Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/11223
Karar No: 2019/4137
Karar Tarihi: 26.06.2019

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/11223 Esas 2019/4137 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/11223 E.  ,  2019/4137 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL


    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davalı ... vekili ve davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş ve davacı vekili tarafından duruşma istenmiş olmakla dosya incelendi, duruşma isteği değer yönünden reddedilip Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    KARAR-
    Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacı velisi, davacı oğlunun akıl zayıflığını bilen ve kandırılmaya müsait olduğunu anlayan davalı ..."in, satış parasının bir kısmını peşin, bir kısmını ise senetle ödeyeceğini beyan ederek temin ettiği vekaletname ile davacının 60 ada 27 parsel sayılı taşınmazdaki payını davalı ..."e, ... "in de diğer davalı ..."e temlik ettiğini, davacının temyiz kudretinin bulunmadığını, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini, bedel de ödenmediğini, davacının zararlandırıldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini istemiştir. Davalı ..., davacının akıl rahatsızlığı olduğunu hissettiğini ancak akıl hastalığı olduğunu vekalet aldıktan sonra öğrendiğini, taşınmazı kredi temin etmesi amacıyla akrabası olan davalı ..."e devrettiğini, ancak ... "ın kendisini kandırarak taşınmazı diğer davalı ..."e aktardığını, davacıya para vermediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ..., davaya cevap vermemiştir. Davalı ..., satışın gerçek olduğunu, iyiniyetli 3. kişi olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini bildirmiştir.Mahkemece, davacının vekaletname tarihinde hukuki ehliyeti haiz olduğunun Adli Tıp Kurumu raporlarıyla saptandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden;... Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 22.12.1993 tarih 1993/610 E., 1993/1669 K. sayılı kararı ile reşit olan davacı ...’nun 15.7.1993 günlü sağlık kurulu raporu ile zeka özürlü olmasından dolayı kısıtlanmasına karar verilerek velayetin annesi ..."na tevdiine karar verildiği, davacının velayet altında iken ... 2. Noterliği"nin 11.6.2010 tarih ve 5385 yevmiye nolu vekaletnamesi ile davalı ...’i vekil tayin ettiği, vekilin anılan vekaletnameye istinaden çekişme konusu 60 ada 27 parsel sayılı taşınmazdaki 999/4096 payı 14.06.2010 tarihinde davalı ... ’e, ... ’in de diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere TMK 335 maddesinde “Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana babadan alınmaz. Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velayeti altındadır.”, TMK 342 maddesinde ise “Ana ve baba, velayetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcileridirler. İyiniyetli üçüncü kişiler, eşlerden her birinin diğerinin rızasıyla işlem yaptığını varsayabilirler. Vesayet makamlarının iznine bağlı hususlar dışında kısıtlıların temsiline ilişkin hükümlerin velayetteki temsilde de uygulanır” hükmü düzenlenmiştir.Somut olayda, vekaletname tarihinde velayet altında olan kısıtlı davacının TMK 342/3 maddesi gereğince temsili velisine ait olduğu halde, davacının işlemi bizzat yapması nedeniyle ilk el konumundaki davalı ...’e satış suretiyle yapılan temlikin hukuken geçersiz olduğu kuşkusuzdur. Davalı ... de, taşınmazı edinen 2. el olup Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde sicilin aleniyeti ve güvenirliği prensibine dayalı olarak ediniminin korunacağı açıktır. Ne varki; mahkemece bu konuda hükme elverişli nitelikte bir araştırma yapıldığı söylenemez. Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiş tir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet,nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ancak; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (re"sen) nazara alınacağı ilkeleri 08.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle kayıt maliki olan davalı ...’in iyiniyetli olup olmadığının araştırılması, bu konuda, taraflarca bildirilen ancak mahkemece dinlenmeyen tanıkların dinlenmesi, mahallinde keşif yapılarak taşınmazın değerinin belirlenmesi, var ise eksik harcın ikmal edilmesi ve eksik deliller toplandıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Tarafların değinilen yönlere ilişkin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi