13. Hukuk Dairesi 2016/10773 E. , 2018/12179 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile imzalanan 02.03.2013 tarihli müşteri tanıtım formu neticesinde davalıdan olan 3.540,00 TL komisyon alacağı için başlattığı takibe davalının itiraz ettiğini ve sözleşme yapıldığı hususunu reddettiğini, oysa ki sözleşmede bulunan imzanın bizatihi davalıya ait olduğunu ve davalının sözleşme gereği gayrimenkulü firmayı devredışı bırakarak alması durumunda komisyon ücretine (%3+KDV) ek olarak komsiyon bedeli kadar cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, icra takibinde cezai şart talep etmediğini yalnızca sözleşme gereği kararlaştırılan komisyon bedelini talep ettiğini, sözleşmedeki dairelerin firma yetkilisi Tuna Paşa tarafından gösterilmesi akabinde davalının tanıtım formuna aykırı olarak formda bulunan 2.gayrimenkulü 29.03.2013 tarihinde satın aldığını beyan ederek itirazın iptaline, takibin devamına ve %20"den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tellalık sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline ilişkin başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, 02.03.2013 tarihli Müşteri Tanıtım Formu ve Sözleşme ile davalıya gösterilen taşınmazlardan formda 2.sırada bulunan taşınmazın davalı tarafından kendisi devre dışı bırakılarak satın alınmasına rağmen komisyon ücretinin ödenmediğini ileri sürmüş, davalı ise, sözleşmede yer alan ve takibe konu olan Akyıldız Apt. 14.Kat 29 nolu dairenin kendisine gösterilmediğini, bu kısmın sözleşmeye sonradan eklendiğini, sonradan eklenen bu daireyi sahibinden satın aldığını, bu nedenle komisyon ücretinden sorumlu olmayacağını savunmuştur. Mahkemece, dinlenen tanık beyanları ve davacının sanık olarak yargılandığı ceza mahkemesinde verilen karar hükme esas alınarak dava konusu sözleşmede davacı tarafından satın alınan 29 numaralı daire yönünden bir hüküm bulunmadığından davacının herhangi bir komisyon ücretine hak kazanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı hakkında ... 16.Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/147 Esas sayılı dosyası ile açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan ceza davası açılmış ve atılı suçu işlediği gerekçesi ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. CMK’nın 223. maddesinde, mahkemece verilen kararlardan hangilerinin “hüküm” olduğu açıklanmış olup, “mahkûmiyet”, “beraat”, “ceza verilmesine yer olmadığı”, “güvenlik tedbirine hükmedilmesi”, “davanın reddi” ve “düşme” kararları birer hükümdür. “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı” ise davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” niteliğinde değildir. (Bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 gün ve 2009/4-13 E., 2009/12 K. sayılı ilamı). “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı”, hukuki nitelikçe “durma kararı” niteliğinde de olmayıp, “koşullu bir düşme kararı” niteliğindedir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2008 gün ve 346-25 sayılı kararında da bu husus; “Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bu karara karşı başvurulabilecek yasa yolu ise, açıkça “itiraz” olarak öngörülmüştür. Koşulların gerçekleşmesi halinde 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde belirtilen “düşme kararı” verileceğinden, ancak bu aşamada, yani düşme kararı verildiğinde, hükümlere ilişkin yasa yolu olan, temyiz yoluna başvurulabileceği kabul edilmiştir.
CMK’nın 231/5. maddesi gereğince, “hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı” ile kurulan hüküm, belli bir süre sanık hakkında hüküm ifade etmemekte, her hangi bir sonuç doğurmamaktadır. Başka bir ifade ile sanık bulunduğu hal üzere bırakılmakta, aynen yargılanan kimsenin durumunda kalmakta ve yapılan yargılama, geçici bir süre askıda kalmaktadır. Askı süresi boyunca, yargılanan kimsenin sanık sıfatı devam etmekte ise de, bu kimse hiçbir şekilde hükümlü sayılamayacağından, hiçbir haktan ve hiçbir hukuki statüden de yoksun bırakılamayacaktır.
Sonuç olarak, maddi olgunun belirlenmesi yönünden “hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı”, kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından, hukuk hakimini bağlamayacağının kabulü gerekir.(HGK, E. 2011/19-639, K.2012/30, T.1.2.2012). Öte yandan taraflar arasındaki sözleşme geçerli olup, dava değeri itibarı ile somut olayda tanık dinlenemez. Satın alınan dairenin sözleşmeye sonradan eklendiğinin ispat yükü davalıda olup, davalı bu hususu yazılı delillerle ispat edememiştir. Bu halde sözleşmede yazılı dairenin davalı tarafından satın alındığı da dikkate alındığında, davacının tellallık ücretini istemeye hak kazandığının kabulü gerekir. O halde, mahkemece, taraflar arasında imzalanan sözleşme göz önünde bulundurularak hesaplanacak tellallık ücreti yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.