Esas No: 2019/2505
Karar No: 2020/1043
Karar Tarihi: 12.02.2020
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2019/2505 Esas 2020/1043 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
Dava, hak sahibi konumundaki davalıya yersiz olarak ödenen aylıkların yasal faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı Kurum,davalıya, yaşamını yitiren sigortalı üzerinden hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla aylık bağlandığı, ancak boşandığı eşiyle talep konusu dönemde fiilen birlikte yaşadığının tespiti üzerine, 21/01/2009 - 20/07/2011 döneminde 18.850,71 TL haksız ve yersiz olarak maaş aldığını beyan ederek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla 18.850,71 TL"nin her bir ödeme kaleminin ödeme tarihlerinden başlayarak tahsil tarihine kadar işleyecek kanuni faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalının eski eşi ile 2008 yılında şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandığını, ancak 2012 yılında çocuklarının yönlendirmesi ve eşinin ılımlı yaklaşımı neticesinde yeniden evlenme kararı aldıklarını ve evlendiklerini, müvekkilinin babasının 1999 yılında vefat ettiğini ancak müvekkilinin babasının maaşını almaya boşanmanın gerçekleştiği 2008 yılından sonra almaya başladığını, müvekkilinin kötü niyetle böyle bir amacı olması halinde on yıl beklemeksizin babasının ölümünün hemen ardından boşanmayı gerçekleştireceğini, müvekkili ile eşinin 2003 yılında da boşanma aşamasına geldiğini ve Havran Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/205 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, daha sonra yardıma ve desteğe muhtaç olması nedeniyle babasından aylık bağlandığını, boşandıktan sonra eski eşi ile bir araya gelmediklerini, açılan davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
Davalının boşandıktan sonra eski eşi ile fiilen birlikte yaşadığı olgusunun doğrulanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Davalı ..."ın muvazaalı boşanmak sureti ile müvekkil kurumdan aylık almakta iken müvekkil Kurum Sosyal Güvenlik Denetmenlerince yapılan tahkikat sonucu düzenlenen15.05.2015 tarih ve 2015/SS/49 sayılı araştırma ve inceleme raporu ile boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının tespit edildiğini, aylıklarının kesildiğini, davalının yetim aylığı almakta iken boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığını, müvekkil kurumdan 21.01.2009-20.07.2011 tarihleri arasında haksız ve yersiz olarak toplam 18.850,71 TL tutarında haksız ve yersiz olarak maaş aldığını, davaya dayanak müfettiş raporu, aile hekimliği kayıtları, nüfus müdürlüünden celp edilen adres kayıtları, seçmen kayıtları ve elektrik aboneliği kayıtlarına dayanılarak hazırlanan bu raporla boşanmanın muvazaalı olduğunun açıkça ortaya konduğunu, Yerel Mahkeme tarafından yapılan kolluk araştırma raporunda da davalının boşandığı eşi ile birlikte yaşamaya devam ettiği yönünde tespit yapıldığını buna rağmen mahkemenin davayı reddetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dinlenen tanıklardan pek çoğunun davalının yakınları olduğunu, beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığını, Yerel Mahkemenin soyut ifadeleri, yazılı delillerle somut hale gelmiş tespitlere tercih ederek hüküm kurduğunu ayrıca kurum aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin açıkça yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
B-BAM KARARI
“... 5510 sayılı Yasanın 59 ve 100.maddeleri uyarınca Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olup somut olayda bu tutanağın aksi kanıtlanamamıştır. Diğer taraftan davacının yakınları olan tanık beyanları, kurum denetim raporu ve bunu doğrulayan kolluk araştırma tutanakları, nüfüs kayıtları, elektirik idaresi kayıtları, sağlık ocağı kayıtlarının aksini kanıtlar güçte değildir. Mevcut delil durumu ve dosya kapsamına göre davanın kabülüna karar vermek gerekirken, yazılı şekilde reddine ilişkin kurulan hüküm usul ve yasaya aykırı bulunmuş bu nedenle 6100 sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca yerel mahkemenin kararının kaldırılarak, Davanın kabulü ile;
1- 18.850,71 TL alacağın davacı kurumca ödemenin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine...”karar verilmiştir.
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davalı vekili dilekçesinde,davalının eski eşi ile 2008 yılında şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşandığını, ancak 2012 yılında çocuklarının yönlendirmesi ve eşinin ılımlı yaklaşımı neticesinde yeniden evlenme kararı aldıklarını ve evlendiklerini, müvekkilinin babasının 1999 yılında vefat ettiğini ancak müvekkilinin babasının maaşını almaya boşanmanın gerçekleştiği 2008 yılından sonra almaya başladığını, müvekkilinin kötü niyetle böyle bir amacı olması halinde on yıl beklemeksizin babasının ölümünün hemen ardından boşanmayı gerçekleştireceğini, müvekkili ile eşinin 2003 yılında da boşanma aşamasına geldiğini ve Havran Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/205 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, daha sonra yardıma ve desteğe muhtaç olması nedeniyle babasından aylık bağlandığını, boşandıktan sonra eski eşi ile bir araya gelmediklerini, açılan davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi kararının bozulması gerektiğini beyan etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasında daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56"ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken;eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Boşanma tarihi itibarıyla gerçek - samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip, ilgiliye anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. 56"ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasa"nın 20"nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge-bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Yargılama konusu somut olayda; dosya kapsamındaki bilgi, belge ve kayıtlar değerlendirilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de boşanılan eşle eylemli birlikteliğin tespiti yönünden yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin temyiz dilekçesinde,davalının eşi ...’dan boşandıktan sonra müşterek ikamette kalmaya devam ettiği ancak eşinin ... köyünde hayvancılık işleri ile uğraştığından sayada yaşamaya başladığı,bu nedenle ... köyündeki ikametini taşımadığı,davalının eşinin borçları nedeniyle Havran ilçesinde de bulunmadığı,nerde olduğunu ailesinin de bilmediği,bu hususun tanık beyanlarında da ifade edildiği, adres kayıt sisteminde gözüken ortak adresin davanın kanıtı olmaktan uzak olduğu yönündeki beyanları gözetildiğinde,Mahkemece,davalı ve eşinin boşandıkları dönemde, davalının eşi ...’ın ... köyünde tek başına mı yoksa davalı ile mi birlikte yaşadığı ile davalı ve eşinin tam olarak hangi tarihten itibaren bu köyde birlikte yaşamaya başladıklarının ayrıntılı şekilde zabıta marifeti ile araştırılmalı,bu konuda dava konusu dönemde köyde muhtar ve aza olarak görev yapmış kişiler tanık sıfatıyla dinlenilmeli, yine davalı eşinin boşandığı dönemde başkaca adresi olduğunun tespit edilmesi halinde bu adreste fiilen ikamet edip etmediği,davalı ile birlikte yaşayıp yaşamadığı ayrıntılı olarak yapılacak araştırma ile tespit edilmeli,yine bu adres çevresinde resen tespit edilecek kişiler tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, çelişki oluşursa giderilmeli; böylece “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun mevcut olup olmadığı, toplanan tüm kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 12/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.