME KARARI
A- İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Davacının talep edebileceği rucü edilebilir alacağın 261.788,39 TL olduğunun tespiti ile taleple bağlı kalınarak şimdilik 20,000,00 TL'nin onay tarihi olan 26/04/2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verildi.
B- BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Davalı vekili tarafından anılan karara yönelik istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davalı vekili tarafından; Yerel Mahkemenin yeterli araştırma ve inceleme yapmadan yazılı şekilde karar verdiği, sadece ceza mahkemesi kararına dayanıldığını, başkaca araştırma yoluna gidilmediğini, müvekkilinin üzerine atılı suçtan dolayı cezalandırılmasına rağmen meydana gelen yaralanmada hiçbir kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını, yerel mahkeme kararının gerçeği yansıtmadığını, temyiz talebinin süre yönünden reddi kararının kaldırılarak belirtilen gerekçelerle kararın bozulmasını istemiştir.
IV- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
1-01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun; Adli tatil süresi başlıklı 102. maddesi, "Adli tatil, her yıl yirmi Temmuzda başlar, otuz bir Ağustosta sona erer. Yeni adli yıl bir Eylül'de başlar."
Adli tatilde görülecek dava ve işler başlıklı 103. maddesi, "(1)Adli tatilde, ancak aşağıdaki dava ve işler görülür:...
ç) Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar...
h) Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler...
(3) Adli tatilde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve işlerle ilgili olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir Mahkemeye, Bölge Adliye Mahkemesine veya Yargıtay'a gönderilmesi işlemleri de yapılır...."
Adli tatilin sürelere etkisi başlıklı 104. maddesi, "Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır." Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler başlıklı 447. maddesi, "Diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri uygulanır." düzenlemelerini içermektedir.
Bu yasal mevzuat çerçevesinde artık, (icra mahkemesinde görülenler hariç) basit yargılama usûlüne tabi olan davalara adlî tatilde bakılmayacaktır. Başka bir ifade ile basit yargılama usulüne tâbi davalar da adlî tatile tâbi olacaktır. Basit yargılama usûlünün uygulandığı sulh hukuk mahkemeleri ile iş mahkemeleri adlî tatilden yararlanacaktır. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda ise basit yargılama usûlüne tâbi olan davalar adlî tatilde görülmeye devam edilmekte idi (m. 176/11). Adli tatilde görülemeyen basit yargılama usûlüne tâbi olan davalarla ilgili bir süre, adlî tatil süresi içinde sona ererse, adlî tatilden sonra ek bir süreden yararlanacaktır. Ancak Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler adlî tatilde görülmeye devam edilecektir. Dikkat edilirse burada yargılama usûlü değil, dava veya işin ivedi olması ya da mahkemenin ivedi olduğuna karar vermesi önemlidir. Bu nedenle mahkeme yazılı ya da basit yargılama usûlüne tâbi bir dava ya da işin ivedi olduğuna karar verirse, bu dava veya işin adlî tatilde de görülmesine karar verebilir. Adlî tatilde bakılmayan iş ve davalarla ilgili sürelerin sonu, adlî tatil dönemine rastlarsa, bu süreler adlî tatilin bittiği günden itibaren bir hafta daha uzatılmış sayılır. (Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/Muhammet Özekes, Medeni Usûl Hukuku, 14. Bası, s. 273, 274)
Bu doğrultuda, hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalardan veya taraflardan birinin talebi üzerine Mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işlerden olmaması sebebiyle adli tatile tabi olan eldeki davada; hükmün davalı vekiline 10.07.2021 gününde tebliğ edilmesi, temyiz süresinin bitim tarihinin adli tatil süresi içerisinde kalması ve temyiz dilekçesinin 25.08.2021 tarihinde verilmesi karşısında, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 103 ve 104. maddeleri dikkate alındığında, davalı vekilinin başvurusu süresinde olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz talebinin süreden reddine ilişkin Ek kararının kaldırılmasına,
2-Esas hükmün temyiz incelemesi talebine gelince;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 1. maddesinde “mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. hükmü yer almaktadır. Aynı yasanın 114/c maddesine göre, mahkemenin görevli olması dava şartıdır. 115. maddesinde ise "mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” hükmü düzenlenmiştir. Dolayısıyla görev konusunun, mahkemelerce her aşamada resen gözetilmesi gerekir.
Bir yerdeki davaya hangi mahkemenin bakacağını göreve ilişkin hükümler belirler. Davanın hangi yargı kolunda, ilgili yerdeki mahkemelerin hangisinde görüleceği görev kurallarıyla belirlenir. Görev kamu düzenine ilişkindir. Bu sebeple göreve dair itirazlar yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkeme tarafından da davanın her aşamasında re'sen dikkate alınır. Davanın tarafları da mahkemenin görevini belirler şekilde anlaşma yapamazlar.
İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemeler olup, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 106’ncı maddesi ile mülga 506 sayılı Kanunda, bu Kanun uygulamasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde görüleceği, 5510 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinde de aksine hüküm bulunmayan hallerde, 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmeye göre; 25.06.2007 tarihinden itibaren 5434 sayılı Yasa kapsamında polis memuru olarak çalışmakta olan 4/1-c sigortalısına, 15.05.2011 tarihinde Bingöl Emniyet Müdürlüğü'nde görevli iken, davalı ...’un suç sayılır eylemi (örgüt faaliyeti çerçevesinde kamu görevlisini görevi nedeniyle silahlı saldırı ile öldürmeye teşebbüs) sonucunda yaralanması neticesinde, 3713 sayılı Yasa kapsamında vazife malullüğü aylığı bağlandığı, iş ve sosyal güvenlik kanunlarına göre yapılan bir işlemin bulunmadığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğunun değerlendirilmesi ve görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen istinaf isteminin esastan reddine dair karar kaldırılarak ilk derece mahkemesince verilen karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın yukarıda yazılı gerekçelerle BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 16.05.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.