15. Hukuk Dairesi 2014/2056 E. , 2015/962 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk Hakimliği (Tic. Mah. Sıf.)
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklandığı ileri sürülen iş bedeli alacağının tahsili için yapılan ilâmsız icra takibine itirazın iptâli ve takibin devamı istemine ilişkindir. Mahkemece sözleşme ilişkisi kanıtlanamadığından davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı, davasında 07.02.2005 tarihli sözleşmeye istinaden davalıya ait tatil köyünün asma tavan işleri ve talebi üzerine kartonpiyer, boya, vernik vs. işlerini tamamlayıp teslim ettiğini, düzenleyip tebliğ ettiği faturalara itiraz edilmediği ancak yaptığı ilâmsız icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 09.02.2009 tarihli cevap dilekçesi ve aşamalardaki savunmalarında 07.02.2005 tarihli sözleşmenin müvekkili tarafından imzalanmadığını, kabul etmediklerini davacının müvekkilinin işlettiği otelin bir kısım asma tavan işlerini yaptığını, bunların da eksik ve kusurlu olup tamamlatılması ile eksik ve kusurların giderilmesi için ekstra masraflar yapıldığını ve 2 adet fatura bedelinin ödendiğini, ihtarname ekinde gönderilen faturalara itiraz edildiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Davacının dayandığı ve dosyaya ibraz edilen 07.02.2005 tarihli sözleşme başlıklı iki sayfalık belge altında davacı yüklenici şirketin kaşesi ile kaşe üzerine atılı imza mevcuttur. Sözleşmede imzayı atanın kim olduğu yazılı olmamakla birlikte tarafların beyanlarından imzanın ....’na ait olduğu anlaşılmaktadır. Getirtilen ticaret sicil kaydına göre sözleşme tarihi itibariyle davalı şirket yetkilileri ............. ve ... olup, .... şirket yetkilisi değildir.
Sözleşme ve dava ile işin yapıldığı tarihlerde yürürlükte olup somut olayda uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 32. maddesinde yetkili bir temsilci tarafından diğer bir kimse ile yapılan sözleşmeden doğan alacak ve borçların o kimseye ait olacağı düzenlenmiştir. Buna göre yetkili değil ise, imzalayan şahsen sözleşmeden sorumlu olur. Aynı Kanun’un devam eden 38. maddesinde de bir kimse yetkili olmadığı halde başkası adına hukuki işlem yapmışsa, temsil edilen şahıs icazet vermedikçe alacaklı veya borçlu olmayacağı belirtilmiştir. Bu temsilci yetkisiz olsa dahi temsil olunanın sonradan icazet vermesi ya da kendi adına yapılan hukuki işlemi benimsemesi halinde baştan itibaren hukuki işlem geçerli ve temsil olunanı bağlayıcı olacaktır. Davacı tarafça, sözleşmeyi imzalayanın yetkili temsilci olarak hareket ettiği, davalı yanca bu şahsın yaptığı işlemler benimsenip icazet verildiği ileri sürülmesine rağmen bu husus araştırılmamıştır.
Eser sözleşmesinin geçerli olması için yazılı olması zorunlu değildir. İspat edilmesi halinde sözleşmenin sözlü olarak da kurulması mümkündür. Sözlü eser sözleşmesinin yapıldığının sabit olduğu takdirde kapsamı her türlü delil ve tanık beyanı ile kanıtlanabilir. Yine sözlü eser özleşmesi kurulup, tarafların iş bedelinde anlaşamamaları halinde 818 sayılı BK’nın 366. maddesi hükmünce sözleşme kapsamındaki işlerin yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleri ile, gerek yazılı gerekse sözlü sözleşme dışında yapılan sözleşme dışı imalâtların da iş sahibinin yararına olması koşulu ile BK’nın 410 ve devamı maddelerinde düzenlenen vekâletsiz iş görme hükümleri gereğince yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçlerine göre bedellerinin hesaplanması gerekir.
Bu durumda mahkemece öncelikle taraflar ile davalının defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir bilirkişiye inceleme yaptırılıp, ....’nın şirket temsilcisi ve yetkilisi gibi hareket edip şirketi temsil etmesinin davalı şirketçe benimsenip benimsenmediği, davalı şirket adına yaptığı işlemlere icazet verilip verilmediği konusunda rapor alınarak, diğer delillerle birlikte dayanak sözleşmenin davalı şirketi bağlayıcı olup olmadığının değerlendirilmesi, bağlayıcı olması halinde konusunda uzman teknik bilirkişi marifetiyle mahallinde keşif de yapılarak mevcut delil ve tespit dosyasındaki bulgular da göz önünde tutularak sözleşme kapsamında gerçekleştirilen imalâtlar için sözleşme fiyatlarıyla, sözleşme dışı fazla imalâtlar yönünden de var ve iş sahibinin yararına ise yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçlerine göre bedelleri hesaplattırılıp kanıtlanan ödemeler düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden temerrüt durumu da araştırılarak sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Aksi durumda yani, ....’nın davalı şirketi temsil yetkisinin bulunmadığı, imzaladığı sözleşme ve yaptığı işlemlerin iş sahibi davalı şirketçe benimsenmediği ve icazet verilmediği, bunun sonucu olarak dayanılan yazılı sözleşmenin davalı şirketi bağlamayacağının değerlendirilmesi halinde, davalı şirket tarafından cevap dilekçesi ve cevabi ihtarnamesinde asma tavan işlerinin yapımı konusunda davacı ile eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu kabul edildiği ve bu halde sözleşme kapsamının tanık beyanlarıyla belirlenmesi mümkün olduğundan, mahallinde teknik bilirkişi marifetiyle yapılacak keşifte taraf tanıkları da dinlenerek, davacı yüklenicinin gerçekleştirdiği sözleşme kapsamı ve sözleşme dışındaki iş ve imalâtların belirlenmesi, bilirkişiden alınacak raporla sözleşme kapsamındaki imalâtların BK’nın 366. maddesi hükmünce yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleriyle, sözleşme dışındaki imalâtların da iş sahibinin yararına ise BK’nın 410 ve devamı maddeleri gereğince yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçlerine göre bedelleri hesaplattırılıp bulunacak toplam hak edilen bedelden kanıtlanan ödemeler düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden temerrüt durumu da araştırılarak sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
Mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ve yanlış değerlendirmeyle davanın tümden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 25.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.