1. Hukuk Dairesi 2015/17984 E. , 2019/4078 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.06.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ..., davalılar ... vd vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı ... vekili Avukat, davalı ... ve davalı ... gelmedi, yokluklarında, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkin olup, yargılama sırasında tenkis isteği yönünden ayırma kararı verilerek ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/331 sayılı esası üzerinden dava görülmüştür.
Davacılar, asıl davada; mirasbırakanları ...’ın kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla bir çok taşınmazını davalılara devrettiğini, bir kısım taşınmazları da üçüncü kişilerden satın alıp davalı çocukları adına tescil ettirdiğini, saklı paylarının ihlal edildiğini, bu kapsamda tespit edilebilen taşınmazların davalı ... adına kayıtlı 1931 ada 308, 2632 ada 120 sayılı parseldeki 11 no’lu bağımsız bölüm, 8356 ada 3 ve 4; davalı ... adına kayıtlı 2327 ada 14, 1521 ve 8370 ada 4; davalı ... adına kayıtlı 232; davalı ... adına kayıtlı 8354 ada 4 ve 849 ada
492 sayılı parseller olduğunu, 1835 ve 2200 sayılı parsellerin halen mirasbırakan ... adına olduğunu, devredilen bir kısım taşınmazların kötüniyetli davalı üçüncü kişilere geçtiğini, ...’a verilen üç dükkan ve bir dairenin da davalılar ... ve ...’a intikal ettiğini, yapılan tüm temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, mümkün olmadığı takdirde saklı payları oranında tenkisini, birleştirilen davada ise; davalı ...’ın dava konusu 232 sayılı parseldeki 185/1364 payını muvazaalı olarak boşandığı eşi davalı ...’e devrettiğini, bu devri boşanma davası sırasında aralarında hazırladıkları protokol ile gerçekleştirdiklerini, protokolün danışıklı olduğunu ileri sürerek, dava konusu 232 sayılı parsele ilişkin muvazaalı tasarrufun iptaline karar verilmesini istemişlerdir.
Davacılar vekili 13.04.2012 havale tarihli dilekçesi ile; dava konusu 2632 ada 120, 849 ada 492, 1521, 1931 ada 308, 8370 ada 4, 8356 ada 3 ve 4 ve 1835 sayılı parseller için muris muvazaasına ilişkin delil elde edemediklerini ileri sürerek, anılan taşınmazlar yönünden davadan feragat etmiştir.Feragat ve tenkis isteği ayrıldıktan sonra, 232, 8354 ada 4 ve 2327 ada 14 parsel sayılı taşınmazlar yönünden muris muvazaasına dayalı iptal-tescil istemli davaya devam olunmuştur. Davalı ..., 1521 ve 8370 ada 4 sayılı parsellerin mirasbırakan ile bir ilgisinin bulunmadığını, üçüncü kişilerden satın aldığını, çekişmeli 2327 ada 14 sayılı parseli ise henüz arsa iken ½ payını mirasbırakandan bedeli karşılığında aldığını, diğer paydaş ile birlikte üzerine beş katlı on daireden oluşan bina inşa ettirdiğini, davalılar ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekili, dava edilen bir kısım taşınmazların mirasbırakan ile bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkilleri tarafından bedeli ödenmek suretiyle üçüncü kişilerden satın alındığını, dava konusu bir kısım taşınmazların ise bedeli mirasbırakana ödenmek suretiyle temlik alındığını, satışlarda muvazaa bulunmadığını, davalı ..., çekişmeli taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını, boşanma davası nedeniyle eski eşi olan diğer davalı ...’e devretmek zorunda kaldığını, davalı ..., çekişmeli payı maddi ve manevi tazminat ile katkı payı alacağı nedeniyle boşandığı eşi ...’tan devir aldığını, muvazaa bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Davalı ..., ... ilçesinde bulunan dükkanın satış yolu ile devredilmesine rağmen herhangi bir bedel ödemediğini, yine bir bedel almadan ...’a aktardığını, neden böyle bir işlem yapıldığını bilmediğini, davanın kendisini ilgilendirmediğini beyan etmiştir.Mahkemece, mirasbırakan tarafından 232, 2327 ada 14 ve 8354 ada 4 parsel sayılı taşınmazların mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlik edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, sağlıklı bir yargılama için öncelikle tarafların ve devirlerin açıkça saptanması gerektiği muhakkaktır.1926 doğumlu mirasbırakan ...’ın 31.07.2010 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak; ilk eşinden olma davalı ...’ı, ikinci eşi dava dışı ...’ı, ondan olma davacı kızları ..., ... ve ...’ı, davalı oğulları ..., ..., ... ve ... ile ölen oğlu ...’in çocukları olan davalılar ..., ... ve ...’ı bıraktığı, diğer davalılar ... ( davalı ...’ın dünürü ) ve ... ile ...’nun ( davalı ...’ın boşandığı eşi ) mirasçı olmadıkları tespit edilmiştir.
Yapılan devirlere gelince;
1- Dava konusu 232 sayılı parselin 370/1720 payı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken, 30.09.1996 tarihinde hükmen 50/1720 payının ..., 135/1720 payının ... adına tescil edilerek, 185/1720 payın mirasbırakan üzerinde bırakıldığı,Mirasbırakanın üzerinde kalan 185/1720 payı 15.03.2004 tarihinde ...’a satış yoluyla devrettiği, ... adına devri vekaleten ...’ın yaptığı, hükmen yola terk ile payın 185/1364 oranına ulaştığı, ...’ın anılan payı aralarındaki boşanma davası sırasında yaptıkları protokol gereğince ...’na 06.12.2010 tarihinde devrettiği,
...’nun 50/1720 payını 28.12.1997 tarihinde ...’a satış yoluyla devrettiği, hükmen yola terk ile payın 50/1364 oranına ulaştığı,...’ın 135/1720 payını 09.11.2001 tarihinde ...’e satış yoluyla devrettiği, hükmen yola terk ile payın 135/1364 oranına ulaştığı,
2- Dava konusu 2327 ada 14 ( eski 808 ada ) sayılı parselin ½ payı mirasbırakan Avni adına kayıtlı iken, 07.02.1989 tarihinde ...’a satış yoluyla devredildiği, kalan ½ payın dava dışı ... isimli şahıs adına kayıtlı olduğu,
3- Dava konusu 2934 ( imar ile yeni 8354 ada 4 sayılı parsel ) sayılı parselin 250/4320 payı mirasbırakan ... adına kayıtlı iken, mirasbırakanın 150/4320 payı uhdesinde tutarak 50/4320 payı ...’a, 50/4320 payını da ...’a 03.11.1982 tarihinde satış yoluyla devrettiği,
Mirasbırakanın üzerinde bıraktığı 150/4320 payı 22.07.1991 tarihinde ...’a satış yoluyla devrettiği,...’in 100/4320 payı üzerinde bırakarak 25/4320’şer payları dava dışı ... ve ...’a devrettiği, ...’in ölümü üzerine de 100/4320 payın mirasçıları ... ( 25/4320 ), ... ( 25/4320 ), ... ( 25/4320 ) ve ... ( 25/4320 )’a intikal ettiği, ...’ın mirasbırakandan edindiği 50/4320 pay ile 11.10.1978 tarihinde dava dışı...’dan edindiği 25/4320 payı tevhit edilerek oluşan 75/4320 payından 25/4320 payın ..., 40/4320 payın ... adına 28.05.1996 tarihinde hükmen tescil edildiği, 10/4320 payın ... üzerinde bırakıldığı,...’ın mirasbırakandan edindiği 50/4320 pay ile 11.10.1978 tarihinde dava dışı ...’dan edindiği 25/4320 payı tevhit edilerek oluşan 75/4320 payından 15/4320 payın ... adına 29.11.1996 tarihinde hükmen tescil edildiği, 60/4320 payın ... üzerinde bırakıldığı, İbrahim’in de 60/4320 payını 11.09.1997 tarihinde ...’a satış yoluyla devrettiği,...’ın 10/4320 payı ile 60/4320 payının tevhidi ile 70/4320 payın sahibi olduğu,
Kök 2934 sayılı parselde 10.09.2004 tarihinde yapılan imar işlemi neticesinde yeni 8354 ada 4 sayılı parselde davalı ve dava dışı kişilerin belirli paylarla paydaş haline geldikleri, paydaş ...’ın 240/2400 payından 1/50 payını uhdesinde tutarak 4/50 payını 12.05.2011 tarihinde ...’a satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir.Devirlerin tespitinden sonra öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık mirasbırakan ...’ın yaptığı temliklerde mal kaçırma amacı ile hareket edip etmediğidir.Ne var ki mahkemece, bu kapsamda yapılan araştırmanın hüküm vermeye yeterli olduğu söylenemez.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.O halde, yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca inceleme yapılması, özellikle mirasbırakanın davacı kızlarından temlik tarihinde mal kaçırmasını gerektirecek herhangi bir nedeninin olup olmadığı üzerinde durulması, mirasbırakanın davacı kızlarına da birer daire verdiği yargılama sırasında ifade edildiğinden bu hususun aydınlatılması, geriye bıraktığı taşınmazlar ile devre konu yaptığı taşınmazların kıyaslanması, mirasbırakanın devri yapmasında haklı bir nedeninin olup olmadığının irdelenmesi ve taraf tanıklarının beyanlarının gözetilmesi ile sonuca gidilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, yukarıda yer verildiği üzere pay geçişlerinden bir kısmı dört farklı mahkeme kararı ile yapılmıştır. Bunlardan 232 sayılı parseli ilgilendiren 30.09.1996 tarihli hükmen tescile ilişkin mahkeme kararı ile 06.12.2010 tarihli devre ilişkin mahkeme kararı getirtilip incelenmiş olmasına karşın, kök 2934 sayılı parseli ilgilendiren 28.05.1996 ve 29.11.1996 tarihli hükmen tescillere ilişkin mahkeme kararları getirtilip incelenmeden ve irdelenmeden sonuca gidilmiştir.
Öte yandan, davacılar vekili vekaletnamesindeki yetkisine dayalı olarak 13.04.2012 havale tarihli dilekçesi ile bir kısım taşınmazlar yönünden iptal ve tescil isteğinden feragat etmiş ise de, feragat yönünden olumlu veya olumsuz bir hüküm de kurulmamıştır.
Bu tespitten sonra davaya devam olunan taşınmazlar yönünden temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanır ise; Hemen belirtmek gerekir ki, mülkiyet hakkına dayanılarak açılan bir iptal davasında, ayrıca tescil isteğinde bulunulmamış olması iptal davasının reddi için başlı başına bir sebep teşkil etmez. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, iptal isteminin tescili kapsamadığı gözetilerek davacıya, ayrıca tescil davası açması için imkan tanımak ve dava açılması halinde her iki dava birleştirilerek karara bağlamaktan ibarettir. Değişik anlatımla sadece iptal davasının kabulüne ve tapunun iptaline karar verilmesi, tapulu bir taşınmazın sicil dışı (kayıtsız) kalması sonucunu doğurur ki, böyle bir uygulama, devletin bütün taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarını belirleyerek sicile bağlama yolunda benimsediği dolu pafta sistemi genel ilkesi ile bağdaşmaz. Ne var ki, davacı iptal değil, sadece tescil isteğinde bulunmuş ise Yargıtayın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulamalarına göre, tescil isteği tapu sicilinde mevcut eski kaydın iptali isteğini de kapsadığı gözetilerek davacının ayrıca tapu kaydının iptalini de dava etmesine gerek yoktur.
Eldeki birleştirilen davada tescil istenmemiştir.Mahkemece yapılacak iş, birleştirilen davanın davacılarına tescil istemli dava açmaları için usulüne uygun süre verilmesi, dava açmaları halinde eldeki dava ile birleştirilmek suretiyle sonuca gitmektir.2- Ayrıntılı olarak açıklandığı üzere davalılardan ... ve ... kök 2934 sayılı parselde 11.10.1978 tarihinde dava dışı ...’dan pay satın almışlardır. Alınan bu paylar eldeki davanın konusunu teşkil etmemektedir. Eldeki davada, mirasbırakan tarafından yapılan pay temliki dikkate alınmalıdır. Ne var ki, bu husus gözetilmeden ve aydınlatılmadan dava dışı ...’dan alınan payları da kabul kapsamına alınmıştır.Hal böyle olunca, yukarıda değinilen hususları içerir biçimde bir inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Hükmü temyiz eden davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekilleri için 2.037"şer .-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.