7. Hukuk Dairesi 2014/16527 E. , 2015/11966 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı vekili, iş akdinin haksız ve bildirimsiz olarak sona erdirildiği ancak kendisinden istifa dilekçesi alındığını öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma ücreti alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacının ailevi sebeplerden dolayı istifa ettiğini bildirerek iş ilişkisini sonlandırdığını, istifa beyanında bulunmasının üzerinden 3 yıl geçtikten sonra iş bu davanın ikame edilmiş olmasının da istifaya zorlandığı yönündeki beyanının haksız ve gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının ailevi sebeplerle istifa etmiş olması nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağı ayrıca, 2009 yılı Şubat ayı ile 2010 yılı Temmuz ayı arasında haftada 2.5 saat fazla çalışma yapmış ise de, davacıya belirli dönemlerde yapılan prim ödemeleri nedeniyle davacının fazla mesai ücreti alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir.
Günlük çalışma süresinin onbir saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağı, zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.
Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41 inci maddesindeki, fazla çalışma süresinin toplamının bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde, 4857 sayılı Yasanın 68 inci maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin de dikkate alınması gerekir.
Fazla çalışmanın uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca taktiri indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre taktir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir.
Somut olayda, davalı işyeri banka olup davacının yaptığı iş gözönüne alınarak hakimin davayı aydınlatma görevi doğrultusunda, davalı bankada davacının çalıştığı bilgisayarın açılış kapanış saatleri getirtilmeli, bilirkişiden bu saatler arası haftalık çalışma süresinin tespiti istenmelidir.
Ayrıca hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacıya ödenen primlerin fazla çalışma karşılığı olduğu kabul edilerek hesaplanan fazla çalışma ücreti alacağından davalı tarafça davacıya ödenen primler mahsup edilmiş ise de; davalı banka prim usulü ile çalışılan bir işyeri olmayıp; davacıya, tanıkların da ifade ettiği üzere bankanın hedeflerinin tutturulması karşılığında prim ödemesi yapılmaktadır. Davacıya ödenen primlerin davacının çalışma saatleri ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle hesaplanan fazla çalışma alacağından davacıya yapılan prim ödemelerin mahsup edilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece bu yönler gözetilmeden karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 11.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.