17. Ceza Dairesi 2019/9060 E. , 2019/10749 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Nitelikli hırsızlık suçundan sanıklar ... ve ..."nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-b, 168/2 ve 62/1. maddeleri gereğince ayrı ayrı 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, anılan cezaların 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Düzce 2. Asliye Mahkemesinin 29/11/2018 tarih, 2018/441 Esas ve 2018/468 Karar sayılı kararlarıına yönelik sanıkların itiraz isteminde bulunmaları üzerine, Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/02/2019 tarihli ve 2019/78 değişik iş sayılı kararı ile itirazların reddine hükmolunması ve sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların kesinleşmesi müteakip mezkûr kararlara karşı Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 10/05/2019 tarihli ve 94660652-105-81-4490-2019-KYB sayılı “Kanun Yararına Bozma” talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başavcılığının 21/05/2019 tarihli ve 2019/52854 sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının istem yazısında;
“Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 08/02/2017 tarihli ve 2016/18320 Esas, 2017/982 Karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanıkların müştekinin kafede oturduğu sırada konuşma bahanesi ile cep telefonu alarak hırsızladıkları şeklinde gerçekleşen eylemlerini 30/12/2006 tarihinde işledikleri, sanıklar hakkında Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29/11/2018 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı yapılan itirazların ise, mercii Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesince 08/02/2019 tarihinde reddedilerek anılan kararın kesinleştiği nazara alındığında, sanıklar hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 66/1-e ve 67/4. maddeleri gereğince 12 yıllık olağanüstü dava zamanaşımı süresinin merci mahkemesinin karar tarihi itibariyle dolduğu gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü ile kamu davasının düşürülmesi yerine, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 10/05/2019 gün ve 94660652-105-81-4490-2019-KYB sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak tebliğ olunur. ” denilmektedir.
Hukuksal değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14/11/1977 günlü ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK"nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu"nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun"un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun"un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nın 267 ile 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup "İtiraz olunabilecek kararlar" başlıklı 267. maddesinde; "Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir" şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih, 2012/10-534 Esas ve 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet Savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK"nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11/03/2014 tarihli ve 2013/14-102 esas, 2014/128 sayılı kararında belirtildiği üzere; kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
İnceleme konusu somut olayda;
Nitelikli hırsızlık suçundan sanıklar ... ve ..."nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-b, 168/2 ve 62/1. maddeleri gereğince ayrı ayrı 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, anılan cezaların 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanıkların beşer yıl denetim süresine tâbi tutulmalarına dair Düzce 2. Asliye Mahkemesinin 29/11/2018 tarihli ve 2018/441 Esas, 2018/468 Karar sayılı kararlarıına yönelik sanıkların itiraz isteminde bulunmaları üzerine, Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/02/2019 tarihli ve 2019/78 değişik iş sayılı kararı ile itirazların reddine hükmolunduğu ve sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların 08/02/2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; Yargıtay Cumhuriyet Başavcılığının 21/05/2019 tarihli ve 2019/52854 sayılı ihbarnamesinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Düzce 2. Asliye Mahkemesinin 29/11/2018 tarih, 2018/441 Esas ve 2018/468 Karar sayılı kararlarıına yönelik sanıkların itiraz isteminde bulunmaları üzerine, Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/02/2019 tarihli ve 2019/78 Değişik İş sayılı kararının hukuka uygun olup olmadığına dair bir görüş bulunmamaktadır.
Hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına dair kararların 8.02.2019 tarihinde kesinleşmesinden sonra, beş yıllık denetim süresi içerisinde sanıkların kasıtlı suç işlediklerine veya denetim yükümlülüklerini ihlal ettiklerine dair dosya kapsamında herhangi bir bilgi yer almamaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 06.10.2009 tarihli, 2009/169-223 Esas ve Karar sayılı ve 29.06.2010 tarihli, 2010/11-70 Esas ve 2010/159 Karar ayrıca 2014/128 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları CMK’nin 309. maddesinin (a) bendi kapsamında, CMK’nin 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karardır. Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/02/2019 tarihli ve 2019/78 değişik iş sayılı kararının hukuka uygun olup olmadığına dair Yargıtay Cumhuriyet Başavcılığının 21/05/2019 tarihli ve 2019/52854 sayılı ihbarnamesinde bir görüş bulunmaması nedeniyle kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
SONUÇ VE KARAR:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden anılan hususlara yönelik kamu yararına bozma isteminin REDDİNE, 17/09/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.