Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2014/2162
Karar No: 2016/3801

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/2162 Esas 2016/3801 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2014/2162 E.  ,  2016/3801 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;İzmir 5. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.12.2011 gün ve 2010/934 E., 2011/732 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 31.03.2014 gün ve 2012/6346 E., 2014/10675 K. sayılı ilamı ile;
    (...Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirkete ait işyerinde uluslararası tır şoförü olarak 16/03/2005-08/04/2010 tarihleri arasında, garanti asgari ücrete ek olarak her yurt dışına çıktığında, sefer başı 350 Euro ücret sistemiyle çalışmakta iken kendi isteğiyle ayrıldığına ilişkin bir yazı imzalatıldığını, çalışırken imzalatılan bu yazının hukuken geçerli olmadığını, iş akdinin davalı şirket tarafından haksız ve tazminatsız feshedildiğini, alacaklarının ödenmediğini iddia ederek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, hafta tatili, fazla çalışma, genel tatil ve yıllık izin ücretlerinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı vekili; davacının müvekkili şirkete kendi el yazısı ile yazıp imzalayarak verdiği istifa dilekçesi ile iş sözleşmesini feshettiğini, sulh ve ibra belgesi imzaladığını, davacı iddialarının aksine günde 8 saat çalışması konusunda talimat verildiğini, tır şoförlerinin çalışmalarının trafik ekipleri tarafından sürekli takip edildiğini, gideceği yer, kat edilen yol ve zaman değerlendirmelerinin yapıldığını, kurallara aykırılık halinde tırın kapatıldığını ve para cezası uygulandığını, bu koşullarda davacının fazla mesai yapmasının kesinlikle yasaklandığını, aynı nedenle hafta tatili ücret talebinin de yerinde olmadığını, yıllık izinlerinin önemli bir bölümünü kullanan davacının izin ücret alacağı bulunduğunu, ücret bordrolarını ihtirazı kayıtsız imzaladığını, genel tatil günlerinde çalışmasının söz konusu olmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının kıdemine göre ihbar ve kıdem tazminatı talep etmeksizin istifa ederek sebepsiz olarak işten ayrılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı ,istifa dilekçesi ve ibra belgesinin samimi görülen davacı tanıklarının beyanlarına göre iş akdi devam ederken imzalatıldığı, bu nedenle herhangi bir geçerliliğinin bulunmadığı, işverenin iddiasını somut delillerle ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde ispat edemediği gerekçesiyle fazla çalışma ve hafta tatili taleplerinin reddi ile davanın kısmen kabulüne hükmedilmiştir.
    Kararı taraflar temyiz etmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2- Taraflar arasında iş sözleşmesinin feshi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Yerel mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının iş akdinin davalı işverence haklı neden olmaksızın feshedildiği sonucuna ulaşılmış ise de, mahkemenin bu kabulü dosya kapsamına uygun değildir.
    Davacı 08/04/2010 tarihinde istifa dilekçesi sunarak iş yerinden ayrılmış olup, bu dilekçenin haklı nedene dayandığı ya da irade fesadı altında düzenlendiği usulünce ispat edilememiştir. Bu durum karşısında istifa dilekçesine itibar edilerek davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, bu taleplerin kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir...)

    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili müvekkilinin davalıya ait işyerinde 16/03/2005-08/04/2010 tarihleri arasında uluslararası tır şoförü olarak çalıştığını, işyerinde çalıştığı esnada işten kendi isteği ile ayrıldığına ve alacaklarını aldığına ilişkin bir takım belgeler imzalatıldığını, çalışırken imzalatılan bu belgelerin hukuken geçerli olmadığını, iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız şekilde feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalı şirketten tahsilini istemiştir.
    Davalı işveren vekili, davacı işçinin kendi el yazısı ile yazıp imzaladığı istifa dilekçesini ibraz etmek suretiyle iş sözleşmesini feshettiğini, 08.04.2010 tarihli istifa dilekçesi ile aynı tarihli sulh ve ibra sözleşmesini imzaladığını, kendi isteğiyle ile istifa ederek işten ayrılan davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
    Mahkemece davacının kıdemine göre ihbar ve kıdem tazminatı talep etmeksizin istifa ederek sebepsiz şekilde işten ayrılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, istifa dilekçesi ve ibra belgesinin, samimi görülen davacı tanıklarının beyanlarından da anlaşılacağı üzere iş sözleşmesi devam ederken imzalatıldığı, bu nedenle herhangi bir geçerliliğinin bulunmadığı, kaldı ki işverenin iddiasını somut delillerle ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde ispat edemediğinden davacının iş akdinin haklı bir neden olmaksızın davalı işveren tarafından feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı alacaklarının davalı şirketten alınarak davacı işçiye verilmesine karar verilmiştir.
    Taraf vekillerinin temyizi üzerine, hüküm Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece, davacının istifa dilekçesini baskı altında düzenlediği, irade fesadı olması sebebiyle geçerli olmadığı gibi ibra sözleşmesinin de çalışırken matbu olarak düzenlendiği belirtilerek ve önceki gerekçeler eklenmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme hükmü, davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, iş ilişkisinin işçinin istifası ile sona erip ermediği, dilekçenin haklı nedene dayandığı ya da irade fesadı altında düzenlendiğinin usulünce ispat edilip edilmediği buradan varılacak sonuca göre de davacının kıdem tazminatı ve ihbar tazminatlarına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, Yerel Mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılama sonunda verilen kısa karar ve kararın gerekçe kısmında “bozma ilamına karşı önceki kararda direnilmesine ”şeklinde hüküm kurulmasına karşın, gerekçeli kararın bir bölümünde “usul ve yasaya uygun görülen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamına uyulmasına karar verildiği ve bozma doğrultusunda işlem yapıldığı anlaşılmıştır” ifadesinin yer almasının, maddi hataya dayalı olup olmadığı dolayısıyla usulüne uygun direnme kararı oluşturulup oluşturulmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış, Kurul çoğunluğu tarafından Yerel Mahkemece kısa karar ve kararın gerekçe kısmında Özel Daire’nin bozma ilamına karşı direnildiğinin açıkça ifade edildiği, gerekçeli kararın bir bölümünde Özel Daire’nin bozma ilamına “uyulmasına” ifadesinin yer almasının maddi hatadan kaynaklandığının anlaşılır olduğu, bu nedenle direnme kararının usulüne uygun olduğu ve dolayısıyla ön sorunun bulunmadığı oyçokluğuyla kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
    İş sözleşmesini fesih hakkı, karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı bir irade beyanı ile sözleşmeyi derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren, bozucu yenilik doğuran bir haktır. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhal feshi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinde, işçinin önelli fesih bildirimi ise aynı yasanın 17. maddesinde düzenlenmiştir. Yasada işçinin istifası özel olarak düzenlenmiş olmamakla birlikte, işçinin haklı bir neden olmaksızın ve bildirim öneli tanınmaksızın iş sözleşmesini feshi “istifa” olarak nitelendirilmelidir.
    İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla iş ilişkisi sona ermekte olup, işçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Ancak irade fesadı altında düzenlenen istifa dilekçesinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemeyeceği gibi işçinin haklı nedenle derhal fesih nedenlerinin mevcut olduğu ve buna uygun biçimde fesih yoluna gideceği sırada iradesi fesada uğratılarak işveren tarafından istifa dilekçesi alınması durumunda da, istifaya geçerlilik tanınması doğru olmayacaktır.
    Yine istifa belgesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması halinde de, işçi tarafından bildirilen somut nedenlerin yani istifanın ardındaki gerçek durumun araştırılmasında da hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.
    Somut olayda; davacı işçi “…çalışmakta olduğum işyerinizden 08/04/2010 tarihinde kendi isteğimle ayrılıyorum.” şeklindeki istifa dilekçesi ile işten ayrıldığını bildirmiştir. İstifa dilekçesi matbu nitelikte olmayıp el yazısı ile yazılarak imzalanmış ve davacı işçi tarafından imza ve yazının kendisine ait olmadığı hususunda bir itirazda bulunulmamıştır. Dinlenen davacı tanıkları, fesih tarihinde iş yerinde çalışmadıklarından davacının iş sözleşmesinin sona ermesi konusunda bilgi ve görgülerinin olmadığını beyan etmişlerdir. Yine davacı vekili dava dilekçesinde, bu dilekçenin haklı nedene dayandığı ya da irade fesadı altında düzenlendiğine dair bir beyanda bulunmamış olup dosya kapsamında da bu hususta herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca; el yazısı ile düzenlenen istifa dilekçesi ile iş yerinden kendi isteği ile ayrılan ve dilekçenin haklı nedene dayandığı ya da irade fesadı altında düzenlendiği usulünce ispat edilemeyen davacı işçinin kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken, bütün bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınmaksızın iş sözleşmesinin davalı işverence haklı neden olmaksızın feshedildiğinin kabulü ile davacı işçiye kıdem ve ihbar tazminatı verilmesi doğru görülmemiştir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, 08.04.2010 tarihli istifa dilekçesinin genel bir içerik ihtiva ettiği, dilekçede somut bir nedenin belirtilmediği, iş sözleşmesini sona erdiren bu gibi belgelerin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmeye tabi tutulması gerektiği, istifa dilekçesine itibar edilmeyerek davacı işçinin kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulünün yerinde olacağı, bu nedenlerle Yerel Mahkemenin direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    Açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
    S O N U Ç : Davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 8/son maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.12.2016 gününde yapılan ikinci oylamada oyçokluğuyla karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi