Esas No: 2021/2248
Karar No: 2022/1077
Karar Tarihi: 30.03.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/2248 Esas 2022/1077 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/2248 E. , 2022/1077 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/2248
Karar No : 2022/1077
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ...
KARŞI TARAF (DAVALI) : ... Kurulu
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 13/04/2021 tarih ve E:2017/4777, K:2021/1024 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararının iptali ile bu karar nedeniyle yoksun kalınan parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 13/04/2021 tarih ve E:2017/4777, K:2021/1024 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazlarının yerinde, davacının 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili Anayasa'ya aykırılık iddiasının ise ciddi görülmediği belirtilerek,
"Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının, ceza yargılaması sonucunda ... Ağır Ceza Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, söz konusu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun ise ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Ceza Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararı ile reddedildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan mahkumiyet kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içerisinde yer aldığına, sınavlara örgütün hakim-savcı sınav çalışma evlerinde hazırlandığına ve bu evlerde "murakıp" olarak görev aldığına, "..." kod adını kullandığına, üniversite döneminde ve hakim adaylığı döneminde örgüt evlerinde kaldığına ve diğer hususlara yönelik ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,
Davacının kendi beyanları yönünden, davacının üniversite döneminde, hakim adaylığı döneminde ve mülakat döneminde örgüte ait evlerde kaldığına, sınavlara örgütün hakim-savcı sınav çalışma evlerinde hazırlandığına, "... " kod adını kullandığına ve örgüte (burs adı altında) himmet verdiğine yönelik ifadesinin değerlendirilmesi sonucunda, davacının FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğunun değerlendirildiği belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesine yönelik isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Dairece makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği; bir daha hiçbir kamu görevine alınmama sonucunu doğuran ve fiilen özel sektörde çalışma imkanını engelleyen dava konusu karar ile Anayasa'da tanımlanan birçok temel hakkının yasaklandığı, bu haliyle dava konusu kararın AİHS'nin 6. maddesine aykırı olduğu; dava konusu kararın tesis edildiği tarihte mevcut olmayan delillere dayanılarak davanın reddine karar verildiği, tesis edildiği tarihte var olmayan delillerin sonradan elde edilerek dosyaya sunulduğu, bu haliyle dava konusu işlemin sebep unsuru yönünden sakat olduğu; Daire kararında dava konusu karardan sonra verilmiş olan mahkumiyet kararına dayanılarak davanın reddine hükmedildiği, mahkumiyet kararı incelendiğinde, anılan kararın 2008 ila 2010 yılları arasında irtibatlı ve iltisaklı olduğu iddia edilen örgütün evinde kaldığı olgusuna dayandığı, örgütün, Milli Güvenlik Kurulu tarafından 26/05/2016 tarihinde terör örgütü olarak kabul edildiği gözetildiğinde, bu tarihten önce örgüte ait evlerde kaldığı için suçlanamayacağı; dava konusu karardan, kararın tesisinden önce hakkında birçok özel bilginin toplandığının anlaşıldığı, bu suretle özel hayata saygı hakkının çiğnendiği; Dairece yapılan yargılamada tetkik hakimi görüşünün tarafına tebliğ edilmediği, bu nedenle adil yargılanma hakkının önemli ilkelerinden olan çekişmeli yargılama ilkesine riayet edilmediği; çalışma evlerinde murakıp olduğu yönündeki iddia nedeniyle Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gözaltına alındığı, gözaltındayken önceden sınav evlerinde murakıp olduğu yönünde beyanda bulunan tanık ile yüzleştirildiği, buna rağmen tanığın kendisini teşhis edememesi üzerine salıverildiği, yanlış teşhise yönelik tutanağın davalı idarece dosyaya ibraz edilmeyerek hak ihlaline sebebiyet verildiği, Daireden, anılan tutanağın dosyaya celp edilmesi için ara kararı verilmesi yönünde talepte bulunulmasına rağmen, bu talebin karşılanmadığı gibi, bahsi geçen tanığın iftira niteliğindeki beyanlarına dayanılarak davanın reddedildiği, bu çerçevede, Daire kararının bozulmasının hukuken zorunluluk arz ettiği; şahsına sonradan yürürlüğe giren Kanunla ihdas edilen cezanın uygulanarak, suç ve cezaların geriye yürümezliği ilkesinin ihlal edildiği; temyize konu Daire kararında olağanüstü hale vurgu yapılmak suretiyle, temel haklara yapılan müdahalenin hukuka uygun olduğu değerlendirmesinde bulunulduğu, oysa olağanüstü hal dönemlerinde alınan tedbirlerin, olağanüstü hal süresiyle sınırlı olduğu ve olağanüstü halin 18/07/2018 tarihinde sona erdiği dikkate alındığında, bu tarihten sonra anılan değerlendirmenin yapılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı; iptali istenen kararda, meslekten ihracının gerekçesi olarak, terör örgütü ile irtibatlı ve iltisaklı olma eylemi gösterilmesine rağmen, Daire kararında meslekten ihraç gerekçesi olarak, demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal etme eyleminin alındığı, iptali istenen kararda yer almayan gerekçeye Dairece dayanılamayacağı, ayrıca, Daire kararında sadakat yükümlülüğüne, bağımsızlık ve tarafsızlığa aykırı davrandığına ilişkin somut delile yer verilmediği; Anayasa Mahkemesince, 7086 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 1. maddesinde yer alan ve milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ve gruplara mensubiyeti ya da iltisakı yahut irtibatı bulunanların ihracını öngören maddenin iptal edildiği, bahse konu iptal kararında, bir kimsenin milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ve gruplara üye olduğuna ancak mahkemelerce karar verilebileceği, aksi yöndeki kabulün masumiyet karinesine aykırı olduğu olduğu gerekçelerine dayanıldığı, dava konusu kararın tesis edildiği tarihte hakkında verilen mahkumiyet kararı bulunmadığı gözetildiğinde, anılan Anayasa Mahkemesindeki gerekçeler doğrultusunda iptaline karar verilmesi gerektiği; henüz hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunmadan suçlu gibi kabul edilerek tesis edilen dava konusu kararlar ve bu kararlara karşı açılan davada Danıştay savcısınca dosyaya sunulan düşüncede masumiyet karinesinden yararlanma hakkının ihlal edildiği, öte yandan iptali istenen kararlarda gerekçe olarak sunulan "mahallinde yapılan araştırmalar" ve "sosyal çevre bilgisi" gibi olgulara dayanılarak AİHS'nin 8. maddesinde hükme bağlanan özel hayatın gizliliği hakkının çiğnendiği; dava konusu kararların dayanağını teşkil eden 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 3. ve 4. maddelerinde yer alan düzenlemelerin muğlak ve keyfi uygulamalara sebebiyet verecek nitelikte olduğu, bu yönüyle anılan düzenlemelerin öngörülebilirlik ilkesi ile bağdaşmadığı, kaldı ki, anılan hükümlerde, daha önceden düzenlenmemiş olan terör örgütleriyle irtibatlı ve iltisaklı olma fiilinin yaptırıma tabi kılındığı, böylece hem suç ve cezaların kanuniliği hem de suç ve cezaların geriye yürümezliği ilkelerinin ihlal edildiği, bu nedenle Kanun Hükmünde Kararname'nin anılan düzenlemelerine dayanılarak tesis edilen kararların iptalinin gerektiği; aleyhine delil olarak sunulan beyanlarda kendisine isnat edilen eylemlerin, irtibatlı ve iltisaklı olduğu iddia edilen örgütün terör örgütü olarak ilan edilmesinden önceki 2011 yılına ilişkin olduğu; Daire kararında, dava konusu kararın tesis edildiği tarihte mevcut olmayan ve henüz kesinleşmemiş mahkumiyet kararına dayanıldığı, bu durumun Daire kararını sakatladığı; 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye dayanılarak tesis edilen kararlar nedeniyle bir daha kamu görevinde bulunamayacağı gibi, birçok Anayasal haklarından mahrum bırakıldığı, bu nedenle "ceza" niteliğinde bulunan dava konusu kararlarda ceza hukukuna ilişkin ilkelerin gözetilmesinin zorunluluk arz ettiği, AİHM'nin yerleşik içtihatlarının da bu yönde olduğu; dava konusu kararlarda verilen melekten çıkarma cezasının göreve son verme işlemi olarak kabul edilmediği, bu suretle savunma hakkı tanınmadan ve soruşturma açılmadan dava konusu kararın tesis edildiği, oysa dava konusu kararın niteliği itibarıyla göreve son verme işlemi olduğu, bu bağlamda savunma hakkı tanınmadan tesis edilen dava konusu kararın hukuka aykırı olduğu; Anayasa'nın 15. maddesinde olağanüstü hallerde temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının ne suretle durdurulacağının hükme bağlandığı, Anayasa'nın ilgili hükümleri ve Olağanüstü Hal Kanunu'na göre, olağanüstü hal döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerde, olağanüstü hali gerektiren nedenlerle ve olağanüstü hal süresi ile sınırlı olarak düzenlemeler yapılabileceği, dava konusu kararın dayanağını teşkil eden 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile olağanüstü halin öncesi ve sonrasına taşacak nitelikte düzenlemeler öngörüldüğü, bu nedenle anılan Kanun Hükmünde Kararname'nin Anayasa'ya aykırı olduğu; Anayasa ve 2802 saylı Kanun'a aykırı bir biçimde savunmasının alınmadan ve soruşturma açılmadan tesis edilen dava konusu kararın hukuka aykırı olduğu; dava konusu karar ile eşitlik ilkesi, adil yargılanma hakkı kapsamındaki hak arama hürriyeti, etkili başvuru hakkı, masumiyet karinesi gibi ilke ve haklar ile suç ve cezaların yasallığı ilkesinin ihlal edildiği; aynı şekilde iptali istenen karar ile özel hayata saygı ve mülkiyet hakkı ile ayrımcılık yasağının çiğnendiği; dava konusu kararlarla gerçekleştirilen müdahalenin ölçülülük, milletlerarası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklere uyma ve çekirdek haklara müdahalede bulunmama gibi ilkelere uygun olmadığı; Dairece gerekçeli karar hakkına ve çekişmeli yargılama ile silahların eşitliği ilkelerine riayet edilmediği belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davacının Anayasa'ya aykırılık iddiası ciddi görülmeyerek gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 13/04/2021 tarih ve E:2017/4777, K:2021/1024 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderlerinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
4. Kesin olarak, 30/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.