8. Hukuk Dairesi 2010/273 E. , 2010/1763 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine, ... ve Demirciler Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 12.11.2009 gün ve 574/1008 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gerege düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle kadastroca tespit dışı bırakılan dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı bir parça taşınmazın vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, uyulan Yargıtay bozma ilamı uyarınca yapılan inceleme sonunda 28.5.2009 havale tarihli krokide A harfi ile gösterilen 74113,66 m² yüzölçümlü taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın kabulüne ilişkin önceki hüküm davalı Hazine ve ... vekillerinin temyizi üzerine; kısaca” hükmüne uyulan bozma ilamları doğrultusunda yapılan inceleme ve araştırma sonrasında düzenlenen rapor ve krokilerindeki birbiri ile çelişen açıklamalar nedeniyle taşınmazın Aksu Çayı ile olan bağlantısı yönünden duraksama hasıl olduğu, bozmada açıklanan çelişkiler üzerinde durulmadan, dava konusu taşınmazın bulunduğu yöreye ait dosya arasında bulunan harita ve belgeler ile DSİ tarafından yapılan taşkın önleme çalışmalarına esas harita ve krokiler yöntemine uygun şekilde uygulanmadan, bu belge ve uygulamalara göre dava konusu taşınmazın Aksu çayı yatağı veya etki sahası içinde olup olmadığı, çay yatağı olma veya etki sahasında bulunma durumunun hangi tarihte ve ne nedenle ortadan kalktığı belirlenmeden ve tüm bu belirlemelerin Yargıtay denetimi sırasında izlenebilmesi bakımından teknik bilirkişi tarafından ölçümleri yapılarak krokisine işlenmesi sağlanmadan uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması doğru ve yeterli olmadığı” belirtilerek bozma sevk edilmişti.
Mahkemece uyulan bozma ilamı uyarınca, bilirkişi raporları arasındaki çelişkilerin giderilebilmesi ve dava konusu taşınmazın sınırında bulunan Aksu Çayı ile ilgisinin kesin olarak belirlenebilmesi amacıyla yeniden keşif yapılmak suretiyle inceleme yapılmıştır.Yapılan 1.5.2005 günlü keşfe bağlı olarak jeolog bilirkişiler Orhan Oğlakçı, Ahmet Kaptanoğlu ve Adem Kara tarafından düzenlenen 27.5.2009 hakim havale tarihli rapor ve 11.11.2009 hakim havale tarihli ek raporda; 1972 yılında yapılan Kartalkaya Barajından önce Aksu çayının aktif yatağı içerisinde kalan bir yer iken, barajın yapımı ile düzenli akışa kavuşan çayın mevcut konumuna ulaşması sonucunda, dava konusu bu taşınmaz bölümünün çayın aktif yatağı dışında kaldığı, baraj yapımı ile taşınmazın taşkınlardan etkilenmesinin de önüne geçildiği belirtildikten sonra, DSİ tarafından Aksu Çay yatağı ıslahı çerçevesinde yapılan sedde ile de Aksu Çayının etki alanından tamamen ayrıldığını bildirilmiştir. Jeolog bilirkişilerin ortak raporunda hakkında ayrı ayrı açıklama yapılan yerler belirlenmiş ve bu belirleme aynı keşifte hazır bulunan fen bilirkişileri Ramazan Şanlıdağ ve Ural Ay tarafından düzenlenen 28.05.2009 ve 02.06.2009 tarihli kroki ve ek raporda 74113,66 m² yüzölçüme sahip arazinin (A1) no ile gösterilen kısmının 37601,42 m², (A2) no ile gösterilen bölümünün de 36.512,24 m2 yözölçüme sahip bulunduğu belirtilmiştir. Dava imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle tescil isteğine ilişkindir. Belirtilen hukuki nedenlere dayanılarak bir yerin tapuya tesciline karar verilebilmesi için öncelikle taşınmazın niteliği itibariyle kazanılmaya elverişli yerlerden olması gerekir. Mahkemece, Kartalkaya Barajının yapılmasıyla dava konusu tüm taşınmazın zilyetlikle kazanılması mümkün yerlerden haline geldiği ve barajın yapıldığı 1972 tarihten sonra geçen dönemde davacının kazanma koşullarının gerçekleştirdiği görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; bozma sonrasında yapılan inceleme ve bilirkişi heyeti açıklamalarına göre; dava konusu taşınmazın iki parça halinde değerlendirilmesi gerektiği (A1) ile gösterilen bölümün Aksu Çayı yatağından kazanılma yer olmadığı ve hiç bir zaman çayın etkisi altında bulunmadığı, (A2) ile gösterilen alanın ise öncesi itibariyle Aksu Çayı yatağı iken Kartalkaya Barajının yapılmasıyla 1972 yılında çayın aktif yatağı olmaktan çıktığı ancak çayın taşkın sahasında kalması nedeniyle daha az olmakla birlikte taşkınlardan etkilenmeye devam ettiği ve taşınmazın bu bölümünün DSİ tarafından 2001 yılında yapılan Aksu Çayı Koruma seddesinden sonra çayın etki alanından çıktığı anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla, taşınmazın II no ile gösterilen bölümünün içinde bulunduğu bölge, baraj yapılmakla beraber Aksu Çayının taşkın sahası olmaktan kurtulamadığı için, 2001 yılında sedde yapılma ihtiyacı doğmuştur.Taşınmaz bu nedenle 2001 yılına kadar taşkın sahasıdır.Dosya arasında mevcut Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü XX. Bölge Müdürlüğü Planlama Şube Müdürlüğüne ait 15.8.2005 günlü cevabi yazı ekindeki Aksu Çayı Koruma Seddelerine ilişkin Planda da taşınmaz iki parça halinde gösterilmiş olup yukarıda varılan sonucu teyit eder mahiyettedir. Mahkemece, açıklanan bu durumlar dikkate alınmadan, raporlara kısmen yanlış anlam verilmesi sonucunda taşınmazın tamamı aynı nitelikteymiş gibi değerlendirilerek yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.Yapılacak iş, fen elemanı bilirkişilerin 28.05.2009 tarihli raporlarına ekli krokide ve 02.06.2009 tarihli ek raporlarında açıkladıkları (A1) olarak gösterildikleri yer yönünden davanın kabulüne (A2) olarak gösterilen kısım bakımından ise davanın reddi karar vermek olmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün HUMK. 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.