Esas No: 2020/2099
Karar No: 2022/1062
Karar Tarihi: 30.03.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/2099 Esas 2022/1062 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2020/2099 E. , 2022/1062 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/2099
Karar No : 2022/1062
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU :Danıştay Onüçüncü Dairesinin 26/02/2020 tarih ve E:2014/3652, K:2020/643 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 24/12/2013 tarih ve 28861 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Sermaye Piyasası Kurulunun II.23.1 sayılı Önemli Nitelikteki İşlemlere İlişkin Ortak Esaslar ve Ayrılma Hakkı Tebliği'nin 7. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendi ile 3. fıkrasında yer alan “işlemlerinin bu maddenin ikinci fıkrası hükmü kapsamında kişisel nitelikte sonuç doğurmadığı kabul edilir” cümlesinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 26/02/2020 tarih ve E:2014/3652, K:2020/643 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule yönelik itirazları geçerli görülmeyerek esasın incelenmesine geçildiği belirtildikten sonra,
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Oydan yoksunluk” başlıklı 436. maddesinin birinci fıkrasına ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun “Ortaklıkların önemli nitelikteki işlemleri” başlıklı 23. maddesinin birinci fıkrası, "Pay alım teklifi zorunluluğu" başlıklı 26. maddesinin birinci fıkrası, “Genel kurul toplantılarına ilişkin esaslar” başlıklı 29. maddesinin altıncı fıkrası ile 24/12/2013 tarih ve 28861 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan II.23.1 sayılı Önemli Nitelikteki İşlemlere İlişkin Ortak Esaslar ve Ayrılma Hakkı Tebliği'nin “Önemli nitelikteki işlemler” başlıklı 5. maddesine yer verilerek,
6102 sayılı Kanun’un 436. maddesinin 1. fıkrasında, pay sahibinin, kendisi veya belirli yakınları ile şirket arasındaki "kişisel nitelikte bir işe veya işleme" ilişkin müzakerelerde oy kullanamayacaklarının belirtildiği; 6362 sayılı Kanun’un 23. maddesinde, şirket birleşmelerinin önemli nitelikte işlerden sayıldığı; 29. maddesinde, önemli nitelikteki işlemlerin onaylandığı genel kurulda, bu işlemlere 6102 sayılı Kanun’un 436. maddesinin 1. fıkrasına göre taraf olan ortakların oy hakkını kullanamayacaklarının belirtildiği; II-23.1 sayılı Tebliğ’in 7. maddesinin 3. fıkrasında, kişisel nitelikte sonuç doğurmadığı kabul edilen işlemlerin gösterildiği, birleşme ve bölünme işlemlerinin kişisel nitelikte sonuç doğurmadığının kabul edilen işlemler olarak sayıldığı,
6362 sayılı Kanun'un 23. maddesinde, halka açık anonim ortaklıkların yapacağı bazı işlemler belirtilmek suretiyle, bu işlemlerin bu Kanun’un uygulanması açısından “önemli nitelikte işlem” sayılacağı hususuna yer verildiği ve Sermaye Piyasası Kurulunun (Kurul), bu nitelikteki işlemlere yönelik usul ve esasları belirlemeye yetkili kılındığı; Kurulun, anılan düzenlemeyi II-23.1 sayılı “Önemli Nitelikte İşlemlere İlişkin Ortak Esaslar ve Ayrılma Hakkı Tebliği” (Tebliğ) ile yaptığı; Tebliğ’de, halka açık ortaklıkların önemli nitelikteki işlemlerin, önemlilik ölçüsü de dâhil olmak üzere bu nitelikteki işlemlerde bulunulabilmesinin veya kararların alınabilmesinin, önemli nitelikteki işlemlere ilişkin ayrılma hakkının kullanımının, ayrılma hakkının doğmadığı hâller, payları borsada işlem görmeyen ortaklıklarda ayrılma hakkı kullanım fiyatının belirlenmesinin ve önemli nitelikteki işlemlere ilişkin zorunlu pay alım teklifi yapılması ile ilgili usul ve esasların düzenlendiği,
6362 sayılı Kanun’un 29. maddesinin 6. fıkrasında, önemli nitelikteki işlemlerin onaylandığı genel kurul kararlarında, bu işlemlere 6102 sayılı Kanun’un 436. maddesinin 1. fıkrasına göre taraf olan ortakların oy hakkını kullanamayacaklarının belirtildiği; 6102 sayılı Kanun’un 436. maddesinin, anonim şirketlerin genel kurullarında ortakların oydan yoksun oldukları hâlleri düzenlediği; bu hükmün 1. fıkrasına göre, pay sahibi, kendisi, eşi, alt ve üst soyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamayacağı,
II-23.1 sayılı Tebliğ’de, bazı işlemler doğrudan önemli nitelikte işlem sayılırken, bazılarının önemli nitelikte işlem sayılmasının “önemlilik” kriterine bağlandığı; Tebliğ’in dava konusu 7. maddesinin 3. fıkrasında, kişisel nitelikte sonuç doğurmadığı kabul edilen işlemlerin gösterildiği ve "birleşme, bölünme işlemlerine taraf olma, tür değiştirme, sona erme, faaliyet konusunu tümüyle veya önemli ölçüde değiştirme ve borsa kotundan çıkma kararlarının alınması"nın kişisel nitelikte sonuç doğurmadığı kabul edilen işlemler olarak sayıldığı,
Uyuşmazlığın, şirket birleşmelerinde, birleşen şirketlerde 6102 sayılı Kanun'un 436. maddesinin 1. fıkrası uyarınca taraf olan ortakların, birleşme sözleşmesinin onaylanacağı genel kurulda oy hakkından yoksun olup olmadıkları, şirket birleşmelerinin 6102 sayılı Kanun’un 436. maddesinin 1. fıkrası kapsamında “kişisel nitelikte iş veya işlem” olarak kabul edilip edilmeyeceği hususlarından kaynaklandığı,
Bu nedenle, öncelikle "kişisel nitelikte iş veya işlem" kavramından ne anlaşılması gerektiğinin açıklığa kavuşturulması gerektiği,
Anonim ortaklıkta, pay sahibinin ortaklık yönetimine katılmasına imkân sağlayan en önemli hakkın oy hakkı olduğu, bu şekilde pay sahibinin genel kurul kararlarında iradesini ortaya koyduğu; oy hakkının, genel kurul kararlarının alınması ve bu doğrultuda yönetim kontrolünün sağlanması hususunda en etkili araçlardan biri olduğu; bu sebeple, bazı kişisel durumların varlığı hâlinde, pay sahibinin kendi çıkarları doğrultusunda hareket edeceğini öngören kanun koyucunun, bu durumlarda pay sahibinin ortaklık üstünde hâkimiyet sağlayarak haksız bir oy gücü elde etmesini önlemek amacıyla oy hakkının kullanılmasına bazı sınırlamalar getirdiği; oydan yoksunluğa ilişkin hükümlerin istisnaî nitelikte ve sınırlı sayıda olduğu,
Oy hakkından yoksunluk kavramının temelinde yatan düşüncenin, ortaklık ile pay sahibi arasındaki menfaat çatışmasında pay sahibinin kendi lehine davranacağı şüphesi olduğu; kanun koyucunun, pay sahibinin kendi kişisel menfaatini ön planda tutmasının muhtemel olduğu bazı durumlarda oy hakkını kullanmasını, ortaklıkta çıkar çatışması meydana getirebileceği düşüncesiyle engellemek suretiyle, ortaklığın ve azınlık pay sahiplerinin korunmasını amaçladığı; başka bir anlatımla, pay sahibi ile ortaklık arasında çıkacak menfaat uyuşmazlıklarında pay sahibi tarafsız kalamayacağından, bu durumdan şirketin zarar görebileceği düşüncesiyle oydan yoksunluk hâlinin düzenlendiği; böyle bir durumda, pay sahibinin kişisel menfaati ile ortaklığın menfaati çatıştığından, pay sahibinin kendi menfaati doğrultusunda oy kullanmasının beklenen bir durum olduğu,
6102 sayılı Kanun'un 436. maddesinin 1. fıkrası uyarınca oydan yoksunluk hâlinin gerçekleşmesi için, genel kurul gündem maddesinin, pay sahibinin, kendisi veya belirli yakınları ile ortaklık arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme yahut davaya ilişkin olması gerektiği,
Bu çerçevede, uyuşmazlığı, pay sahibinin kişisel menfaati ve pay sahibinin pay sahipliği sıfatından doğan menfaati olarak ikiye ayırarak değerlendirmek gerektiği,
Pay sahibinin "kişisel" menfaatinden, ortaklık karşısında ve ortaklıkla çatışan özel bir menfaatin anlaşılması gerektiği; anılan maddede geçen “kişisel nitelikte bir iş veya işlem” kavramının, ortaklık ile pay sahibinin kendisi veya belirli yakınları arasında yapılan hukukî işlemleri kapsadığı; bu işlemin pay sahibi tarafından özel bir menfaat sağlamak amacıyla yapılması gerektiği; pay sahibi tarafından, özel bir menfaat sağlamak amacıyla gerçekleştirilen işlemlere ilişkin alınacak kararların pay sahipliği sıfatı ile ilgisi bulunmadığı; başka bir anlatımla, hükümdeki “kişisel” ifadesinin, pay sahibinin özel menfaatine işaret ettiği ve pay sahibinin özel menfaatine karşı ortaklığı korumayı amaçladığı ancak birleşme sonucu, devralınan ortaklığın ortaklarına birleşme oranına göre devralan ortaklığın payları verildiğinden, pay sahibinin ortaklık durumunun etkilendiği, bu durum da pay sahibinin menfaatinin kişisel değil, ortaklıkla ilgili olduğunu gösterdiği,
Pay sahibi tarafından özel bir menfaat sağlamak amacıyla gerçekleştirilecek iş veya işlemlere ilişkin alınacak kararların pay sahipliği sıfatı ile ilgisi bulunmadığından, pay sahibinin bu iş veya işlemin görüşüleceği genel kurul toplantısında oy hakkını kullanamayacağının açık olduğu, buna karşılık, pay sahibinin bu ilişkiden doğacak ortaklık sıfatıyla ilgili menfaatlerini bu hüküm kapsamında "kişisel bir iş veya işlem" olarak değerlendirmemek gerektiği,
Bu nedenle, 6102 sayılı Kanun'un 436. maddesinde, anonim şirket genel kurulunda oy hakkının kullanılamayacağı hâllerin tahdidî olarak belirtildiği, pay sahibinin en temel haklarından olan oy hakkını sınırlandıran bu kuralın, dar yorumlanması gerektiği; bu hâllerin Kanunda sınırlı olarak sayıldığı için yorum yoluyla yeni bir oy hakkından yoksunluk hâlinin de îhdas edilemeyeceği,
Nitekim öğretide de, oy hakkından yoksunluğun dar yorumlanması gerektiğinin kabul edildiği,
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19/07/2011 tarih ve E:2009/10155, K:2011/9018 sayılı kararında da, "TTK'nun 374/1. maddesinin devralma ve birleşme kararlarında uygulanamayacağı, somut olayda her iki şirketin yönetim kurulu üyelerinin aynı kişilerden oluşmasının sözleşmenin iptalini gerektirmeyeceği, birleşme kararlarının oybirliği ile alınmasının gerekmeyip oyçokluğu ile de alınabileceği" gerekçesiyle birleşme işleminde oydan yoksunluk kuralının uygulanamayacağının belirtildiği,
Bu durumda, "kişisel nitelikte iş veya işlem" kavramının dar yorumlanması gerektiği, anılan ifadeden, pay sahibinin pay sahipliği sıfatından doğan veya pay sahipliği sıfatına bağlı olan değil, iş veya işlemin tarafı pay sahibi olsa dahi, pay sahibinin ortaklıkla menfaat çatışması içinde bulunduğu ve ortaklık karşısında herhangi bir üçüncü kişiymiş gibi bir konumda olduğu iş veya işlemlerin anlaşılması gerektiği, ayrıca birleşme ve bölünme gibi işlemlerin, şirketin yapısal değişikliği ile ilgili olduğundan "kişisel nitelikte iş veya işlem" olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varıldığı,
6362 sayılı Kanun'un 29. maddesinin 6. fıkrasıyla, 6102 sayılı Kanun'un 436. maddesinin 1. fıkrasına yapılan atfın da "kişisel nitelikte iş veya işlem" kavramından ayrı değerlendirilemeyeceği, bu nedenle söz konusu atfın, anılan maddede sayılan oydan yoksun olan ortaklara, başka bir anlatımla "kişisel nitelikte iş veya işleme" taraf olan ortaklara ilişkin olduğu anlaşıldığından, dava konusu düzenlemede bu yönüyle de üst norma aykırılık görülmediği,
Öte yandan, sermaye piyasası mevzuatında azınlık pay sahiplerinin korunmasına yönelik olarak "ayrılma hakkı", "zorunlu pay alım teklifi" gibi çeşitli koruma hakları düzenlendiği; şirket birleşmeleri sonucunda devrolan şirketin ortaklarının yeni kurulan ya da bünyesinde birleşilen şirkette yer alması sağlanarak pay sahipliğinin devamlılığı ilkesinin hayata geçirildiği; pay sahipliği sıfatının devamı ilkesine göre, devreden şirket pay sahiplerinin ortaklık payının ve ortaklık haklarının birleşme sonrası devralan veya yeni kurulan şirkette de devam etmesi gerektiği; bu ilkenin bir istisnasının, azınlık pay sahibinin ayrılma hakkı olduğu; ayrılma hakkının, anonim ortaklık genel kurulunda önemli nitelikteki işlemlere yönelik alınan kararlara katılmayan (muhalif kalan) ve bu kararları değiştirme gücü de bulunmayan pay sahiplerine, paylarını şirkete satmak suretiyle ortaklıktan çıkma imkânı sağladığı; ayrıca, yönetim kontrolünün değişmesine yol açacak pay iktisabı hâlinde ise, azınlık pay sahiplerinin zarara uğramadan hisselerini satarak ortaklıktan ayrılmalarını sağlamak amacıyla “zorunlu pay alım teklifi” nin de düzenlendiği; böylece pay sahiplerinin, yeni kurulan ya da devralan ortaklıkta pay sahipliği sıfatlarını devam ettirebilecekleri gibi, ayrılma hakkını kullanarak paylarını satmak suretiyle ortaklıktan çıkabilecekleri ya da şartları oluşmuşsa pay alım teklifi imkânından faydalanabileceği,
Bu itibarla, birleşmenin kişisel nitelikte sonuç doğurmadığına yönelik dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 6102 sayılı Kanun'un 436. maddesi ve 6362 sayılı Kanun'un 23. ve 29. maddelerindeki düzenlemeler ile Sermaye Piyasası Kurulunun hazırlamış olduğu 23.1 sayılı Önemli Nitelikteki İşlemlere İlişkin Ortak Esaslar ve Ayrılma Hakkı Tebliği'nin çeliştiği; kanun koyucuya göre birleşme, bölünme işlemlerine taraf olma, tür değiştirme veya sona erme kararı gibi işlemlerin kişisel nitelikte sonuç doğurmayacağına ilişkin bir ön kabulün olmadığı; davalı idarenin, bu kanun düzenlemelerini yok sayarak ve kendini kanun koyucu yerine koyarak kanun maddelerini ve uygulanma şeklini değiştirerek hukuka aykırı şekilde bir tebliğ düzenlediği; nitekim somut olayda da, hakim şirket hissedarının hakimiyete sahip oylarını bağlı şirketin genel kurulunda kullandığı; hakim ortağın, pay gücüyle bağlı ortaklığın sermayesinin devir alma öncesinde gerçek değere getirilmesini önleyerek menfaat temin ettiği; böylelikle diğer pay sahiplerinin pay değerlerinin eksik hesaplanmasına ve şirket değerinin çok altında sermaye artırarak devralınmasına neden olunduğu; hakim şirket bağlı ortaklığının halka açık sermayesini pay sahipliği sıfatını kullanarak kar ve zararı paylara bölerek menfaat elde ettiği; pay sahipliği sıfatını kullanarak, tasfiye anında tasfiye edilen mal varlığına değer biçerken bu biçilen değeri yine paylara bölüp pay fiyatını belirleyerek fayda ve menfaat elde ettiği; kanunda sınırlı sayıda yer alan oydan yoksunluk hallerinin, emredici nitelikte olup, esas sözleşme veya ortaklık organlarının kararları ile daraltılıp genişletilemediği; esas sözleşme ve ortaklık organlarının kararları ile daraltılıp genişletilemeyen kanun maddesinin, Sermaye Piyasası Kurulunun bahse konu tebliği ile kanuna aykırı şekilde kanun koyucunun emredici kanun hükümleri genişletilerek ve hükümlerine yön ve şekil verilip yönlendirilerek aşıldığı; oy hakkının, TTK'nın 373/1 hükmüne göre pay sahibine değil, paya bağlanmasına karşın, oydan yoksunluk hallerinde paya bağlı olan oy hakkında kişiselleşmenin ortaya çıktığı ve oyun kullanılmasına engel teşkil eden olay ortadan kalkmadıkça oy hakkı kullanılamadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyize konu 26/02/2020 tarih ve E:2014/3652, K:2020/643 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 30/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.