1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı davalı belediyede çalışmakta iken 2005 yılında emeklilik suretiyle ayrıldığını, kendisine tasarrufu teşvik kartı ve numarası verilmesine rağmen hiç ödeme yapılmadığını iddia ederek tasarrufu teşvik kesintisi, işveren katkı payı ve nemasının faizleri ile ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı tasarrufu teşvik borçlarının 5335 Sayılı Yasa kapsamında uzlaşmaya alındığını, Sosyal Güvenlik Kurumunca gelirlerinden kesilerek Ziraat Bankasındaki hesaplara yatırılacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
01/04/1988 tarihinde yürürlüğe giren 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun ile çalışanların tasarruflarının artırılması amacı güdülmüştür.
3417 sayılı Yasanın “tasarruf hesabı” başlığını taşıyan 4.maddesinde; “ Kurumlar bu Kanun hükümleri çerçevesinde çalışanların aylık ve ücretlerinden yapacakları tasarruf kesintisi ile sağlanacak Devlet katkılarını aylık ve ücret ödemesinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar T.C. Ziraat Bankasında personeli adına açtıracakları “Tasarrufu Teşvik Hesabı”na yatırırlar. İşverenler işçilerinin ücretlerinden yapacakları tasarruf kesintileri ile sağlayacakları işveren katkılarını tahakkuk ettirerek, ücret ödenmesinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar T.C. Ziraat Bankasında işçileri adına açtıracakları “Tasarrufu Teşvik Hesabı”na yatırırlar.”
Anılan Yasanın “ödemelerin zamanında yapılmaması” başlığını taşıyan 7.maddesinde ise; “İşverenlerin, ücretlerden yapacakları tasarruf kesintileri ile sağlayacakları işveren katkılarını 4. üncü maddede belirtilen süreler içinde ilgililerin banka hesaplarına yatırmamaları halinde, yatırılması gereken miktarlar resen veya ilgililerin başvurusu halinde Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun primlerin tahsiline ilişkin hükümleri dairesinde tahsil olunarak alınacak gecikme zammı ile birlikte ilgili banka hesabına yatırılır.” hükmü getirilmiştir. 29/04/2003 tarihinde yürürlüğe giren 4853 sayılı Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabının Tasfiyesi ve Bu Hesaptan Yapılacak Ödemelere Dair Kanunun 10. maddesi ile 3417 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
4853 sayılı Kanunun 1.maddesinde amacının, 3417 sayılı Kanun uyarınca açılmış bulunan Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabında biriken paraların tasfiyesi ve bu hesaptan hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esasların belirlenmesi olarak açıklanmıştır.
Anılan Kanunun 7.maddesinde; 3417 sayılı Kanunun mülga 2 nci maddesi kapsamındaki hak sahipleri tarafından bu Kanun kapsamına giren alacaklarla ilgili olarak yargı mercilerine açılmış ve devam eden davalar ile icra takipleri hakkında bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
13/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5393 sayılı Belediye Kanunu Geçici 5. Maddesinde yer alan "Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde ellisinden fazlası belediyelere ait şirketlerin, 31/12/2004 tarihi itibariyle kamu kurum ve kuruluşlarından olan kamu ve özel hukuka tâbi alacakları, bunların diğer kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarına karşılık olmak üzere 31/12/2005 tarihine kadar takas ve mahsup edilir. Bakanlar Kurulu bu süreyi altı aya kadar uzatmaya yetkilidir. Bu madde kapsamındaki alacak ve borç ifadesi bu alacak ve borçlara ilişkin fer"ileri ve cezaları da kapsar.
Yukarıdaki fıkra kapsamında yer alan kuruluşların takas ve mahsup işlemine konu olan veya olmayan borçları, genel bütçe vergi gelirlerinden her ay ayrılacak paylarının yüzde kırkını geçmemek üzere kesinti yapılarak tahsil edilir." hükmü ve 2005/8928 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer alan esaslar çerçevesinde, Kurumca icra kanalı ile tahsil edilmeyen ve tüm işçileri kapsayan tasarrufu teşvik kesintilerini de kapsayan belediyelerin Sosyal Sigortalar Kurumu"na ve diğer kurumlara olan borçlarının ödenmesi ile ilgili olarak Belediyeler ile Hazine Müsteşarlığı arasında uzlaşmaya varılmış ise ilgili belediyenin genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylarından her ay taksitler halinde kesilmek suretiyle borçların tasfiyesi işlemleri başlatılmaktadır.
Uzlaşma kapsamında tahsil edilecek tasarruf teşvik kesintisi ile katkı payını tahsil eden tasarruf teşvik kesintisi, işveren katkı payı ve bunların neması işçiye ait bir hak olsa da; yasa gereği, işverenden tahsil yükümü Sosyal Sigortalar Kurumuna ait olmakla, Kurum tarafından tasarruf teşvik kesintisinin uzlaşma kapsamında tahsiline başlanmış olması halinde işverenin yükümlülüğünün devam ettiğinden söz edilemez. Aksi halde, belediyelerin aynı borç sebebiyle mükerrer şekilde sorumluluğuna gidilmiş olacaktır. Hal böyle olunca, 5393 Sayılı Kanunun 5. maddesi kapsamında uzlaşma kapsamına alınan tasarrufu teşvik kesintisi, katkı payı ve nema alacaklarından sorumluluğun S.S.K. ve Hazineye ait olduğu kabul edilmelidir. Böylece belediyelerin sorumluluğunda bulunan tasarrufu teşvik kesintisi, katkı payı ve nema alacaklarının uzlaşma kapsamına alınan borç miktarı kadar sorumluluğu ortadan kalkacağından husumetin de Hazineye yöneltilmesi gerekecektir. Hazinenin ise, belediyelere ait tasarrufu teşvik kesintisi, katkı payı ve nema alacaklarına ilişkin borçlarını yapılan uzlaşma kapsamında davalı belediyenin genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylarından her ay taksitler halinde kesilmek suretiyle S.S.K."na ödemesi halinde, ödediği miktar kadar sorumluluğun S.S.K."na ait olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
Ayrıca, davanın yasal dayanağı 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Kanun olup, adı geçen kanun 29/04/2009 tarihinde yürürlüğe giren 4853 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılmıştır. Tasarruf teşvik hesaplarının tasfiyesini öngören sözü edilen yasanın 3/f maddesinde nemanın tanımı yapılmış ve hak sahiplerinin aylık veya ücretlerinden yapılan tasarruf kesintileri ve Devlet veya ilgili işverenin katkılarına ait bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kalan toplamı nema olarak ifade edilmiştir.
4853 sayılı yasanın 5. maddesinde ise, “Hak sahiplerinin aylık veya ücretlerinden yapılan tasarruf kesintileri ve Devlet veya ilgili işverenin katkılarına ait bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kalan nema, aylık olarak, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan bir önceki aya göre Tüketici Fiyatları Genel İndeksi değişim oranında ve ilave olarak yıllık yüzde beş oranında değerlendirilir” şeklinde kurala yer verilerek tasfiyeye dair değerleme ölçüleri belirlenmiştir. Ayrıca aynı kanunun 6. maddesinde “Hak sahiplerine anapara tutarları 2003 yılı Nisan ayında defaten ödenir. 5. madde uyarınca değerlendirilen tutar Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında olmak üzere 2004 yılında dört taksit, 2005 yılında dört taksit ve Mart ve Haziran aylarında olmak üzere 2006 yılında iki taksit olarak toplam on taksitte ödenir….” hükmü getirilmiştir. 5. madde kapsamındaki değerlemenin Haziran 2006 tarihinden sonra devam edeceğine ilişkin bir yasal düzenleme ve hukuki gerekçe yoktur. Değerlemenin 2006 Haziran sonrası dava tarihine kadar devam ettirilmesi isabetsizdir.
Yukarıda belirtilen yasal ve hukuksal gerekçeler özellikle dairece benimsenen HGK kararları uyarınca dava konusu tasarrufu teşvik ve nema alacaklarından 5393 Sayılı Kanunun 5. Maddesi anlamında uzlaşma yoluna giden Belediye işverenleri açısından sorumluluğun Hazine Müsteşarlığında olduğu kabul edilmelidir. Anılan yasa uyarınca uzlaşma yoluna gitmeyen Belediye işyerleri ile diğer kamu ve özel sektör işyerleri için davalı işverenin sorumluluğu devam etmektedir. Bu ilkeler ışığı altında davalı belediye ile 5393 sayılı Yasa kapsamında uzlaşmaya gidilip gidilmediği, uzlaşma kapsamında tasarrufu teşvik kesintisi ve nemaların bulunup bulunmadığı, SSK kurumunca uzlaşma kapsamında tasarrufu teşvik kesintilerinin tahsil edilip edilmediği SGK dan sorulmalı, gerçekten uzlaşma kapsamında kesintilerin ve nemaların tahsil edilmesi durumunda sorumluluğun hazineye geçtiği kabul edilerek davalı hakkında dava reddedilmelidir. Şayet uzlaşma yoksa aşağıdaki bendin kapsamında araştırılma yapılarak davalı hakkında hüküm kurulmalıdır. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır.
3- Davacı dava dilekçesi ile kendisine tasarrufu teşvik kartı ve numarası verildiğini belirtmiştir. Gerçekten de Belediyenin ibraz ettiği belgelerden davacının 1305588936 numaralı tasarrufu teşvik hesabının olduğu, bir kısım kesinti ve işveren katkı paylarının Ziraat Bankası hesabına yattığı anlaşılmaktadır. Ziraat Bankasından davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılmaması ve davacıya ödeme yapılmışsa bu ödemelerin mahsup edilmemesi de ayrı bir bozma sebebidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24/10/2011 gününde oybirliği ile karar verildi.