21. Hukuk Dairesi 2017/761 E. , 2018/7993 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Asıl ve birleşen davaların davacısı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde asıl davanın kısmen kabulüne birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ... davalılardan ... Gemisi Donatanı ... vekilerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının asıl dava ile maddi ve birleşen dava ile manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulü ile 5.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 20/02/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya yönelik talebinin zamanaşımı nedeniyle reddine, birleşen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
1- Davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde;
İş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanmakta iken 6100 sayılı HMK’nın 447. maddesi ile diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hallerde bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümlerinin uygulanacağının düzenlenmesi karşısında iş mahkemelerinde artık basit yargılama usulü uygulanmaktadır. Basit yargılama usulü HMK’nın 316 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup 322. maddesinde de basit yargılama usulü ile ilgili hüküm bulunmayan hallerde yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.
Buna göre;
Dilekçelerin verilmesi başlıklı 317. maddesi uyarınca “ Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur.
Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkansız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhal bildirilir.”
İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı başlıklı 319. maddesine göre de, “ İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar.”
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 125-140. maddeleri ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 146-161. maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı ise, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu halde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber, artık doğal bir borç haline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmayıp bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def"ide bulunması gerekir
Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamalarına ve doktrine göre, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def"i olup; usul hukuku anlamında ise, bir savunma aracıdır.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, HMK"nın 317 ve 319. maddeleri uyarınca dava dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içerisinde zamanaşımı def"inde bulunabileceği kabul edilmelidir. Belirtilen süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı def"inin geçerli sayılabilmesi için davacı tarafın açıkça muvafakat etmesi gerekir. Diğer bir deyişle süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def"ine davacı taraf muvafakat etmezse zamanaşımı def"i dikkate alınamaz.
Somut olayda, sigortalının 20/02/2004 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle 5.000,00 TL tutarındaki maddi tazminat talepli asıl davasını 28/12/2007 tarihinde açtığı, bu tutarı 18/11/2015 tarihinde ıslah yolu ile 81.886,76 Tl"ye çıkardığı, manevi tazminat davasını ise, 27/10/2015 tarihinde açtığı, söz konusu taleplere ilişkin davalı ... mirasçılarının zamanaşımı def"inde bulunmadıkları, davalı ... en. ve Tic. A.Ş. vekilinin ise süresinde zamanaşımı def"inde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davalı ... mirasçıları ıslah ve birleşen dava dilekçelerine karşı zamanaşımı def"inde bulunmadıklarından bu davalılar bakımından işin esasına girilerek sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- Davalı ... Den. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Davaya konu iş kazası nedeniyle Rücuen tazminat dosyasında taraf olan ... vekilinin düzenlediği bilirkişi raporunun hükme esas alınması hatalı olmuştur.
Yapılacak iş, farklı bir bilirkişiye hükme esas alınan hesap raporu tarihindeki verilerin esas alınması suretiyle yeni bir hesap raporu aldırılarak davalı ... Den. ve Tic. A.Ş.nin miktar bakımından kazanılmış hakları da göz önünde bulundurularak sonuca gitmektir.
O halde, davacı vekili ile davalı ... Den. ve Tic. A.Ş. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 06/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.