Esas No: 2021/1308
Karar No: 2022/1082
Karar Tarihi: 30.03.2022
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2021/1308 Esas 2022/1082 Karar Sayılı İlamı
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/1308 E. , 2022/1082 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1308
Karar No : 2022/1082
TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI) :... Enerji Madencilik Sanayi ve Tic. A.Ş.
(Eski Unvanı:... Termik Elekt. San. ve Tic. A.Ş.)
VEKİLİ : Av. ...
2- (DAVALI): ... Bakanlığı
VEKİLİ: ...
İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 17/12/2020 tarih ve E:2014/3319, K:2020/3734 sayılı kararının, davacı tarafından esas yönünden, davalı idare tarafından vekalet ücreti yönünden karşılıklı olarak temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 31/03/1998 tarih ve 98/10859 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Çayırhan Termik Santrali Görev Bölgesinde görevlendirilen davacı tarafından, Çayırhan Termik Santralinin İşletilmesi ve Rehabilitasyonu İçin Görev Verilmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi'nin (İmtiyaz Sözleşmesi) 22. maddesi ve Elektrik Satış Anlaşması (ESA) hükümleri uyarınca, G-04 ve G-07 sahalarındaki fiili durumun "mücbir sebep" oluşturması neticesinde doğduğu iddia olunan zararın tarifenin revize edilmesi suretiyle tazmini için ... tarihinde yapılan ... sayılı başvurunun zımnen reddine dair işlemin iptali ve 22.223.500,00-TL zararın ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 17/12/2020 tarih ve E:2014/3319, K:2020/3734 sayılı kararıyla;
Davacı şirket ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı arasında 07/01/1999 tarihinde imzalanan Çayırhan Termik Santralinin Rehabilitasyonu ve İşletilmesi İçin Görev Verilmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesinin "Tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 4. maddesinin 1. fıkrasının (k) bendinde, "Tarife"nin, "Şirketin üreterek TEAŞ’a sattığı ve/veya program dâhilinde üretime hazır hâle getirdiği elektrik enerjisi karşılığında fiili devir tarihinden itibaren şirkete yapılacak ödemelere ve dayandığı esaslara ilişkin çizelge” şeklinde tanımlandığı,
İmtiyaz Sözleşmesi'nin "Mücbir sebepler ve sonuçları" başlıklı 22. maddesinde, sözleşme çerçevesinde bir olayın mücbir sebep sayılabilmesi için gerekli olan şartlara yer verildiği ve mücbir sebebin ulusal veya uluslararası kuruluşlarca belgelendirilmesi gerektiğinin kurala bağlandığı, maddenin devamında, mücbir sebepten etkilenen tarafa, mücbir sebebin başlama tarihinden itibaren on beş gün içinde mücbir sebebin başlama tarihi ile mahiyetini, süresini veya tahminen ne kadar süreceğini, alınan önlemleri, olayı belgeleyen ulusal veya uluslararası kuruluş yazısını, yazılı olarak diğer tarafa ve Hazine Müsteşarlığı ile Elektrik Enerjisi Fonuna (EEF) bildirme yükümlülüğü getirildiği, mücbir sebebin sona ermesinden itibaren de otuz gün içinde yazılı olarak, mücbir sebebin başlama ve bitiş tarihleri, mahiyeti, sebep olduğu zarar, gecikme ve maliyet artışlarının kanıtları ile birlikte karşı tarafa, Hazine Müsteşarlığına ve EEF'ye sunulması gerektiği, mücbir sebep ve sonuçlarının, davalı idare ve davacı şirket temsilcileri tarafından görüşülerek doğan zararlar, gecikme süreleri ve maliyet artışları, üretim, yatırım ve rehabilitasyon programları üzerindeki etkilerinin belirlenerek davalı idarenin onayına sunulacağı, ancak davalı idare onayından sonra iş programı veya işletme programı ile tarifenin yeniden düzenleneceğinin kurala bağlandığı, İmtiyaz Sözleşmesinin anılan kuralı uyarınca, mücbir sebepten etkilenen tarafın mücbir sebebin başlamasından itibaren onbeş gün ve sona ermesinden itibaren otuz gün içerisinde mahiyeti İmtiyaz Sözleşmesinde belirlenmiş iki ayrı bildirimi sözleşmenin diğer tarafına, Hazine Müsteşarlığına ve EEF'ye yapmak ile yükümlü olduğunun anlaşıldığı,
Dava konusu olayın İmtiyaz Sözleşmesinin 22. maddesi çerçevesinde değerlendirildiğinde, G-04 ve G-07 panolarında meydana gelen göçüğün mahiyeti, tahminen ne kadar süreceği ve alınan önlemlerin on beş gün içerisinde davalı idareye, Hazine Müsteşarlığına ve EEF'ye bildirilmesi gerekirken bildirilmediği, davacının delil tespiti isteminde karşı taraf olarak EÜAŞ'ın gösterildiği ve EÜAŞ'ın haricen öğrendiğini ifade ederek 16/04/2014 tarihinde yapılan keşfe katıldığının anlaşıldığı; davalı idarenin ilgili kuruluşu olsa da ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan EÜAŞ'a yapılan bildirimin davalı idareye yapılmış ve İmtiyaz Sözleşmesinde öngörülen içerikte olmayan bildirim ile İmtiyaz Sözleşmesinde yer alan bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmiş sayılmasının mümkün olmadığı,
Öte yandan, davacı tarafından davalı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına gönderilen ... tarih ve ... sayılı "G-07 Sahası ve Dışarıdan Kömür Temini" konulu yazı ile (G) sektöründe tektonik bozukluklardan dolayı yeterli kömür üretilemediği hususu anlatılırken, G-04 ve G-07 panolarındaki göçüklere ve alınan bilirkişi raporuna da yer verildiği, yazının santralin kömürsüz kalmaması için piyasadan 70.000 ton yüksek kalorili kömür temininin planlandığının Bakanlığa bildirilmesi amacına yönelik olduğu, söz konusu yazının İmtiyaz Sözleşmesinin anılan maddesi kapsamında olmadığının açık olduğu, bu sebeple Hazine Müsteşarlığına da gönderilmediğinin anlaşıldığı, İmtiyaz Sözleşmesinde öngörülen içerikte olmayan ve davacı tarafından bu kapsamda hazırlanmadığı açık olan bildirim ile İmtiyaz Sözleşmesinde yer alan bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmiş sayılmasının mümkün olmadığı,
Tam yargı davalarında, hakkını ihlâl eden olayı, illiyet bağını ve zararı ispat yükünün davacıya düşeceği (ONAR, Sıddık Sami, İdare Hukukunun Umumi Esasları, C.III, s.1979-1980); İmtiyaz Sözleşmesi çerçevesinde bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı şirketin, mücbir sebebi ispat yükümlülüğünü de yerine getirmediği, mücbir sebep nedeniyle oluştuğunu iddia ettiği tazminat isteminin kabul edilemeyeceği,
Ayrıca, İmtiyaz Sözleşmesine göre, davacı şirketin mücbir sebebe ilişkin yükümlülüğünün bildirim ile bitmediği, İmtiyaz Sözleşmesi gereğince, mücbir sebep ve sonuçlarının davalı idare ve davacı temsilcileri tarafından birlikte görüşülerek, doğan zararlar, gecikme süreleri ve maliyet artışları, üretim, yatırım ve rehabilitasyon programları üzerindeki etkileri belirlenerek davalı idarenin onayına sunulması, ancak onay sonrasında iş programı veya işletme programı ile tarifenin yeniden düzenlenmesinin mümkün olduğu,
Dava konusu olay bu açıdan değerlendirildiğinde, davacı şirketin mücbir sebep konusunda İmtiyaz Sözleşmesinde öngörülen süreçleri işletmediği, süreci davalı idare ile birlikte yönetmediği, yapılacak harcamalara ilişkin davalı idare ile birlikte planlama yapmadığı, davalı idareden gerekli onayları almadığı, davacının kendi beyanlarından da anlaşıldığı üzere aldığı teknik raporlara göre harcamalar yaptığı, sonrasında ise bakılan dava ile bu yaptığı harcamaların kendisine ödenmesini talep ettiği,
Davacı şirketin süreci davalı idareye bildirmeyerek mücbir sebebe ve doğan zarara ilişkin davalı idarenin ispat imkânlarını elinden almış olduğu, sonrasında yapılacak üretim, yatırım ve rehabilitasyon programları değişikliklerine ilişkin süreçte davalı idarenin yok sayıldığı, davalı idareden gerekli onayların alınmadığı, yapılacak harcama ve rehabilitasyon programlarının birlikte yapılmadığı, İmtiyaz Sözleşmesine göre davalı idare ile birlikte yürütülmesi gereken sürecin tek başına davacı tarafından yürütüldüğü,
İmtiyaz Sözleşmesinin 22. maddesinde öngörüldüğü şekilde davalı idare ile birlikte süreçleri işletmeyen, kendisinin aldığı teknik raporlara göre yatırımlar yapan davacı şirketin, daha sonra bu yatırımların maliyetinin tarifesine yansıtılması isteminin kabul edilemeyeceği, ayrıca, İmtiyaz Sözleşmesine göre bu yatırımların tarifeye yansıtılmasının mümkün olmadığı, söz konusu yatırım kararlarının alınması ve yapılması sürecinin sadece davacı şirket tarafından yönetilmiş olmasının da, bu yatırımların gerçekten yapılıp yapılmadığı, hangilerinin mücbir sebep nedeniyle yapıldığı ve hangilerinin gerekli olduğunun tespitini imkânsız kıldığı,
Bu itibarla, davacı şirketin, mücbir sebep nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararın ödenmesi istemiyle yaptığı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine, 3.600,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, İmtiyaz Sözleşmesinin 22. maddesi uyarınca, mücbir sebep bildirimi yapılabilmesi için, öncelikle durumun ulusal ve uluslararası kuruluşlarca belgelendirilmesi gerektiği, bu çerçevede, şirketlerinin anılan panolarda meydana gelen göçüklerin mücbir sebep olarak nitelendirilip belgelendirilmesi için yargı yerine müracaat etmek zorunda kaldığı, nitekim hukuk sistemimize göre belgelendirme için en uygun yolun mahkeme kanalıyla alınan bilirkişi raporu olduğu, kaldı ki, İmtiyaz Sözleşmesinin 22. maddesinde mücbir sebep için öngörülen 15 günlük bildirim süresinin hak düşürücü süre niteliğinde olmadığı, mücbir sebebe bağlanan sonuçların gecikmeye meydan vermeksizin sağlanmasına yönelik düzenleyici süre vasfında bulunduğu, öte yandan gerek davalı idareye yapılan başvuru, gerekse de dava sürecinde mahkeme kanalıyla alınan bilirkişi raporunun aksini ortaya koyan herhangi bir bilimsel raporun ibraz edilmediği, meydana gelen göçüklerde şirketlerinin kusuru olduğunu destekleyen herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığı, aynı şekilde olayın meydana geldiği tarihte G sektörünün üretim programı dışında olduğu yönünde davalı idarece ileri sürülen bir iddianın bulunmadığı, şirketlerinin mücbir sebebi İmtiyaz Sözleşmesinde öngörülen usule uygun bir şekilde belgelendirerek davalı idareye bildirdiği, davaya konu göçüklerin mücbir sebep teşkil ettiği hususunun bilirkişi raporlarıyla sabitken ve şirketlerince yapılan harcamalar tüm belgeleriyle ortaya konulmuşken davanın ret ile sonuçlanmasının esasın şekle feda edilmesi anlamını taşıdığı belirtilerek, Daire kararının esas yönünden bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, temyizen incelenen davanın Bakanlıklarına yapılan başvurunun zımnen reddi işleminin iptali ile birlikte 22.223.500,00 TL tutarında tazminatın ödenmesi istemiyle açıldığı, davanın esası yönünden reddine karar verildiği, Daire kararında reddedilen 22.223.500,00 TL tazminat miktarına göre nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, hatalı bir şekilde maktu vekalet ücretine hükmedildiği, maddi tazminat istemlerinde davanın reddi halinde, reddine hükmedilen miktar esas alınarak nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, yerleşik Danıştay kararlarının da bu yönde olduğu belirtilerek, Daire kararının vekalet ücreti yönünden bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI : Davacı tarafından, davalı idarenin temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idare tarafından, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ...'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Tarafların temyiz istemlerinin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyize konu 17/12/2020 tarih ve E:2014/3319, K:2020/3734 sayılı kararının esas ve vekalet ücreti yönünden ONANMASINA,
3.Kesin olarak, 30/03/2022 tarihinde esas yönünden oyçokluğu, vekalet ücreti yününden ise oybirliği ile karar verildi.
KARŞI OY
X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi ile bilirkişi incelemesi yaptırılması ile ilgili hususlarda uygulanacak kurallara ilişkin olarak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na yollamada bulunulmuş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'unun 266. maddesinde, mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği hükme bağlanmıştır.
Dosyadaki belgelerin incelenmesinden; ... Sulh Hukuk Mahkemesinin ... D.İş sayılı dosyasında, olay mahallinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen 04/02/2014 tarihli raporda özetle; "fasıllarda yaşanan bu göçüklerin oluş şekli ve boyutları açısından son derece büyük ölçekli olduğu, göçük öncesinde, sırasında ve sonrasında ocak yönetiminin ve çalışanların gerekli önlemleri aldığı, gerektiği şekilde müdahalede bulunduğu, tüm bu değerlendirmeler ışığında, madencilik sektörünün riskleri de dikkate alındığında, yaşanan bu göçüklerin, tespit isteyen şirketin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmesini tamamen olumsuz yönde etkileyen ve ileride etkilemesi muhtemel olan bir mücbir sebep olarak değerlendirildiği" tespitinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
EÜAŞ'ın bilirkişi raporuna itirazlarına ilişkin yazısında ise özetle; "davacının tespit dilekçesinde Hacettepe Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümünde öğretim üyelerinin isimlerine yer verdiği, söz konusu üniversite ile davacı şirketin (G) sektörü ile ilgili tabaka duyarsızlığı konusunda yapılan bir bilimsel çalışma için sözleşmesel bağı bulunduğu, bu sebeple bilirkişi heyetinin tarafsız ve objektif olmadığı, şirketin planlama ve detay etütler açısından gerekli olan özen ve gayreti göstermediği, sadece göçük olayı meydana geldiğinde sorunu bertaraf etmek yoluna gittiği, (G) sektöründe G-07 panosu haricinde bugüne kadar dört panoda kömür üretimi yaparak pano çalışmalarının tamamlandığı, davacı şirketin (G) sektörü panolarında faylanmalar ve teknotizma hakkında bilgi sahibi olduğu, bu bilgilerden elde edilen verilerin şirket tarafından yeterince incelenmediği, davacı tarafından (G) sektörünün diğer panoları için yapılan tavan tabakları çalışmalarının bu pano için uygulanmadığı, davacı şirketin bu sahaya ilişkin olarak yapılan etüt çalışmalara sahip olduğu, yaşanan göçüklerin zaman ve kömür üretiminde kesintilere sebep olsa bile mücbir sebep olarak kabul edilemeyeceği, sadece bir bölgede meydana gelmiş ve alternatif üretim panolarını etkilemeyen göçük olayının mücbir sebep olarak değerlendirilemeyeceği, davacının kömür üretiminde yaşanabilecek olumsuzluklara karşı diğer panolardaki kömür üretimini artırarak, stok yaparak, yedekleme çalışma ve planlamış olduğu yeni üretim panolarının hazırlıklarını hızlandırma yoluna gitmesi gerektiği, şirketin kömür üretimi planlamalarında ve çalışmalarında risk almaya çalışması sonucunda sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediği, bu durum karşısında sorumluluktan kurtulmak istediği, bu hâliyle durumun mücbir sebep olarak sayılamayacağı, bilirkişilerin olayın bütününe bakmadan, diğer üretim sektörlerini irdelemeden, yedekleme olayını ve karşılıklı bağıtlanan sözleşmeleri sorgulamadan, sadece (G) sektöründeki göçük olayına yer vererek bu panoda durumun mücbir sebep olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı” görüşüne yer verildiği görülmektedir.
Dolayısıyla, bahsedilen konularda davacı ile davalı idare arasında anlaşmazlık bulunduğu, uyuşmazlığın çözümü için belirtilen konularda bir inceleme yapılmasının gerektiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile, temyize konu kararın bozulması, belirtilen konularda yapılacak inceleme özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden, dava konusu işlemin dayanağını oluşturan tüm bilgi ve belgelerin getirtilip yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonrasında alınacak rapor değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.