Hukuk Genel Kurulu 2016/2582 E. , 2016/3769 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 31.10.2013 gün ve 2013/276 E.- 2013/441 K. sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulundan çıkan 09.03.2016 gün, 2014/23–740 E., 2016/283 K. sayılı kararın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Temyiz ilamında yer alan açıklamalara ve özellikle teslim tarihi olan 08.01.2008 tarihi ile dava tarihi olan 14.10.2010 tarihi asında cezai şarta hükmedilmek gerektiğinin tabii bulunmasına göre 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı Kanunun 442/3. ve 4421 sayılı Kanunun 4/b-1 maddeleri gereğince takdiren 261,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak hazineye gelir kaydedilmesine, 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca 60,80-TL karar düzeltme harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 21.12.2016 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı arsa sahibi ile davalı yüklenici arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi akdedilmiş, buna göre yüklenici gecikme halinde her bir bağımsız bölüm için aylık 400,-TL kira ödemeyi taahhüt etmiştir.
Davacı gecikme nedeniyle davalıya gönderdiği 30.03.2009 günlü ihtarnamede oturma izni alınması için sözleşmede aranan şartların 21.06.2008 tarihi itibariyle oluştuğunu bildirerek bu tarihten "keşide tarihine kadar birikmiş" kira bedelinin, aynı tarihten itibaren işleyecek faizi ile kendisine ödenmesini istemiştir.
Dava dilekçesinin incelenmesinde de dava konusu olarak ihtarnamede belirtilen tutarın gösterildiği ve "iskan alınmaması nedeniyle uğranılan zararı tazmin hakkı" saklı tutularak, "cezai şartta belirtilen bedelin tahsili için" bu davanın açıldığı belirtilmiştir. Nitekim dilekçenin sonuç bölümünde "cezai şarta ilişkin ihtarnamenin davalıya tebliği tarihinden itibaren temerrüt faizi ile" tahsil istenmiş; talep bu şekilde sınırlandırılmıştır. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda (talep olmamasına rağmen) dava tarihine kadar 33 ay 6 gün üzerinden ifaya ekli cezai şart hesaplanmış, davacının ıslahı üzerine mahkemece bu tutara karar verilmiştir.
Özel Dairece karar önce davacıya isabet eden bağımsız bölümlerin, sözleşmede belirtilen süreden önce teslim edildiği ve tazminat sorumluluğunun doğmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş; davacı vekilinin karar düzeltme itirazı üzerine bu kez sözleşmenin 3 üncü maddesi çerçevesinde yapı kullanma izin belgesi alma yükümlülüğünün davalıya bırakıldığı ve süreyle sınırlandığı, ancak yüklenicinin bu edimini yerine getirmeyerek anılan madde çerçevesinde kira bedelinden sorumlu olduğu belirtilerek davacının 30.03.2009 tarihli ihtarnamesi ile ihtarnamenin keşide edildiği tarihe kadar hesapladığı kiranın ödenmesini istediği, dava dilekçesinde de belirtilen ihtarnameye dayanarak ve fazla haklarını saklı tutarak 10.000 TL"nin tahsilini talep ettiği ancak davalı yüklenicinin sözleşmeyle belirlenen 08.01.2008 tarihi itibariyle yapı kullanma iznini almadığı gözetildiğinde 08.01.2008 tarihi ile taleple bağlı kalınarak davacının davalıya gönderdiği ihtarname tarihi olan 30.03.2009 tarihine kadar dönem için kira hesabı yapılması gerektiğinden söz edilerek hükmün değişik gerekçe ile ve davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece direnme gerekçesinde, davacının 30.03.2009 temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmesine yönelik talebinin Dairece bu tarihe kadar alacak istenmiş gibi değerlendirme yapılarak kararın bozulduğu, oysa dava dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak cezai şart talebinde bulunulduğu, dilekçede talep edilen tutara temerrüt tarihinden itibaren faiz istendiği hususu vurgulanmıştır.
Hukuk Genel Kurulunun temyiz incelemesi sırasında eserin teslimi gereken tarihin 08.01.2008 olduğu ve ihtarname tarihi olan 30.03.2009 itibariyle gecikme süresinin 1 yıl 2 ay 22 gün olarak hesaplandığı; dolayısıyla söz konusu ihtarname ile davalının temerrüde düştüğü miktarın bu süreye tekabül eden kira tazminatı miktarı kadar olacağı vurgulanarak, bu miktar dışında kalan kısım yönünden 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 101inci (6098 s.TBK.m.117) maddesine uygun biçimde temerrüde düşürülmeyen davalı yüklenicinin dava ve ıslah tarihlerinden önce gecikme faiziyle yükümlendirilmesinin mümkün olmadığı açıkça belirtilmiş ve yerel mahkeme kararı değişik gerekçe ile bozulmuştur.
Kurulun çoğunlukta kalan üyelerinin görüşü çerçevesinde red gerekçesine ilave yapılması fikri benimsenirse Hukuk Genel Kurulu bozma kararında net olarak gösterilen süreyi aşma tehlikesi gündeme gelebilecektir; eğer bu sürenin aşılabileceği benimseniyorsa da karar düzeltme istemi reddedilmeyip kabul edilmeli ve aynı süreyi benimseyen yerel mahkeme kararı onanmalıdır. Diğer taraftan davacının dilekçesinin ikinci bendinde gösterilen karar düzeltme sebebi temerrüt faizi ile ilgili olup, ceza koşulu alacağına yönelik ilave yapılmasının da doğru olmadığı kanısındayım.
Açıklanan nedenle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmek gerekirken, biçimde ilave gerekçe konulması yönündeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.